Selçuk Özdağ, 1 Mayıs 1977 olaylarına ilişkin “Bugün geriye dönüp baktığımda bu olayların arkasında ideolojik körlüklerin olduğunu söyleyebilirim” dedi. (Foto: Depo Photos)

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, 1 Mayıs 1977 olayları ve o sancılı süreçlere ilişkin fotoğrafı çekerken, “Bugün geriye dönüp baktığımda bu olayların arkasında ideolojik körlüklerin olduğunu söyleyebilirim” yorumunu yaptı.  

Koalisyon iktidarının kendine güvenmediğinin göstergesi olan Taksim Meydanı’nın bu yılda 1 Mayıs kutlamalarına açılmadığını söyleyen Selçuk Özdağ, “Taksim’in açılmamış olması Türkiye’nin hala demokratikleşmeyi içselleştiremediğini gösteriyor. Özgürlükleri içselleştiremediğini gösteriyor” dedi. 

1Mayıs 1977 olayları, daha sonraki sancılı süreçte ‘ideolojik körlük’ ve egemen güçlerin uzantılarının oynadığı role dikkat çeken Özdağ’ın Ajans Bizim’e değerlendirmeleri şöyle: 

 “İşçiler haklarını arasın, gelsin Taksim’e’ 

 Türkiye’de insanlar demokratik haklarını kullanmalı, devlet istihbaratıyla buralarda her türlü tedbirini almalıdır. Hala daha 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmıyor olmasını doğru kabul etmiyorum ben. İnsanlar gelsinler Taksim’e işçilerin hakları aransın.  Taksim’in açılmamış olması Türkiye’nin hala demokratikleşmeyi içselleştiremediğini gösteriyor. Özgürlükleri içselleştiremediğini gösteriyor.  Hala daha devleti yönetenlerin, koalisyon iktidarının kendilerine güvenmediğini gösteriyor.  

 ‘Nevruz da bayram olmalı’  

Türkiye’de en fazla mağdur edilen kesim isçiler. Neden işçiler.  İşçi iş bulur fabrikaya gider sigortalıdır ama sendikası olmaz. Ya da merdiven altı çalıştırıyor. Ya da maaşı eksik yatırılır.  Asgari ücret yatırır. Diğeri elden ödenir. Türkiye hala daha modern bir hukuk devleti, denetleyebilen bir devlet olma unvanı kazanamadı. Mesela Nevruz da bir bayram olarak kutlanmalı Türkiye’nin her yerinde, devlet bu işi organize etmeli ve halk kutlamalı.  

'‘İdeolojik körlük’'

Bugün geriye dönüp baktığımda bu olayların arkasında ideolojik körlüklerin olduğunu söyleyebilirim, Aynı zamanda  egemen güçlerin Türkiye’deki uzantılarının her  örgütün içerisinde hemen hemen her yapıda ve sivil toplum içinde olduklarını söyleyebilirim. Türkiye üzerinde büyük oyunlar oynandığını söyleyebilirim. Türkiye’deki kaos ve istikrarsızlık sizi biraz daha egemen güçlerin Amerika’nın, başka ülkelerin kucağına iter. Bir emperyalist devlete karşı çıkarken bir başka emperyalist devletlere de gel Akdeniz’e gel dememeliyiz.

Bütün emperyalist devletlere karşı çıkmalıyız. Türkiye’yi 83 milyon yönetmeli, Türkiye’deki insanlar yönetmeli. Sağcısı, solcusu, Alevi’si Sünni’si ile Kürdü, Türkmen’i, dinlisi, dinsizi, Hristiyan’ı ile birlikte yaşama iradesi ancak demokrasi ile olur, insan hakları, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ile olur, insanların kendilerini ifade etme özgürlüğü ile olur, toplanma ve gösteri, yürüyüş haklarıyla olur. 

Hükümetin sabıkası var

Bunlarla ilgili çok ciddi bu hükümetin sabıkası vardır, mesela barolar yürümek istediler, yürütmediler, Ankara’ya sokmadılar. Daha sonra Anayasa Mahkemesi bir karar çıkardı o kararı iptal etti. Daha sonra, Bahçeli, Anayasa Mahkemesi kapatılsın demeye başladı. Mahkeme üyelerine bu şekilde baskı yapmak istediler. Yasaların Anayasa uygunluğunu kim denetleyecek 14.  Ağır Ceza mı,  Asliye mahkemeleri mi denetleyecek. Tabi ki, Anayasa Mahkemesi denetleyecek.  Türkiye’nin çok ciddi bir her alanda özgürlükler problemi var, şeffaflık problemi var, denetlenebilirlik eksikliği var. Bugün 1 Mayıs çok rahatlıkla kutlanabilmeli, işçilerin çok fazla problemi var. Bugün pandemi de en fazla ölen işçilerdir, işsizlerdir, sokakta kağıt toplayanlardır. Sendikalı olmayanlar da var sarı sendika tavrı  gibi durumlar da var.