KONULAR
TBMM Genel Kurulu'nda Filistin konusunda genel görüşme yapıldı.
Birleşimi yöneten TBMM Başkanvekili Nimetullah Erdoğmuş, Danışma Kurulu önerisini okuduktan sonra, ''yürütme adına konuşmalarını yapmak üzere Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nu Genel Kurula davet ediyorum'' dedi.
Çavuşoğlu, İsrail'in her ramazanda olduğu gibi bu yıl da Kudüs'teki Filistinlilere yönelik baskılarını artırdığını, belirterek, ''Bundaki temel hedef ise Filistinlileri Kudüs'ten tamamen sürmek ve bağımsız bir Filistin devletini imkansız hale getirmektir'' dedi.
Bu süreçte Türkiye'nin yaptığı uluslararası girişimleri sıralayan Çavuşoğlu, BM Genel Kurul Başkanı Büyükelçi Volkan Bozkır perşembe günü Filistin konusunda Genel Kurulu toplama kararı aldığını söyledi. Uluslararası toplumun tepkisinin ''yine cılız kaldığını'' anlatan Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
''Yeni ABD yönetimi, kural temelli uluslararası düzene dönüş ve uluslararası hukuka saygı gibi söylemlerle iktidara gelmişti; sonucu tüm dünya görüyor, zalim ile mağduru eş tutan açıklamalar yapıyorlar. ABD, BM Güvenlik Konseyinden asgari kınama içeren bir açıklama çıkmasını dahi engelliyor tek başına. Biliyorsunuz, 5 ülkenin, daimi üyenin veto hakkı var. 14'e 1; 14 ülke destekliyor, ABD veto ettiği için bir kınama kararı dahi çıkamadı, çıkmadı.
En son Çin, Tunus ve Norveç'in ortak girişimiyle bir basın açıklaması yapmak istediler; dün Türkiye saatiyle 19.00 itibarıyla sessizlik süreci bitti ve ABD yine engelledi. Bir basın açıklaması bile, maalesef yapılamadı...''
''Uluslararası toplumun aklıselim sahibi ve iyiniyetli üyeleriyle'' çalışmaya devam ettiklerini anlatan Çavuşoğlu, ''bizim gibi düşünen ülkelerle gelişmeler karşısında atılabilecek adımlara dair diyaloğumuzu sürdürüyoruz'' dedi.
İsrail'in saldırılarından basın kuruluşlarının da etkilendiğini anlatan Çavuşoğlu, ''İsrail, sivillerin yanı sıra basın yayın kuruluşlarına da saldırıyor. Tabii, bunları, işlediği suçları dünya görmesin, bilmesin diye yapıyor'' diye konuştu.
Türkiye'nin yardım kuruluşlarıyla Filistinlilere desteğini sürdüreceğini dile getiren Çavuşoğlu, '' Filistin'de ve ötesinde mazlumların umudu Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır ve Türk milletidir. Filistin konusunda Türkiye'de ortak bir dayanışma iklimi var. Bunu koruma hususunda hassasiyet göstermemiz lazımdır. İç siyasetin rekabet diline bu konuyu taşımamak ve Netanyahu'yla aynı zihniyetteki insanları, zalimleri sevindirmemek konusunda dikkatli olmamız hepimizin görevidir'' dedi.
Batı'ya göre Hamas
İYİ Parti adına kürsüye gelen, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, yaşananları özetledikten sonra şunları söyledi:
''Krizin eriştiği boyuta rağmen, Filistin adına mücadele yürüten 11 kadar örgüt var, bir örgüt yok Filistin'de ama bunların hemen hemen hepsi Hamas'ın liderliğinde bu işi yürütüyorlar.
Şimdi, Batı'ya baktığımızda 'Batı niye bu kadar lakayt davranıyor' demekte haklıyız. Ama şunu da bir dipnot olarak koymak durumundayız çünkü Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri açısından Hamas bir terörist örgüttür. Dolayısıyla, o toplumlarda bu gelişmelere bakıldığında, onlar açısından 'İsrail'in güvenliğini tehdit eden teröristler' hikayesi vardır. Maalesef ve bu ortamda Filistin davasının Avrupa ve Batı aleminde savunulması maalesef kolay olmamaktadır.
Buna rağmen, şaşırtıcı bir şekilde, ABD'de Temsilciler Meclisinde 25 temsilci İsrail'e diplomatik baskı yapılması için bir mektup yazmıştır Blinken'a. Kongre üyelerinden bazıları da münferiden eleştirilerde bulunmuşlardır. Hatta bu eleştiriler çerçevesinde, gerilimin eriştiği noktada Biden bile İsrail'e verdiği koşulsuz desteği nüanse etmek ihtiyacını duymuştur.''
Erozan, bakanın ağzından "Ümmet bizden liderlik bekliyor" ifadelerini duyunca ''biraz sarsıldıklarını belirterek, ''Çünkü 'ümmet' kelimesiyle birlikte bu işe dini bir kisve giydirildiği kanaati ortaya çıktı. Dolayısıyla, yüzyılın antlaşmasından sonra zaten birtakım Arap ülkeleri İsrail'le ilişkileri normalize etmeye çalışırken bu 'ümmet' çağrısının onlar nezdinde pek para etmeyeceği ortadaydı'' dedi.
Filistinlilerin de kendi içinde bütünlük sağlayamadığını anlatan Erozan, onların da kendi aralarında rekabet içinde olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yirmiyi aşkın telefon görüşmesi yaptığını anlatan Erozan, ''Ama maalesef şunu da gözlüyoruz ki kimsenin, o 'ümmete liderlik' vasfını Sayın Erdoğan'a vermeye niyeti yok. Neden bunu söylüyorum? Ümmetin liderliğine soyunan, sonunda Papa'yı telefonla aradı. Şimdi, Papa nerede, hangi ümmetin parçası onu ben bilmiyorum, Papa'dan ne bekliyoruz ümmetin lideri olarak onu da anlamıyorum ama bu olsa olsa bir aczin ifadesidir bizim açımızdan'' diye konuştu.
''Ne pahasına olursa olsun''
MHP Grubu adına söz alan Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir ise '' İsrail'in menfur saldırılarının durdurulmasına yönelik Sayın Cumhurbaşkanımızın ülkemiz adına yürüttüğü diplomatik çalışmalar insanlığın onur ve umudunun korunmasını sağlamaktadır'' dedi.
Özdemir, şöyle konuştu:
''Böylesi bir dönemde, başta ABD olmak üzere kimi ülkelerin 'İsrail'le beraberiz' açıklamalarına karşın 'Allah da bizimle beraberdir' diyerek hüzünle haykıran mazlum Filistinli kardeşlerimiz bilsin ki, ne pahasına olursa olsun, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti de kendileriyle birdir ve beraberdir. Kimse yoksa biz varız ve bu yoldan asla geri dönmeyiz; hiçbir çevreden çekinecek değiliz, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkacak yahut endişe duyacak hâlimiz yoktur.''
''İslami pencereden bakıyorsunuz''
HDP Grubu adına konuşan Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy da AK Parti döneminde Türkiye ile İsrail arasındaki ticaretin yüzde 250 arttığını dile getirdi.
Özsoy, şunları kaydetti:
''Eğer İsrail kendi halkının güvenliğini sağlamak istiyorsa -ki bu sonuna kadar hakkıdır- Yahudilerin hem İsrail'de hem Orta Doğu'da huzur ve barış içerisinde yaşamasını istiyorsa Gazze'yi bombalayarak, tanklarla, toplarla, sivilleri vurarak, bunu yapamayacaksınız. Eğer İsrail halkı, Yahudi halkı Orta Doğu'da onurlu, barış içinde, refah içerisinde, güven içinde, yaşamak istiyorsa Filistinlilerin de kendi topraklarında mülteci olmaktan çıkması ve adil bir barışla onların da güven ve huzur içerisinde yaşaması gerekiyor. Bunun başka da bir yolu yoktur.''
Kürsüden indikten sonra ''sataşma'' gerekçesiyle söz alan Özsoy, ''Filistin meselesine biz temel olarak farklı bakıyoruz. Siz İslami bir pencereden bakmaya çalışıyorsunuz. Filistin meselesi sadece İslami bir pencereden ele alınamaz, bir ulusal meseledir. 1948'den beri, hatta daha öncesi vardır, İsrail'den önce İngilizlere karşı mücadelesi vardır Filistinlilerin, bu bir ulusal meseledir'' dedi.
''Dostlar alışverişte görsün''
CHP Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz, ''Filistin meselesi aslında Türkiye'nin iç ve dış politikasında bir ulusal mesele'' olduğunu dile getirdi.
Çeviköz, şöyle konuştu:
''Bugün elbette ki gündemimiz Filistin halkının içinde bulunduğu insanlık dramı. İktidarın muhalefetten gelen önerilere kulak tıkaması Türkiye'nin Orta Doğu'daki sorunların çözümünde ara bulucu olarak rol almasını engelliyor. Sorunlardan kaynaklanan tehditleri kendinizden uzak tutma politikasından artık vazgeçmeniz gerekiyor. Ulusal bir dış politika izlemekten uzaklaştıkça yanlış dış politika hamleleriyle ülkemizi ve bölgemizi tehditlere açık hâle getiriyorsunuz.
Filistin konusunda önemli iki aktör ülke konumunda olan Mısır ve Ürdün'le kavgalıyken aradan geçen süre içinde bu durumun nelere mal olduğunu iktidar mensuplarının kendilerine sormaları gerekiyor. Onlar sormuyorsa biz onlara soruyoruz: Bu yanlışlarınızdan ne zaman vazgeçeceksiniz?
Türkiye, AK Parti iktidarının hatalarla dolu yanlış politikalarıyla dış politika yapım yeteneğini kaybetmiştir ve etkin bir dış politika izleyememektedir. Söz konusu durumun Müslüman kardeşlere hamilik ısrarının bir sonucu olduğunun altını özellikle bu vesileyle çizmek isterim. Bu vahim durumu Filistin konusunda yürütülen diplomaside de görmek mümkün. İktidar, Filistin konusunda bir taraftan 'ümmet bizden liderlik bekliyor' derken bir taraftan da biraz evvel de belirtildiği gibi Papa'yla görüşmeler yapabiliyor. Bu çelişkili durumla nasıl bir diplomasi atağı yaratmayı düşünüyorsunuz? ''
Çeviköz, BM'nin tüm mekanizmalarında tıkanma yaşandığını da belirterek, Filistin konusunda yapılan temaslara bakıldığında BM organlarını zorlayacak bir ülke görülmediğini söyledi. Çeviköz, ''Bu nedenle söz konusu diplomasi hamlelerini sanki dostlar alışverişte görsün diye yorumlamaktan başka bir çaremiz de kalmıyor'' dedi.
''İsrail'de İsrail sorunu var''
AK Parti Grubu adına konuşan Bursa Milletvekili Efkan Ala ise TBMM'nin kendine yakışır biçimde yaşananları kınadığını söyledi.
İsrail'in ''önce işgal, sonra ilhak'' politikasını 1948 yılından bu yana sürdürdüğünü dile getiren Ala, haritalar eşliğinde İsrail topraklarındaki genişlemeyi anlattı. Efkan Ala, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İsrail'de esasında bir 'Filistin sorunu' yok; bir 'İsrail sorunu' var. Bir 'İsrail sorunu' var, altını çizerek söylüyorum... Ne acıdır ki bugün BM de kendi yetersizliğini her geçen gün ortaya koymakta, göstermektedir ve kendi kararlarını bile savunamamaktadır. Bu nedenle, bir kınamadan, basın açıklaması yapmaktan bile aciz durumdadır. İşte, Cumhurbaşkanımızın da bizlerin de desteklediği 'Dünya 5'ten büyüktür' sözünün ne kadar önemli, karşılığının olduğunu da görüyoruz. Bu nedenle uluslararası kuruluşların reform ihtiyacını sürekli dile getiriyoruz''
Efkan Ala, ''Zaman birlik ve kararlılığımızı ortaya koyma zamanıdır, mazlum Filistin halkının bu sorunları aşmasını sağlayacak liderlik ve cesareti sergileme zamanıdır. İsrail işgal ettiği topraklardan derhal çekilmelidir. İki devletli bir çözüm gecikmeksizin hayata geçirilmelidir. Türkiye bu konuda gereken her türlü adımı atmaya hazırdır; atıyor, atacak da...'' dedi.
''Ümmet sözünü nerede kullandık''
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, eleştirileri yanıtlarken, ''ümmet'' sözcüğünün İslam İşbirliği Teşkilatı'nda yerleşik bir tabir olduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Biz bu tabiri nerede kullandık? İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında tüm İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanlarına ve o toplantıya katılanlara hitap ederken kullandık ve orada dedik ki; 'Tüm İslam dünyası olarak ümmet bizden -hepimizden- liderlik bekliyor.' 'Türkiye Cumhuriyeti'nden liderlik bekliyor' demedik. Şimdi bunu getirip de Türkiye'nin İslam ümmetinin liderliğine soyunduğunu söylemek ne kadar hakkaniyetli? Kaldı ki ümmetin liderliğine kimse soyunmaz ama ümmet, ümmetin davasını kimin en iyi savunduğunu bilir ve ümmetin kendisi liderini seçer.
Bugün, doğru yanlış, herkes şunu biliyor ki ümmetin davasına sahip çıkan ülke Türkiye, Türkiye'nin lideri Recep Tayyip Erdoğan, bizler sahip çıkıyoruz, siz de Meclis olarak sahip çıktınız geçen gün. Bunu öyle 'laiklik' ya da işte 'İslam karşıtlığı' gibi yaklaşımlarla ümmete getirmek ve buradan prim yapmaya çalışmak, bizi eleştirmeye çalışmak doğru bir yaklaşım değil.
Ayrıca, kendi içinizde bir taraftan 'ümmetin liderliği' diğer taraftan 'Papa'ya telefon açmak' diyerek de çelişki yaşıyorsunuz. Bu ne demektir biliyor musunuz? Sadece İslam dünyası değil, diğer tüm semavi dinlerin temsilcilerine de ve diğer ülkelerin temsilcilerine de telefon açıyoruz. Neden? Kudüs 3 semavi dinin merkezidir, bu statüsünün bozulmaması gerektiğini her zaman söylüyoruz.''
Çavuşoğlu, Netenyahu'nun yaptıklarının tüm Yahudilere mal edilemeyeceğini belirterek, bunun Türkiye'nin terörle mücadelesiyle karşılaştırılmasının da doğru olmadığını söyledi.
CHP'nin Sosyalist Enternasyonal üyesi olduğunu anlatan Çavuşoğlu, ''Burada bir insanlık dramı varken, siz kaç tane kardeş partiyi aradınız? İnisiyatif alın dediniz'' sorusunu yöneltti.