Tüm eleştirilere rağmen, Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki ticari bağlar zarar görmüş gibi görünmüyor. Ancak, Arap liderlerin söylemleri giderek sertleşiyor. (Görsel: YZ)

Arap-İsrail ticari bağları hâlâ güçlü ama ne kadar sürecek?

Tüm eleştirilere rağmen, Arap ülkeler ile İsrail arasındaki ticari bağlar zarar görmüş gibi görünmüyor. Ancak, Arap liderlerin söylemleri giderek sertleşiyor.

7 Ekim 2023'ten ve Hamas'ın İsrail'e saldırısından önce BAE-İsrail İş Konseyi sosyal medyada neredeyse her gün paylaşım yapıyordu. Merkezi Tel Aviv kentinde bulunan konsey, iki ülkenin 2020 yılında Abraham Anlaşması'nı imzalayarak ilişkilerini normalleştirmesinin ardından, İsrail ile BAE arasındaki ticari ilişkilerin ne kadar iyi olduğunu dünyaya coşkuyla anlatıyordu.

Bu durum Ekim 2023'ten sonra değişti. Konsey'in son paylaşımı 8 Ekim'de yapıldı. O tarihten bu yana hiçbir şey yapılmadı ve Konsey'in kendisi de DW'nin BAE-İsrail iş ilişkilerini kutlamayı neden bıraktıklarına dair sorularına yanıt vermedi. Çünkü bir yıl süren çatışmalara rağmen bu bağlar aslında nispeten sağlam kaldı.

BAE, Ürdün ve Mısır gibi İsrail'le ticari bağları olan ülkelerin liderleri, İsrail'in Gazze ve şimdi de Lübnan'daki askeri operasyonlarını yürütme biçimini eleştirdi.

İsrail'in Hamas'ın saldırılarına yanıt olarak geçen Ekim ayında Gazze'ye başlattığı askerî harekâttan bu yana bölgede 3.400'den fazlası çocuk olmak üzere 42.000'den fazla insan öldürüldü. 

İsrail'in geçen ay Lübnan'da başlattığı askerî harekâtta ise 1.300'den fazla can kaybı var 

Bunun sonucunda Arap liderlerin söylemleri giderek daha da sertleşiyor.

Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi bu hafta ABD'li mevkidaşı Antony Blinken ile bir araya geldi ve Gazze'nin kuzeyinde yaşananlar hakkında konuştu. Safadi, “Etnik temizliğin gerçekleştiğini görüyoruz ve bunun durması gerekiyor” dedi.

Mısır Dışişleri Bakanı Badr Abdelatty Ekim ayı ortasında BM Güvenlik Konseyi toplantısında konsey üyelerine Gazze'de yaşanan “eşi benzeri görülmemiş insani felaketin” sorumlusunun İsrail olduğunu söyledi.

BAE'li siyasetçiler artık düzenli olarak mevcut çatışmayı sona erdirmek ve Orta Doğu'da kalıcı barışı sağlamak için Filistin devletine giden bir yolun gerekli olduğunu vurguluyor.

Ticari bağlar hâlâ güçlü

Tüm eleştirilere rağmen, bu ülkeler ile İsrail arasındaki ticari bağlar zarar görmüş gibi görünmüyor.

Bölgedeki tüm ülkeler arasında İsrail'le en çok iş yapan BAE'yi -2022'deki ikili ticaretin değerine göre- Ürdün, Mısır, Cezayir, Fas ve Bahreyn takip ediyor.

İsrail Merkezi İstatistik Bürosu tarafından derlenen Ağustos 2024 aylık dış ticaret istatistiklerine göre, bu ülkelerin İsrail ile yaptığı ticaret miktarı bu yıl çoğunlukla olumlu seyretti.

Ürdün'ün bu Ağustos ayındaki ticareti geçen yılla neredeyse aynıydı ve sadece yüzde 1 civarında azaldı. Mısır'ın İsrail ile ticareti bu Ağustos ayında yüzde 30'un üzerinde artış gösterdi. Abraham Anlaşmalarını imzalayan Fas ve Bahreyn ile ticaret de bu yıl -Bahreyn'in daha önce ticari bağları kesme tehdidine rağmen- önemli ölçüde artıyor. 

2023 yılında toplam BAE-İsrail ticareti yaklaşık 2,9 milyar dolar değerindeydi ve bu miktar bu yıl daha yüksek olabilir. 2024'ün ilk yedi ayında BAE-İsrail ticareti toplam 1,922 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Aynı şekilde devam ederse, BAE-İsrail toplam ticareti yıl sonuna kadar 3,3 milyar dolara kadar çıkabilir.

Ancak uzmanlar bunu tahmin etmenin zor olduğunu söylüyor. Ticari ilişkiler devam etse de Abraham Anlaşmaları'nın tetiklediği büyüme hızı kesinlikle yavaşladı.

Ayrıca başka etkileri de oldu. Örneğin turizm azaldı ve lojistik sekteye uğradı.

Yine de İsrailli ve BAE'li iş adamlarına göre, çatışmadan doğrudan etkilenen sektörler dışında, çoğu değişiklik yüzeysel oldu. İsrailli ve Arap iş insanları gazetecilere anlaşmaların hala yapıldığını söyledi. Sadece sayıları daha az ve kimse bunları açıkça tartışmak istemiyor.

BAE ile iş hacmi genişledi 

Düşünce kuruluşu Crisis Group'un Orta Doğu kıdemli danışmanı Dina Esfandiary DW'ye yaptığı açıklamada, “Bazı durumlarda iş hacmi genişledi bile” dedi.

Ancak BAE gibi devletler söz konusu olduğunda daha yakından bakmanın önemli olduğunu belirtiyor. Esfandiary, “İsrailliler ile BAE'nin kamu iktisadi teşebbüsleri arasında ticaret var, ki olan bitenin büyük bir kısmı bu, bir de İsrailli firmalar ile BAE'nin özel sektör firmaları arasında ticaret var. Özel sektör İsrail'le herhangi bir iş anlaşmasını sürdürme konusunda çok tedirgin olduğu için bu tamamen durdu” diye konuştu. 

Esfandiary, daha önce İsraillilerle çalışma konusunda hevesli olan ancak o zamandan beri bu fikirden tamamen vazgeçen varlıklı Emirlikler tanıyor. “Bu onlar için itibar meselesi. Oysa devlete ait işletmelerin bu kadar büyük itibar kaygıları yok”değerlendirmesinde bulunuyor. 

Bir zamanlar Abraham Anlaşmalarını destekleyen bazı önde gelen Emirliklerin artık desteklemediğini söylüyor. Örneğin Dubai polis müdür yardımcısı Dhahi Khalfan Tamim kısa süre önce X'teki 3,1 milyon takipçisine şöyle yazdı: “Araplar gerçekten barış istedi ama İsrail liderleri saygıyı hak etmiyor.”

Washington'daki Arap Körfez Ülkeleri Enstitüsü'nde kıdemli uzman olarak görev yapan Robert Mogielnicki, “Arap iş insanları İsrail ile ticari ilişkilerin risk ve getirilerini farklı hesaplamalarla değerlendiriyor” diyor ve ekliyor: “Ancak ekonomik ve ticari bağlar diplomatik gerilimler ve diğer bölgesel krizler arasında oldukça yapışkan kalabilir.” 

Kriz kötüleşirse bu durum değişir mi?

Esfandiary'nin Haziran ayındaki bir yorumunda belirttiğine göre, BAE bir aşamada ticari ilişkilerini kısıtlamayı, çatışmalar nedeniyle zaten ekonomik sıkıntılar yaşayan İsrail'e ateşkese gitmesi için baskı yapmanın bir yolu olarak görebilir.

Esfandiary, “Ancak İbrahim Anlaşması'nı imzalayan ülkelerin planlarını tamamen değiştirmeleri pek olası değil. BAE yetkilileriyle konuştuğunuzda, BAE'nin Gazze'ye diğer tüm ülkelerden çok daha fazla yardım akıtmasını sağlayan şeyin İsrail'le olan ilişkileri olduğunu sık sık vurguluyorlar” diyor.  

Ancak mesele sadece bu değil. “Ayrıca bu ilişkiden kazançlı çıktıkları için ilişkiyi geri döndürmek istemiyorlar” diye açıklıyor.

Mogielnicki  ise şu değerlendirmede bulunuyor:  “Ekonomik bağlar, İsrail'in ileride alacağı kararları teşvik etmek için... bir kaldıraç görevi görebilir. Ancak şu an için Arap hükümetlerinin mevcut tüm ekonomik bağları koparmak için doğrudan adım atma ihtimalinin zayıf olduğunu düşünüyorum.”

Orta Doğu Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı ve Washington merkezli düşünce kuruluşunun İsrail-Filistin meseleleri programının direktörü Khaled Elgindy de bu değerlendirmeyi paylaşıyor. “Bu konuda [ticari ilişkilerin kesilmesi] şüpheciyim çünkü üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti. Retorik çok daha güçlü ama bence bunu yapacak olsalardı şimdiye kadar yaparlardı” diyor.

Ve askerî harekât sona erdikten sonra, “insanların her zamanki gibi işlerine geri dönmesi sosyal olarak kabul edilemez olacak” diye düşünüyor ve ekliyor: “Çünkü yaşanan vahşet kamuoyunu derinden etkiledi. İsrail, Arap dünyasındaki imajına büyük ve onarılamaz bir zarar verdi.”