KONULAR
Anayasa Mahkemesi (AYM) , Enis Berberoğlu'nun ''hak ihlali'' gerekçesiyle yaptığı bireysel başvuruya ilişkin kararda, ''hak ihlalinin ortadan kaldırılmasını'' istedi, bunun yerine getirilmemesinin ''anayasal düzenin ağır bir biçimde ihlali anlamına geleceğini'', bir hukuk devletinde anayasal hükümlere uymamanın ''ilgililer açısından cezai, idari ve hukuki sorumluluklar doğuracağı'' uyarısında bulundu.
CHP'den milletvekili seçilen Enis Berberoğlu'nun ''Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararının yerine getirilmemesi nedeniyle seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının, mahkumiyet hükmünün infazının devamına karar verilmesiyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği'' gerekçesiyle yaptığı başvuruya ilişkin gerekçeli karar Resmi Gazete'de yayımlandı.
Kararda, Berberoğlu hakkındaki davada, verilen hükmün Yargıtay tarafından onanması ve hükmün yerine getirilmesinin TBMM üyelik sıfatının sona ereceği tarihe bırakılarak kendisinin serbest kaldığı hatırlatıldı. Kararda, TBMM'de yapılan oylamada Berberoğlu'nun milletvekilliğinin düşürülmesiyle kendisinin cezaevine konulduğu, daha sonraki süreçte yapılan başvuruda Anayasa Mahkemesine ''hak ihlali'' sonucuna vardığı belirtildi. Buna karşın, ''ilk derece mahkemenin yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığına ve mahkumiyet hükmünün aynen infazına karar verdiği'' anlatılan AYM kararında, şunlara yer verildi:
''Bunun sonucunda, başvurucu ceza infaz kurumunda hükümlü statüsünde olmaya devam etmiştir. Eldeki bireysel başvuru bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalenin konusu da -Anayasa Mahkemesinin aksi yöndeki kararına rağmen- başvurucu hakkındaki mahkumiyet hükmünün aynen infazına karar verilerek , başvurucunun hükümlü statüsünün sürdürülmesidir. Ayrıca, başvurucunun salgın hastalık nedeniyle ceza infaz kurumundan geçici süreli izinli olarak ayrılmış olması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahaleyi sona erdiren bir durum değildir.
Anayasa Mahkemesi, Anayasanın geçici 20. maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra yapılan seçimlerde yeniden milletvekili seçilen başvurucunun yasama dokunulmazlığından yararlanması gerektiğini belirterek, başvurucu hakkındaki yargılanmaya tutuklu olarak devam olunması ve mahkumiyet hükmünün onanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı yönünden tespit edilen hak ihlalinin sona erdirilmesi için yargılama yapılması ve bu çerçevede yargılamanın durdurulması gerektiği belirtilmiştir.
Hukuki dayanaktan yoksun hale gelmiştir
Buna karşılık ilk derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin kendi görev ve yetki alanına müdahale ettiği ve yerindelik denetimi niteliğinde olduğundan bahisle yeniden yargılama yapılmasına yer olmadığına ve mahkumiyet hükmünün aynen infazına karar vermiştir. Anılan karar itiraz kanun yolunun tüketilmesi sonucunda da değişmemiş, böylelikle başvurucu hakkındaki mahkumiyet hükmünün infazına devam olunmuştur.
İlk derece mahkemesinin Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararıyla birlikte ihlalin sona erdirilmesi yönünde yargılama yapılması (ve yasama dokunulmazlığı nedeniyle durma kararı verilmesi) yönündeki kararına rağmen aksi yönde değerlendirmeyle başvurucu hakkındaki mahkumiyet hükmünün infazının devamına karar vermesinin -yukarıda seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı yönünden değerlendirme yapılan kısımda açıklandığı gibi- Anayasa'nın sözüne aykırı olduğundan kuşku bulunmamaktadır. Bu durumda Anayasa mahkemesinin ihlal kararına rağmen ilk derece mahkemesinin infazın devamı kararı uyarınca başvurucunun açık ceza infaz kurumda hükümlü statüsünün devam ettirilmesi hukuki dayanaktan yoksun bir hale gelmiştir.
Keyfiliğe sebebiyet veren bir durum
Bir ilk derece mahkemesinin bireysel başvurulara ilişkin olarak, nihai ve bağlayıcı kararlar verme hususunda bizzat Anayasa tarafından yetkilendirilmiş olan Anayasa Mahkemesini hak ihlali kararının bağlayıcılığını sorgulaması ve kararın gereğini yerine getirmemesi hukuk devleti ve hukuki güvenlik ilkelerine açık ve ağır bir aykırılık teşkil eder. Dahası böyle bir yaklaşımın sonucunda kişilerin -Anayasa Mahkemesi kararına rağmen- özgürlüklerinden yoksun bırakılmaya devam olunmaları, tutulmanın keyfiliğine sebebiyet veren bir durum olarak kabul edilmelidir.
Anayasa Mahkemesince daha önce de ifade edildiği üzere Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı devletin, bireylerin özgürlüğüne keyfi olarak müdahale etmemesini güvence altına alan temel bir haktır. Kişilerin keyfi olarak hürriyetinden yoksun bırakılmaması, hukukun üstünlüğüne bağlı olan bütün sistemlerin merkezinde yer alan en önemli güvenceler arasındadır. Bireylerin özgürlüklerine yönelik müdahalenin keyfi olmaması, olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde dahi uygulanması gereken temel bir güvencedir.
Anayasa hükümlerini hiçe sayan bir biçimde
İlk derece mahkemesinin Anayasa'nın sözüne açık bir şekilde aykırılık oluşturan ve dahası Anayasa hükümlerini hiçe sayan bir biçimde başvurucu hakkında yargılamanın yenilenmesine yer olmadığına ve ayrıca mahkumiyet hükmünün aynen infazına karar vermesi; bu karar uyarınca da başvurucunun ceza infaz kurumunda hükümlü statüsünün devam etmesi, başvurucu yönünden Anayasa'da güvence altına alınmış olan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin tüm güvenceleri anlamsız ve işlevsiz hale getiren bir niteliğe sahiptir. Zira bireysel başvuru, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında kaynağını doğrudan Anayasa'dan alan nihai ve en etkili hak arama yoludur. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki incelemesi temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasında ve geliştirilmesinde bireylere en üst düzeyde koruma sağlar.
Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesinin başvurucu hakkında verdiği hak ihlali ve ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması ve yargılamada durma kararı verilmesi gerektiği yönündeki kararına rağmen birinci derece mahkemesinin Anayasa'nın sözüne açıkça aykırılık oluşturacak ve kişilerin keyfi özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarını engellemeye yönelik anayasal güvenceleri işlevsiz hale getirecek şekilde yargılamanın yenilenmesine yer olmadığına ve mahkumiyet hükmünün aynen infazına karar vermesi (bu kararın itiraz sonucunda da kaldırılmamış olması) nedeniyle başvurucunun ceza infaz kurumunda hükümlü statüsünün devam etmesi -yasama dokunulmazlığını düzenleyen, Anayasa'nın 83. maddesi ve Anayasa Mahkemesi kararları yargı organlarının yönünden de bağlayıcı olduğunu belirten 153. maddesi ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin güvencelerin yer aldığı Anayasa'nın 19. maddesine de aykırılık teşkil etmektedir.
Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. ''
İhlalin sonlandırılması talebi
AYM kararında, Berberoğlu'nun başvurusunda ''ihlalin tespiti ve tutulma halinin sonlandırılması için gereğinin Anayasa Mahkemesince yapılması'' istendiği ve tazminat talebinde bulunulmadığı ifade edildi. Kararda, şunlara yer verildi:
''Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı yönünden Anayasa Mahkemesinin Kadri Enis Berberoğlu kararında tespit edilen tüm ihlallerin sonuçlarının ortadan kaldırılması ve bahsi geçen ihlal kararının gereğinin yerine getirilmesi zorunludur. Bu bağlamda anılan kararda Anayasa Mahkemesi tarafından hükmedilen yeniden yargılama kararı uyarınca ilk derece mahkemesince yeniden yargılamayla ilgili işlemlerin yerine getirilmeye başlanması ve yasama dokunulmazlığı dolayısıyla durdurma kararı verilmesi mecburiyeti bulunmaktadır."
Berberoğlu hakkındaki hükmün acık cezaevinde uygulanması ve bir süredir de izinli ayrılmış olmasının tutulma halinin sürmediği anlamına gelmediği belirtilen kararda, ''Bu durumda, incelene başvuruda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden tespit edilen ihlalin niteliği dikkate alındığında bu ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için başvurucu hakkındaki mahkumiyet hükmünün infazın durdurulması ve başvurucunun hükümlü statüsünün sona erdirilesi gerekmektedir'' denildi.
''Hukuk devleti bir retorikten ibaret değildir''
AYM kararında, Enis Berberoğlu hakkında tespit edilen hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasına yönelik yapılması gerekenler şöyle sıralandı:
''-Yeniden yargılama işlemlerine başlanması,
-Mahkumiyet hükmünün infazının durdurulması,
-Başvurucunun hükümlü statüsünün sona erdirilmesi,
-Yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi
işlemlerini yerine getirmek zorunludur. Bu amaçla işbu kararın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerekir.
Anayasa'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu ifade edilmiştir. Hukuk devleti bir retorikten ibaret değildir. Hukukun üstünlüğü ilkesinin fiilen geçerli olmadığı; kamu gücünü kullanan organların, mahkemelerin ve bireylerin hukuka uygun davranmadıkları bir ülkede hukuk devletinin varlığından söz edilemez.
Anayasal düzenin ihlali
Anayasamızda hukukun üstünlüğü ilkesinin güvencesi olan kurallardan biri de Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu yönündeki Anayasa'nın 153. maddesidir. Anayasa'nın 153. maddesinin açık hükmüne rağmen Anayasa Mahkemesi kararlarını her ne sebep ve mülahaza ile olursa olsun yerine getirilmemesi hukukun üstünlüğü ilkesinin ve bu ilkenin temel alındığı anayasal düzenin ağır bir biçimde ihlali anlamına gelmektedir.
Cezai, idari ve hukuki sorumluluklar doğuracağı açıktır
Bu kapsamda, her türlü bahaneler ve hukuk tanımaz tutum ve davranışlarla bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine ve mevcut ihlallerin sürdürülmesine neden olacak şekilde, Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzenine karşı koyma anlamına gelen keyfi kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez. Dolayısıyla bir hukuk devletinde anayasal hükümlere uymamanın ilgililer açısından cezai, idari ve hukuki sorumluluklar doğuracağı açıktır.''
AYM kararında, temel hakların Anayasa ile güvence altına alındığı, bunun da hukukun üstünlüğü ilkesinin hakim olduğu anayasal düzenin korunmasıyla mümkün olduğu belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:
''Nitekim, yine Başlangıç kısmında 'egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunun millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ya da kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı' ifade edilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki anayasal düzenin korunması yalnızca Anayasa Mahkemesine ait bir görev değildir. Anayasal kurumların, kamu gücünü kullanan organların, gerçek veya tüzel kişilerin Anayasa'yı koruma ve anayasal kurallara sadakat gösterme yükümlülüğü vardır.
Karar TBMM ve HSK'ya da gönderilecek
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin Kadri Enis Berberoğlu kararı ve iş bu Kadri Enis Berberoğlu kararında tespit edilen hak ihlallerinin ortadan kaldırılması ve bahsi geçen ihlal kararının gereğinin yerine getirilmesi yalnızca ilgili derece mahkemelerinin değil, ilgileri olduğu ölçüde başta Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Hakimler ve Savcılar Kurulu olmak üzere kamu gücünü kullanan diğer organların da görevdir. ''
Anayasa Mahkemesi'nin oybirliğiyle aldığı karar, yerine getirilmesi için İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilecek. Karar, ayrıca bilgi için ve ilgileri nedeniyle TBMM'nin yanı sıra Adalet Bakanlığı ile Hakimler ve Savcılar Kuruluna da gönderilecek.
Dava süreci
Enis Berberoğlu hakkında, Haziran 2017'de Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan “MİT TIR'ları” haberiyle ilgili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada 25 yıl hapis cezası verdi. Berberoğlu tutuklanarak cezaevine konuldu, ancak bu hüküm İstinaf Mahkemesince bozuldu14. Ağır Ceza Mahkemesi de bozma kararını usul ve yasaya aykırı bularak dosyayı iade etti.
Dosyayı yeniden ele alan İstinaf Mahkemesi, bu kez Enis Berberoğlu "devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklamak" suçundan 5 yıl 10 ay hapse mahkum edildi. Savcılık "casusluk ceza gerektiği'' görüşüyle Yargıtay’da karara itiraz etti.
Bu süreçte, Enis Berberoğlu, CHP'den milletvekili seçildi. Yargılamanın durdurulması talebi Yargıtay'ca reddedildi. Ancak, Yargıtay, sonraki başvuruda ''yasama dokunulmazlığı gerekçesiyle durması istemini kabul etti ve Berberoğlu tahliye oldu ve TBMM'de and içti.
Daha sonra, Enis Berberoğlu hakkındaki kesinleşmiş ceza, TBMM Genel Kurulu'nda 4 Haziran 2020'de okunarak milletvekilliği düşürüldü. Ertesi gözaltına alınan Berberoğlu cezaevine konuldu. Daha sonra da salgın önlemleri kapsamında izinli olarak cezaevinden çıkarıldı.
Berberoğlu'nun avukatlarının ''hak ihlali'' gerekçesiyle AYM'ye yaptığı başvuruda, yüksek mahkeme yeniden yargılama kararı verdi. Ancak İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, kendi görev alanına müdahale gerekçesiyle bu karara uymadı. Berberoğlu'nun avukatları da yeniden AYM'ye başvurdu.