KONULAR
"Eline mikrofon ve kamera alıp sokağa çıkan herkes gazeteci değildir"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Nasıl bir cübbe giyen hâkim savcı, avukat olmuyorsa nasıl bir üniforma giyen polis ve asker kabul edilmiyorsa, nasıl her steteskop takana doktor demiyorsak eline mikrofon ve kamera alıp sokağa çıkan herkes gazeteci değildir, basın mensubu değildir" dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen 10. Anadolu Medya Ödülleri Töreni’nde yaptığı konuşmada, özgür, sorumlu ve millî basının toplumun doğru bilgilendirilmesinin yanı sıra millî iradenin de en önemli destekçilerinden biri olduğunu söyledi.
Erdoğan'ın konuşmasından bazı satırbaşları şöyle:
"-Halkın içinden gelen bir siyasetçi olarak şunu çok iyi biliyorum, sadece Ankara ve İstanbul'da değil, ülkemizin dört bir yanında canını dişine takarak çeşitli mecralarda çalışan basın emekçisi arkadaşlarımız var."
"-Hakkın, hakikatin, adaletin birer neferi olarak gördüğüm bu kardeşlerimizin ne denli zor şartlar altında görev yaptığının en yakın şahidiyim."
"-Yalnızca ekonomik imkânsızlıklarla değil, mahalli medyamız çoğu zaman yerel dere beyleriyle de mücadele etmek zorunda kalıyor. Zaman zaman mahalli basın kuruluşlarının maruz kaldığı saldırılara, tehdit ve baskılara üzülerek tanıklık ediyoruz."
"-Programımız vesilesiyle görüyoruz ki hakikatin peşinde koşanlar, doğrunun izini sürenler, dördüncü kuvvet olmanın ağır yükünü taşımaya çalışanlar sadece haber yapmaz."
"-Bu şuurla hareket edenler aynı zamanda tarihe not düşer, sessiz yığınların sesi olur, giderek kutuplaşan medya düzeninde özgün ve özgür bir duruş sergiler."
"Nice operasyona maruz bırakıldık"
"-Bundan 25-30 yıl öncesinin manşetlerine şöyle bir göz attığınızda Türkiye'nin nereden nereye geldiğini sizler de gayet net göreceksiniz."
"-Bilhassa 28 Şubat dönemindeki korkunç medya atmosferini hiçbirimiz hatırlamak dahi istemiyoruz."
"-Manşetler vasıtasıyla doğrudan hükûmete ayar verildiği, lise ve ortaokul çağındaki çocukların öcü gibi gösterildiği, imam hatip okullarının önünde sözde gazetecilerin nöbet tuttuğu, vesayetçiler adına siyasetçilerin her gün pervasızca örselendiği, köşe yazarlarının jurnalcilik yapmayı gururla anlattığı o karanlık, o utanç verici günleri artık geride bırakmaktan memnuniyet duyuyoruz."
"-MİT tırlarının durdurulmasından 17/25 Aralık darbe girişimine, Gezi olaylarından ülkemizin terör örgütleriyle mücadelesine kadar bunu pek çok kez yaşadık. Devlet ve millet düşmanlığı gazetecilik faaliyeti gibi gösterildi."
"-FETÖ'nün, gazete ve televizyon kanalı kisvesiyle demokrasimize kastettiği nice operasyona maruz bırakıldık."
"-Sırf hükûmete saldırıyor diye FETÖ tetikçilerinin ülkemizdeki belli çevreler tarafından nasıl korunduğunu, biz FETÖ ile kelle koltukta mücadele ederken muhalefetin örgüte nasıl sahip çıktığını da unutmadık."
"-Bugün güya basın özgürlüğü üzerinden bizi eleştirenlerle o gün FETÖ'ye kol kanat gerenler, dikkatinizi çekerim, aynı kesimlerdir. Değişen bir şey yok."
"Sokağa çıkan herkes gazeteci değildir"
"-Özellikle 'sokak röportajı' adı altında sokaklarda âdeta terör estirilmektedir. Öyle ki mikrofonu kapan millete hakaret etme cüretini kendinde buluyor."
"-Sorumlu yayıncılık ilkelerini zaten bir tarafta bıraktık, bunları gözeten ve uygulayanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Halkın nabzı ölçülmek, hissiyatına tercüme olmak yerine gerek provokatif sorularla gerekse sorunlu üslupla milletimiz açıkça tahrik ediliyor."
"-İtibar suikastleri ve hakaretler karşısında yargı harekete geçtiğinde ise bu sefer basın özgürlüğü denilerek yaygara kopartılıyor. Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur."
"-Nasıl, bir cübbe giyen hâkim savcı, avukat olmuyorsa nasıl bir üniforma giyen polis ve asker kabul edilmiyorsa, nasıl her steteskop takana doktor demiyorsak eline mikrofon ve kamera alıp sokağa çıkan herkes gazeteci değildir, basın mensubu değildir."
"-Milleti provoke eden, halkı galeyana getiren, hele hele insanımıza hakaret eden gazeteci olmaz, olsa da ona gazeteci denmez.
"-Millete saygısı olmayanın yaptığı işe de saygısı olmaz. Gazetecilik mesleğinin itibarına da zarar veren bu sorunun üzerine önce basın mensuplarımız, sonra da ilgili kurumlarımız mutlaka gitmelidir."
"Duruşumuz gayet nettir"
"-Son 40-50 günde yaşananlar, ellerine fırsat geçtiğinde bunların nasıl bir faşist rüzgâr estireceklerini bir kez daha göstermiştir."
"-Birileri hâlen kabullenmek istemese de yeni Türkiye'de artık eskiye rağbet kalmamıştır."
"-Darbe bültenini aratmayan gazete çıkarılan, vesayetçilere manşetlerden selam çakılan, antidemokratik güç odaklarına sözcülük yapılan günler inşallah bir daha geri gelmemek üzere eskide kalmış, kötü bir anı olarak maziye karışmıştır."
"-Dördüncü kuvvet olarak demokrasimize güç veren medyanın hükûmetimize muhalif de olsa başımızın üstünde yeri vardır."
"-Ama eskiden olduğu gibi medya sopasıyla siyaset kurumunu ve milleti hizaya sokmaya çalışanlara karşı da duruşumuz gayet nettir."
"-Özellikle yabancı güçlerin operasyon aygıtı olarak toplum mühendisliğine heveslenen medyaya ne saygı duyarız ne müsamaha gösteririz."
"Medya ekosisteminin kalitesini artırmak"
"-Türkiye'de basın özgürlüğü öne sürülerek yapılan haysiyet cellatlıklarının, yalan haberin, iftiranın, dezenformasyonun Batı dâhil dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bu kadar sorumsuzca yapılması mümkün değildir."
"-Hep beraber el ele verip bunu değiştirmek, medya ekosisteminin kalitesini artırmak mecburiyetindeyiz."
"-Diğer türlü hem sosyal barışımız hem demokrasimiz hem de basınımızın itibarı ağır yara almaya devam edecektir.”
“-Sessiz yığınların sesi olan Anadolu medyasının bu konuda da elini taşın altına koymasını bekliyorum."
"-Halkın asıl sorunlarını karartıp kendi gündemlerini dayatmayı gazetecilik zannedenlere karşı verdiği, özellikle bu varlığını, ülkemiz için gerçek bir kazanç olarak görüyorum."