Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliğinde düzenlenen Medya Konferansı’nın ardından Medya Dayanışma Grubu'nun “Gazetecilik hak ve özgürlükler deklerasyonu” yayınlandı.

“Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklerasyonu”

Medya Dayanışma Grubu, “Gazetecilik hak ve özgürlükler deklerasyonu” kamuoyuna açıklandı.

Gazeteciler Cemiyeti’nin 9. Köy projesi kapsamında gerçekleştirdiği Medya Konferansı’na basın meslek örgütleri sendika ve çalışma grubu temsilcilerinin yanı sıra iletişim akademisyenleri, hukukçular ve kıdemli gazeteciler yer aldı. 

Konferansın ardından açıklanan deklerasyon “İfade ve medya özgürlüğü”, “dijitalleşme ve fikri haklar” ve “çalışma yaşamı” olmak üzere üç ana başlık ve çok sayıda alt başlıktan oluşuyor. 

Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu şöyle:

“İfade ve Medya Özgürlüğü

Basın Kanunu

●   Basın Kanunu, dijital habercilik ile serbest gazeteciliği de kapsayacak biçimde ve gazetecilik meslek örgütleri ile işbirliği yapılarak güncellenmelidir.

●   Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası da dikkate alınarak, medya özgürlüğü ve gazetecinin güvenliğinin sağlanmasına yönelik yasal hükümler getirilmelidir. Gazetecilerin editoryal bağımsızlığı güvence altına alınmalı, dijital ortamlardaki “korsan” saldırılara karşı devlet tarafından korunmaları sağlanmalıdır. 

●   Kamu hizmeti yayıncılığı yapılan TRT ve AA’da da gazetecilerin editoryal bağımsızlığının sağlanabilmesi için liyakat esasına göre istihdam ve çalışma koşulları sağlanmalıdır. 

●   Gazetecilere yönelik tehdit ve şiddet, kamusal görevin engellenmesi ve halkın haber alma hakkının ihlalidir. Gazeteciler gerek fiziki gerekse dijital ortamlarda maruz kaldıkları her türlü şiddete karşı korunmalıdır. Güvenlik güçlerinin gazetecileri engellemesi, çalışma özgürlüğünü sınırlaması ve şiddet uygulaması da bu kapsamda değerlendirilmelidir. 

●   Basın Kanunu’ndaki gazetecinin haber kaynağını açıklamama hakkı ile ilgili hüküme, “konusu suç oluştursa dahi” ibaresi eklenerek genişletilmeli ve güncellenmelidir.

●   'Düzeltme ve Cevap Hakkı'nın kötüye kullanımı önlenmelidir. 'Düzeltme ve Cevap Hakkı'nın kriterleri yeniden düzenlenmeli, mahkemeye metni düzelterek kabul etme yetkisi tanınmalı, düzeltmenin haber ya da yazıdaki konularla sınırlı olması sağlanmalıdır. 

Medya kuruluşlarının şeffaflığı

●   Medya kuruluşlarının sahiplik yapıları, kamudan aldıkları reklam gelirleri de dahil olmak üzere tüm mali ilişkileri şeffaf hale getirilmelidir. Sahiplik yapısı medya kuruluşlarının künyelerinde açıkça yer almalı, bu bilgilerin erişimi ve doğruluğu kamu tarafından denetlenmelidir. Düzenleyici kurumlar medya sahipliği veri tabanları geliştirmelidir.

●   Medya kuruluşu sahipliğine ilişkin yasal kriterler gözden geçirilmeli, açık ve net şekilde belirlenmeli, kamu bu konuda bilgilendirilmelidir. Medya sahiplerinin kamudan aldığı sübvansiyonlara dair bilgiler şeffaf biçimde kamuyla paylaşılmalıdır.

●   Medya kuruluşlarının okuyucu ve izleyici ölçümleri şeffaf ve denetime açık olmalıdır. Kuruluşların pazardan aldıkları paylar, tekelleşmenin önlenmesi, medyada çeşitliliğin sağlanması için ilgili kurumlar tarafından izlenmeli, denetlenmeli, veriler düzenli olarak kamuyla paylaşılmalıdır.

●   Ulusal medya sektörünün de aktörleri haline gelen küresel platformlardan okuyucu ve izleyici verilerinin nasıl toplandığı, nasıl işlendiği ve kullanıldığına ilişkin kriterler ile gelir modelleri ve seçim dönemlerinde siyasi reklamlara dair bilgiler talep edilmelidir. Şeffaflık raporlarının düzenli ve kapsamlı olarak yayınlanması sağlanmalıdır. 

●   Devletin kamu hizmeti yayıncılığına ayırdığı kaynaklar ve kullanımı şeffaf olmalı, denetimlerin sonuçları ile faaliyet raporları kamuyla düzenli olarak paylaşılmalıdır. 

Devletin medya karşısında şeffaflığı

●   Dezenformasyonla mücadelenin en etkili yolunun devletin medya karşısında şeffaflığı olduğu dikkate alınmalıdır. Toplumun yanlış bilgilendirilmesini önlemek ve bilgi edinme hakkını gözetmek adına kamu kuruluşları gazetecilerin sorularına ivedilikle yanıt vermeli ve doğru verilerle onları bilgilendirmelidir.

●   Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere tüm kamu kuruluşlarının bilgilendirme toplantılarında akreditasyon uygulamaları kaldırılmalı, gazetecilerin kamu adına özgürce soru sormaları güvence altına alınmalıdır.

●   Bilgi Edinme Yasası kapsamında gazetecilerin bilgiye erişimi sağlanmalı, yasadaki muğlaklıklar giderilmeli, ivedilikle ve ayrıntılı bilgi vermeyen kamu kuruluşları denetlenmeli ve yaptırım uygulanmalıdır. 

●   Dijitalleşmeyle birlikte infodemiye maruz kalan tüm vatandaşların dezenformasyonu doğru bilgiden ayırt edebilmesi ve seçici davranmasını sağlamak üzere “Medya Okuryazarlığı” eğitimi yaygınlaştırılmalıdır. 

Erişim engellemeleri ve yayın yasakları 

●   Erişim engelleme, içerik kaldırma ve yayın yasağı kararlarında, basın ve ifade özgürlüğü ile toplumun bilgi edinme hakkı öncelikli olarak gözetilmelidir. Yayın yasağı kararlarının süresiz olması ve şablon gerekçe açıklanmasından vazgeçilmeli; her vakaya ilişkin somut gerekçe, yasağın kapsamı ve süresi açıklanmalıdır.

●   İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Kanunu başta olmak üzere dijital ortamda özgürce yayın yapılmasını engelleyen ve sınırlayan tüm kanunlar gözden geçirilmelidir. Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararlar, yeni yasal hazırlıklar ve uygulamalar sırasında göz ardı edilmemelidir.

●   Erişim engelleme ve içerik kaldırmaya, Sulh Ceza Hakimlikleri’ndeki tek hakim karar vermemelidir. Yargı süreci şeffaf olmalı, toplu erişim engelleme kararı alınamamalıdır. Mahkemeler, erişim engellemesi ve içerik kaldırma kararı almadan önce, muhatabı olan gazeteci veya medya kurumuna savunma ve karşı görüş için en az 24 saat süre tanımalıdır. 

●   Erişim engellemesi ve içerik kaldırma için medya kuruluşunun ya da gazetecinin bulunduğu kent merkezinden başvurma koşulu konulmalı; birden fazla mahkemeye başvurularak istenilen her yerden engelleme ya da içerik kaldırma kararı aldırılamamalıdır.

●   RTÜK’ün ancak istisnai hallerde verilebilecek yayın yasağı kararlarını radyo ve televizyonlara iletirken, mahkeme kararını da bildirmesi zorunlu olmalıdır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı’na yargısal görev veren “katalog suçlarda res’en erişim engelleme yetkisi” yasadan çıkarılmalıdır.

Medyanın özdenetimi 

●   Belirsizlikler içeren ve gazeteciliği suç haline getiren “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” maddesi Türk Ceza Kanunu’ndan çıkarılmalıdır. Gazetecilik üzerinde siyasi baskı ve hapis tehdidi yaratan düzenlemeler yerine, medyanın özdenetimi güçlendirilmeli, mesleki etik ilke ve kuralların öncelikle gazeteciler tarafından belirlenmesi ve içselleştirilmesi sağlanmalıdır.

Terörle mücadele ve gazetecilik

●   Gazetecilik, savaşa, her türlü şiddete ve teröre karşıdır. Gazetecilik faaliyeti, bilerek ya da bilmeyerek terör örgütlerine ve teröre destek olarak görülemez, gazetecilik cezalandırma konusu yapılamaz. 

●   Terörle mücadele davalarında haber ürünleri suç kanıtı kabul edilerek gazeteciler ve gazetecilik faaliyetleri yargılanamaz.

●   Terörle Mücadele Kanunu’nun, gazeteciliği terör faaliyetlerinin uzantısı olarak değerlendiren 6. ve 7. maddeleri yeniden düzenlenmelidir. Bu maddelerdeki “terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin hüviyetlerini açıklayanlar veya yayınlayanlar” ifadesi açıklığa kavuşturulmalıdır. Hüviyetin yayınlanmasının “tehlike yaratıp yaratmadığı”, sonuçları üzerinden değerlendirilmelidir. 

Radyo Televizyon Üst Kurulu

●   RTÜK, siyasi partilerin seçtiği isimlerden oluşan siyasi bir kurul olmaktan çıkarılmalıdır. İnternet ortamındaki dijital yayınlar, RTÜK’ün görev alanında olmamalıdır. RTÜK, yargı işlevi gören ve denetleyen bir kurul olmak yerine yönlendirmeyi esas alan bir uzmanlık kurulu haline getirilmelidir.

Basın İlan Kurumu

●   Basın Ahlak Esasları kaldırılmalı ve Basın İlan Kurumu’nun (BİK) etik denetimde bulunması önlenmelidir. Basın İlan Kurumu sadece teknik nedenlerle ve sınırlı süreli yaptırım kararları verebilmeli; basılı ve dijital medyaya resmi ilan ve reklam verirken şeffaf olmalıdır. 

●   Basın İlan Kurumu da medya ile ilgili tüm kuruluşlar gibi “siyasi” bir kurum olmaktan çıkarılmalıdır. Basın İlan Kurumu yönetiminde gazeteci üyeler karar yeter sayısının üzerine çıkarılmalıdır. BİK’in temel işlevi denetleme yerine yönlendirme, gelişmeyi teşvik etme ve medyayı destekleme olmalıdır.

Fotoğraf ve görüntü sınırlaması 

●   Cumhurbaşkanlığı, kamu kuruluşları, siyasi partiler ve şirketler, kendi çalışanları tarafından çekilen fotoğraf ve görüntüleri gazetecilik ürünüymüş gibi sunmamalı; foto muhabirleri ile kameramanların çalışmasını sınırlamamalı, tüm etkinlik ve toplantılarda serbestçe görüntü alabilmelerine imkan vermelidir. 

Dijitalleşme ve Fikri Haklar

Telif hakkı 

●   Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda gazetecilerin ürettikleri köşe yazısı, makale, deneme, röportaj, söyleşi, yazı dizisi, araştırma, analiz, özel haber, karikatür, illüstrasyon, fotoğraf, animasyon, podcast, belgesel, video, görüntü vb. özel gazetecilik içerikleri” “fikir ve sanat eseri” kapsamına alınmalıdır. 

●   Gazetecilik ürünlerinin alenileştikten sonra sadece kaynak gösterilerek bütün halinde alıntılanması engellenmeli, böylece dijital ortamda içerik hırsızlığının yaygınlaşması önlenmelidir.

Dijital telif yasası

●   Gazetecilerin ürettiği haber, yazı ve fotoğraf içeriklerini platformlarında kullanarak dijital reklam pazarından büyük kârlar elde eden Alphabet (Google), Amazon, Meta (Facebook), Apple ve Microsoft gibi büyük teknoloji şirketlerinden dijital telif talep edilmelidir. Devletin bu şirketler ile görüşmelerinde gazetecilik örgütleri de yer almalı ve sürecin kamu yararı yönünde şekillenmesi sağlanmalıdır. 

●   Dijital telif gelirinin dağıtımı için farklı ülkelerdeki örnekler de gözönünde bulundurularak Türkiye’nin özgün koşullarına ve medya sektörü ile gazeteciliğin günlük gereksinimlerine uygun bir sistem kurulmalıdır. Reyting, tıklama ve basın kartlı çalışan sayısı, dağıtımda yegâne belirleyici kriter olarak görülmemelidir. 

●   Dijital Telif Kanunu’nun sektördeki mevcut eşitsizlikleri artırmadan, farklı ölçeklerde, kamu yararı odaklı evrensel etik ilkeler çerçevesinde üretim yapan haber merkezlerinin kaynak sorununa çözüm olacak şekilde tasarlanması elzemdir. 

●   Dijital telif gelirlerinden, patronlar, şirketler ve kurumların yanı sıra serbest ve dijital mecralarda yayın yapanlar da dahil olmak üzere tüm gazeteciler yararlanmalıdır. Gelirin gazetecilere aktarılacak oranı ve dağıtımı konusunda ilgili yasada düzenleme olmalıdır. 

Adil dijital ortam

●   Gazeteciliğin, dijitalleşmenin getirdiği yeni olanaklardan etkin biçimde yararlanması ve kamu yararı odaklı gazeteciliğin güçlendirilebilmesi için adil bir dijital ortam oluşturulması zorunludur. Gazeteciler, ulusüstü platformların ekonomik ve mesleki sınırlandırmaları ve ölçütleri gizlenen algoritmik düzenlemelerine karşı korunmalıdır.

●   Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’nun dijital haklar, veri koruma ve yapay zekaya ilişkin düzenlemeleri örnek alınarak “algoritmik totaliterlik” karşıtı önlemler içeren yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 

●   Dijital ve sosyal medya platformlarının, suç ve kişilik haklarına saldırı gibi durumların saptanması için kullandıkları yayın ilkelerini ve yaptırım yöntemlerini açıklamaları, itiraz sürecinin hızlı işlemesini güvence altına almaları sağlanmalıdır. 

Yapay zekâ içerikleri

●   Yapay zekâ (YZ) tarafından üretilen içeriklerin artması, yeni etik sorunları da beraberinde getirmektedir. YZ uygulamalarıyla ilgili etik ilkeler güncellenirken gazetecilik mesleğinin inandırıcılığının zarar görmemesi için ifade özgürlüğü ile okur ve izleyicinin doğru bilgiye ulaşma hakkı gözönünde bulundurulmalıdır. 

●   Gazetecilik sürecinde YZ tarafından oluşturulan çeviriler, haber, fotoğraf, görseller, videolar ve her türlü içerik, mutlaka son olarak insan gözüyle editoryal kontrolden geçirilmeli; yayımlanırken de “YZ tarafından üretildiği” notu konulmalıdır. 

●   Gazeteciler ve medya kuruluşları YZ teknolojilerinin kullanımı konusunda yayın ilkeleri geliştirmeli, bu ilkelerini okur ve izleyicileriyle paylaşmalıdır.

●   YZ uygulamalarında kullanılan gazetecilik içerikleri karşılığında haber kuruluşlarına telif ödenmesi için anlaşmalar imzalanması yönünde girişimde bulunularak gazetecilerin hak kayıplarının önüne geçilmelidir. 

Ulusal Dijital Hafıza Merkezi

●   Fikir ve sanat eserleri ile gazete ve dergilerin birer nüshasının Milli Kütüphane’de saklanması gibi dijital ortamdaki tüm gazetecilik ürünleri de gelecek kuşaklara aktarılmak üzere “Ulusal Dijital Hafıza Merkezi”nde korunmalıdır. 

●   Medya kuruluşlarına dijital arşivlerini en az 10 yıl koruma ve yayımlanan tüm linklerini bu merkeze iletme yükümlülüğü getirilmeli, kapanan gazete ve haber sitelerinin yayın arşivlerini bu merkeze aktarmaları da zorunlu olmalıdır.

●   Yasaklanan, kaldırılan ya da erişimi engellenen ancak -unutulma hakkı ve etik açıdan sakıncalı olmayan- gazetecilik ürünleri, sadece araştırmacılar, hukukçular ve gazetecilerin yararlanmasına açık olmak üzere oluşturulacak “Kara Kutu” sisteminde arşivlenmelidir. 

Kişilik hakları ve unutulma hakkı 

●   'Unutulma hakkı'nın tanımı yapılmalı, bu hakkın “kişilik haklarının ihlâli” ile karıştırılması, medya ve ifade özgürlüğünü zedeleyecek biçimde kullanılması önlenmelidir. 

●   'Unutulma hakkı'nın kullanılabilmesinin kriterleri, Anayasa Mahkemesi (2016) ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (2015) bu konudaki kararları ile Avrupa Parlamentosu Genel Veri Koruma Tüzüğü (2016) gözönüne alınarak yasal hale getirilmelidir.

Çalışma Yaşamı

Basın İş Kanunu 

●   Gazetecilerin büyük mücadeleleri sonucunda kazandıkları iş yaşamına ilişkin haklar, zaman içinde yargı kararları ve Basın İş Kanunu’nda yapılan yasal değişikliklerle geri alınmıştır. Gazetecilerle ilgili yasal hakların kurumlar ve yargı tarafından keyfi biçimde gasp edilmesine karşı mücadele edilmelidir.

●   Gazetecilerin, çalışma koşulları güvence altına alınmalı, yıpranma hakları genişletilerek yeniden düzenlenmeli, haklı fesih hakkı uygulanır hale getirilmeli ve istifa halinde de kıdem tazminatı alınabilmelidir. 

●   Basın İş Kanunu, genel iş kanunu ile birleştirilmemeli, gazeteciliğin meslek olarak özel niteliği korunarak güncellenmelidir. Basın Kanunu’na da “Gazetecilerin iş yaşamındaki hakları ve korunması” başlığı altında özel bir bölüm eklenmelidir.

●   Yargı kuruluşları, gazetecilerin mesleki haklarına dair kanun maddelerinin uygulanmasını “basın özgürlüğünün sağlanması ve güçlendirilmesi” ekseninde değerlendirmelidir. Gazetecilerin açtıkları davalarda gazeteciler aleyhine tutum geliştirerek gazeteciliği değersizleştirmemelidirler. 

●   Aylık ücretin peşin ödenmesi, ödenmeyen ücret, fazla mesai ve tatilde çalışma ücretlerine aylık/günlük faiz uygulanması; askerlikte ücretin yarısının ödenmesi yeniden uygulanabilir hale getirilmelidir. 

●   İş akdi feshinde, kullanılmamış yıllık izin süresi için gazetecinin son ücreti üzerinden iki katı tutarında ödeme yapılması, müdahaleye izin verilmeyecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.

●   Haftalık çalışma süresinin 40 saatle sınırlandırılmalı ve haftada iki gün tatil hakkı güvence altına alınmalıdır.

●   Bireysel sözleşme süreçlerinde “Çerçeve Sözleşme” benzeri adlarla imzalatılan sözleşmelerde kanuna aykırı ibare ve düzenlemelerin yer alamayacağına dönük hüküm etkin biçimde işletilmelidir. 

●   Basın iş kolunda işçi sağlığı, iş güvenliği ve meslek hastalıkları tanımı, Basın İş Kanunu kapsamında düzenlenmelidir.

●   Kadın gazeteci çalıştırılması teşvik edilmelidir. Kadın gazetecilerin hamilelik ve doğum nedeniyle işten çıkarılmaları engellenmelidir. Bu süreç yasal güvence altına alınmalı ve iki yıllık emzirme süresince SGK primleri kamu tarafından karşılanmalıdır.

 Serbest ve dijital gazetecilik 

●   Dijitalleşmeyle birlikte gelişen ve sosyal medya ortamlarında yürütülen yeni gazetecilik pratikleri genel çerçeveleriyle tanımlanmalıdır. Bu tanıma uygun olarak gazetecilik mesleğini icra edenler de Basın İş Kanunu ve Basın Kanunu kapsamına alınmalı, basın kartı sahibi olmalarının yolu açılmalıdır.

●   Serbest çalışan ve dijital mecralarda gazetecilik yapanlarla ilgili ekonomik ve mesleki düzenlemeler getirilmeli, gazetecilik gelirleri vergi dışı bırakılmalıdır.

Sendika üyeliğini teşvik 

●   Gazetecilik mesleğini yürütebilmek için sendika üyeliğini teşvik edici önlemler ve düzenlemeler getirilmelidir. Sendikaların üye kabul kriterleri net ve uygulamaları da kamusal denetime açık olmalıdır. Sendikalı gazeteci çalıştırmak işverenler için de özendirici hale getirilmelidir. 

●   Gazetecilik, 08 numaralı “Basın-Yayın ve Gazetecilik İşkolu”ndan ayrılarak, kendi başına bir işkolu olarak kabul edilmelidir. 

●   Gazetecileri temsil eden sendikalar ile öbür meslek örgütlerine, gazetecilerin özlük hakları ve mesleki konularda dava açabilme yetkisi tanınmalıdır. 

●   Serbest ve dijital mecralarda yayın yapan gazetecilerin de sendikalı olabilmesinin önü açılmalıdır. 

●   Sendikal örgütlenmenin önündeki engel haline gelen işyeri/işletme tartışmasının ortadan kaldırılması için birden fazla işyeri olan şirketler tek işletme olarak kabul edilmeli ve örgütlenme barajı yüzde 40 olarak uygulanmalıdır.

Basın kartları

●   Basın kartlarının İletişim Başkanlığı’ndaki kurul tarafından verilmesi, gazetecileri devlete, dolayısıyla siyasi iktidarın inisiyatifine bağımlı hale getirmektedir. Medya ortamında “çok hukuk az devlet” prensibi esas olmalıdır.

●   Gazetecilik mesleğinin bağımsızlığını sağlamak üzere basın kartlarının gazetecilik meslek örgütleri tarafından verilebilmesi için yasal düzenleme yapılmalıdır.

●   İletişim Başkanlığı ve RTÜK’te çalışan memurlara basın kartı dağıtılmasına son verilmeli; TRT ve AA’da da basın kartları “haber hizmeti” veren basın çalışanları ile sınırlandırılmalıdır. 

●   Gazeteci iken kamuda basın dışındaki birimlerde göreve geçenlerin basın kartı hakları o süre boyunca askıya alınmalıdır. Yıllarca taşıdıkları basın kartları, İletişim Başkanlığı tarafından gerekçesiz olarak iptal edilen gazetecilerin kartları iade edilmelidir. 

●   Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere tüm kamu kuruluşlarının etkinliklerini izleyebilmek için basın kartı taşıyor olmak yeterli kabul edilmeli, özel akreditasyon uygulamaları ile yasaklarına son verilmelidir.

●   Uzman gazeteciliği teşvik etmek üzere Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’yi izleyecek gazetecilere iki yıl basın kartı taşımış olma yükümlülüğü getirilmelidir."