KONULAR
Avrupa Komisyonun 2021 Türkiye raporu yayımlandı
Avrupa Komisyonunun aday ülkeler Türkiye, Sırbistan, Karadağ, Kuzey Makedonya ve adaylık başvurusunda bulunan Bosna Hersek ve Kosova'ya ilişkin son değerlendirmelerin yer aldığı 2021 genişleme raporu, AB Komisyonunun Komşuluk ve Genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi tarafından açıklandı.
Türkiye ile ilgili olarak demokrasi, temel haklar, yargı gibi konularda önceki yıllarda açıklanan raporlarda yer verilen eleştiriler bu yıl da tekrarlandı. Göç politikası, ekonomi, iklim gibi başlıklarda ise Türkiye hakkında olumlu ifadelere yer verildi.
Raporda, Türkiye'nin göç ve sığınma politikası konusunda bir miktar ilerleme kaydettiği aktarılarak, 18 Mart 2016 tarihli AB-Türkiye mutabakatının sonuç vermeye devam ettiği, Türkiye'nin Doğu Akdeniz güzergahı boyunca göç akışını etkin biçimde yönetmekte kilit rol oynamayı sürdürdüğü tespiti yapıldı.
Rapor, Türkiye’nin geçici koruma altındaki yaklaşık 3,7 milyon Suriyeli ile Suriyeli olmayan 320 bini aşkın sığınmacıya ev sahipliği yaptığını belirtiyor.
Raporda, Türkiye'nin sınır içinde ve dışında güvenlik operasyonları yaptığı anımsatılıyor ve “Sınır bölgelerinde güvenlik durumu, AB'nin terör listesinde yer alan PKK'nın tekrarlayan terör eylemleri nedeniyle belirsizliğini koruyor. AB, PKK'nın saldırılarını açık bir şekilde kınadı ve kurbanların aileleriyle dayanışma içinde olduğunu ifade etti” deniyor.
Raporda, “Türkiye'nin gittikçe daha iddialı hale gelen dış politikası, özellikle Kafkasya, Suriye ve Irak'taki askerî harekâta verdiği destek nedeniyle, AB'nin Ortak Güvenlik ve Dış Politikası kapsamındaki AB öncelikleriyle çelişmeye devam etti” görüşü savunuluyor.
Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde “kendi askeri faaliyetini” yürüttüğü kaydedilen raporda, “Türkiye’nin aynı zamanda temel hizmetlerini artırdığına ve Suriye’nin kuzeyindeki altyapıyı genişlettiğine” dikkat çekiliyor.
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler, NATO ve AB tarafından liderlik edilen dokuz uluslararası barış ve gözlem misyonuna katıldığını anımsatan rapor, Türkiye'nin Afrika'ya özel bir önem atfetmeye devam ettiğini, birçok zorluğa rağmen ABD için önemli bir ortak olmayı sürdürdüğünü, Mısır ve Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirdiğini ve Libya'daki yeni yönetim ile derhal iletişim kurduğunu vurguluyor.
Demokratik kurumlar
Raporda, ''Türkiye'nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi eksiklikler olduğu, demokratik gerileme ve derin siyasi kutuplaşmanın devam ettiği, sivil toplumun sürekli bir baskıyla karşı karşıya kaldığı'' savunuluyor.
Kamu yönetimi reformu alanında herhangi bir ilerleme kaydedilmediği ifade edilen raporda, “İdarenin hesap verebilirliği ve insan kaynakları yönetimi konusundaki endişelerin devam ettiği, reform için siyasi iradenin hâlâ eksik olduğu, yönetimin siyasallaşmayı sürdürdüğü” görüşlerine yer veriliyor. Raporda, “Türkiye yolsuzlukla mücadele konusunda ilerleme kaydetmedi” deniyor.
Rapor, Türkiye'nin organize suçla mücadelede bir dereceye kadar hazırlıklı olduğunu ve sınırlı ilerleme kaydettiğini belirtiyor, ancak olağanüstü hâl sırasında getirilen önlemlerin çoğunun yürürlükte kalmaya devam ettiğini savunuyor.
Doğu Akdeniz
Doğu Akdeniz'de 2020 yılında gerginliğin arttığı, bu yıl başında ise düştüğü belirtilen raporda şu görüşler yer alıyor:
“AB, Doğu Akdeniz'de istikrarlı ve güvenli bir ortamda Türkiye ile işbirliğine dayalı, karşılıklı yarar sağlayan bir ilişkinin geliştirilmesine yönelik stratejik bir çıkarı olduğunu bir kez daha teyit eder. AB Konseyi tarafından belirlenen koşullara tabi olarak, bir dizi ortak çıkar alanında Türkiye ile aşamalı ve orantılı ilişki kurmaya hazır olduğunu eden AB, Türkiye ilişkilerinde daha olumlu bir dinamik oluşturmayı teklif etti. Bu bağlamda iklim, göç ve güvenlik konularında üst düzey diyaloglar hayata geçti. Bunu yakında sağlık da izleyecek.”
Ekonomi
“Türkiye ekonomisinin oldukça ileri düzeyde olduğuna” dikkat çekilse de raporun hazırlandığı dönemde “ekonomide herhangi bir ilerleme kaydedilmediği'' savunuluyor ve “ekonominin işleyişi ile ilgili ciddi endişelerin devam ettiği” ifadesine yer veriliyor.
İç talebi artırmak ve Covid-19'un ekonomik etkilerini hafifletmek için “büyük ve geniş kapsamlı bir dizi önlem” alındığına dikkat çeken raporda, “bu önlemler sayesinde Türkiye'nin ekonomik krizden hızlı bir şekilde çıktığı ve 2020'nin üçüncü çeyreğindeki seviyelere ulaştığı” kaydediliyor.
Rapor, Türkiye'de makroekonomik politikanın kredilere çok fazla bağlı olduğunu, doğrudan mali desteklerin sınırlı seviyede uygulandığını savunuyor. 2020’de parasal genişlemenin Tük lirasını zayıflattığını öne süren rapor, bunun enflasyonu ve dolarizasyonu yükselttiği ve portföy çıkışına neden olduğunu kaydediyor.
Para politikasının 2020 yılı sonbaharında sıkılaştığı ancak yeni Merkez Bankası Başkanının dört ay sonra görevden alınmasının finansal piyasaları istikrarsızlaştırdığı savunuluyor. “Kayıt dışı ekonominin kriz sırasında gerilediğine'' işaret edilen raporda, ''halen ekonominin büyük bir bölümünün kayıt dışı olduğu” ifade ediliyor.
Rapor, bankacılık sektörünün iyi bir sermaye yapısına sahip olmaya devam ettiğine vurgu yapıyor. Salgının işgücü piyasasını olumsuz etkilediği anımsatılan raporda, istihdam seviyesinin Covid-19 nedeniyle gerilediği ifade ediliyor.
Genişleme raporu, Türkiye'nin enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve yenilenebilir enerji sektörünün geliştirilmesi konusunda ilerleme kaydettiğine dikkat çekiyor.
AB'nin Türkiye'nin dış ticaretinde payının bir miktar arttığı ifade edilen raporda, Türkiye'nin kara para aklama ve terörün finansmanı ile mücadeleyi düzenleyen yasal çerçevesini iyileştirdiği vurgulanıyor.
Raporda, Türkiye'nin tüketici ve sağlığın korunmasına ilişkin mevzuat uyumu açısından iyi bir hazırlık düzeyine ulaştığı ifade ediliyor. Rapor, ayrıca, Türkiye'nin AB-Türkiye Gümrük Birliği kapsamındaki yükümlülüklerinden sapma gösterdiğini savunuyor.
Türkiye’nin çevre ve iklim değişikliği alanında bir miktar hazırlıklı olduğunu belirten rapor, Paris İklim Anlaşmasının onaylanması, atık yönetim kapasitesi, atık su arıtımı ve mevzuat uyumu gibi alanlarda ilerleme gösterdiğini bildiriyor.
Dışişleri Bakanlığından rapora tepki
Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Komisyonu'nun Türkiye raporunu ''aday ülke Türkiye’ye karşı sorumlulukların göz ardı edildiği ve Türkiye ile ilişkilerde yine çifte standartlı yaklaşımın sergilendiği bir rapor'' olarak tepki gösterdi.
Bakanlık'tan yapılan açıklamada, ''Özellikle siyasi kriterler ile Yargı ve Temel Haklar faslındaki mesnetsiz iddiaları ve haksız eleştirileri kabul etmiyoruz. 23. Yargı ve Temel Haklar ile 24. Adalet, Özgürlük ve Güvenlik fasılları önündeki siyasi engelleri kaldırmayan AB’nin, üye devletler bakımından bile tartışmalı olan pek çok konuda, ülkemize özgü koşulları değerlendirmeden, yönetim ve siyasal sistemimize, temel haklara, bazı yargı/idari kararlar ile terörle mücadelemize yönelik haksız ve orantısız tespitlerini reddediyoruz'' denildi.
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sınamalar ile PKK/PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin tehditlerini dikkate almayan bu yaklaşımın Avrupa’daki AB ve Türkiye karşıtı radikal kesimleri mutlu etmekten başka bir amaca hizmet etmediğine dikkat çekilen açıklamada şunlar kaydedildi:
''18 Mart Mutabakatının tüm boyutlarıyla güncellenmesi çağrılarımıza rağmen, Rapor’da Mutabakatın sadece göç boyutuna yer veren ve Türkiye’nin yaptıklarını övmekle birlikte kendi yükümlülüklerinden bahsetmeyen AB’nin, yalnız kendi çıkarlarına hizmet eden alanlarda bizimle günlük al-ver ilişkisi yürütmek istemesi kabul edilemez.
Bir yandan aday ülke Türkiye ile dış politika, bölgesel gelişmeler, güvenlik, savunma ve sektörel konularda mevcut üst düzey diyalog ve işbirliği mekanizmalarını engellerken, diğer yandan bu kritik alanlarda AB politikalarına uyumumuzun azaldığını ve çıkar çatışmaları doğduğunu belirtmek AB’nin tutarsızlıklarına yeni bir örnektir.''
Açıklamada, ''Raporda, Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs meselelerine ilişkin ve esasen AB’nin yetkisinde olmayan konularda, yine tutarsız ve yanlı Rum/Yunan tezlerine yer verilmesini de reddediyoruz'' denildi.
Türkiye ekonomisinin gelişmişliğine vurgu yapılarak, Covid-19 salgını ile mücadele kapsamında alınan önlemler sayesinde ekonomideki canlanmanın kriz öncesi seviyelere ulaştığının ve ekonomide kaydedilen toparlanmanın devam ettiğinin kayda geçirilmesinin memnuniyet verici olduğu belirtilen açıklamada, ''Gümrük Birliği'nin güncellenmesi sürecini de siyasileştirerek geciktiren AB’nin, Türkiye’ye yükümlülüklerini hatırlatma hakkı yoktur'' denildi.
Türkiye, AB’ye üyelik yönündeki stratejik tercihini en güçlü şekilde sürdürdüğü kaydedilen açıklamada, ''Bunun en somut örneği Yargı Reformu Stratejisi, İnsan Hakları Eylem Planı, AB’ye Katılım için Ulusal Eylem Planı ve başta Paris İklim Anlaşmasının onaylanması olmak üzere, Avrupa Yeşil Gündemi çerçevesinde attığımız kararlı adımlardır'' denildi.
Açıklamada, ayrıca ''AB’nin, ortak genel çıkarlarımızı dikkate alarak, Türkiye’yi günlük al-ver ilişkisi yapılacak bir ortak olarak değil, müzakere eden bir aday ülke olarak görmesi ve ahde vefa ilkesi doğrultusunda bunun gereklerini yerine getirmesi herkesin yararına olacaktır'' ifadeleri kullanıldı.