Türkiye'de gazeteciler, mesleki ve ekonomik açıdan yoğun kaygılarla çalışıyorlar, mesleki yılgınlık kapısı giderek aralanıyor.  

KONULAR

Gazeteciler "mesleki ve ekonomik kaygılarla" çalışıyorlar

Türkiye'de gazeteciler, mesleki ve ekonomik açıdan yoğun kaygılarla çalışıyorlar, mesleki yılgınlık kapısı giderek aralanıyor.  

Gazeteciler Cemiyeti tarafından 2019'dan bu yana her yıl yapılan "Gazetecilerin Mesleki Memnuniyet Anketi" sonuçları açıklandı. 

Araştırmada elde edilen sonuçlar önceki yıllardakilere benzer sonuçlar yer alıyor. Bulgular ve yıllar arasındaki karşılaştırmalar, "gazetecilikteki olumsuz durum ve eğilimlerin ne yazık ki aynı şekilde sürdüğünü, hatta kimi alanlarda daha da olumsuz bir tablonun ortaya çıktığını" gösteriyor. 

Araştırma raporunun sonuç bölümünde şu değerlendirmeye yer veriliyor: 

"Elbette yapısal hale gelmiş sorunların bu araştırmaların gerçekleştirildiği beş yıllık süreçte ortadan kalkması beklenemez fakat eğilimin yönünün de hala olumsuza doğru olması kaygı vericidir. Sonuçlar gazetecilikteki kötü çalışma koşullarının, uzun çalışma sürelerinin ve düşük ücretlerin sürmekte olduğunu göstermektedir. 

Aynı şekilde haber üretim süreçlerinde suçlanma, gözaltına alınma ya da yargılanma gibi kaygıların gazetecilerde içselleşmeye devam ettiği, sansür- otosansür gibi pratiklerin önemli sorun alanları olmayı sürdürdüğü görülmektedir."

Raporda, anket sonuçlarının "mesleğe dönük yüksek memnuniyetsizliğin sürdüğünü" ve "mesleki dayanışmanın bir hayli düşükü olduğunu" gösterdiği belirtiliyor. 

Sonuç bölümünde, "Türkiye’de gazeteciliğin demokratik süreçlerdeki işlevinin daha etkin ve kapsamlı hale gelmesinin her şeyden önce gazetecilerin çalışma ve haber üretme koşullarının iyileştirilmesine, gazetecilerin kendilerini toplumsal olarak yeniden üretebilmelerine ve bu bağlamda mesleklerinin niteliğini daha da artırabilmelerine bağlı olduğu belirtilebilir. Bu konuda gerekli adımların atılması yalnızca gazeteciler için değil Türkiye’de demokratik bir toplumun yeniden inşası için de zorunlu görünmektedir" deniliyor. 

Ankete 401 gazeteci katıldı

Ankete 53 ilden, ulusal ve yerel medyadan, farklı mecralardan ve çeşitli görev alanlarından toplam 401 gazeteci katıldı. Bu kapsamda araştırmanın Türkiye’de gazetecilik alanında son yıllarda yapılan en geniş çaplı çalışma olduğu söylemek mümkün. 

Araştırmaya katılan gazetecilerin yaklaşık dörtte üçü (yüzde 72,1) erkek, dörtte biri (yüzde 27,2) kadın. Cinsiyetini trans kadın olarak belirten ve belirtmek istemeyen küçük bir kesim de (binde 7) bulunuyor. 

Anket sorularının yanıtlayan gazetecilerin yaş ortalaması 43 oldu. Yaş gruplarına bakıldığında 25-34 yaş aralığı en büyük grubu (yüzde 26,6) oluşturuyor. Bunu sırasıyla 35-44 yaş (yüzde 22,3), 45-54 yaş (yüzde 17,8), 55- 64 yaş (yüzde 17,5), 65 ve üzeri yaş (yüzde 9,8) grubu izledi. Katılımcılar arasındaki ne az görülen yaş grubu ise yüzde 6 oranıyla  18-24 yaş aralığı oldu. 

Üniversite eğitimi alanlar çoğunlukta

Üniversite mezunu olanların oranı yüzde 67,8, lise mezunu olanların oranı yüzde 18,7, lisansüstü öğrenime sahip olanların oranı ise yüzde 11,7. Bu çerçevede üniversite ve üstü dereceye sahip olanların gazetecilik alanının yüzde 79,5’ini olarak tespit edildi. Bu, gazetecilikte üniversite eğitiminin artık alanın genel eğilimi olarak yerleşiklik kazandığı gösteriyor. 

Cinsiyete göre öğrenim durumları incelendiğinde ise kadın gazetecilerin erkeklere göre daha yüksek bir öğrenim derecesine  sahip.  Kadın gazetecilerde üniversite mezuniyet oranı yüzde 78,9 iken erkek gazetecilerde bu oran yüzde 63,7’de kaldı. 

Lisans üstü eğitimde dikkate alındığında genel olarak kadın gazetecilerin yüzde 90,8’inin, erkeklerin ise yüzde 75,1’inin üniversite ve üzeri öğrenim düzeyine sahip oldu. 

Gazetecilerin eğitim düzeyi açısından dikkat çeken bir diğer nokta ise ortaokul ve lise mezunu gazetecilerin yerel medyada ağırlıkta olması, üniversite ve lisansüstü öğrenimin ise ulusal medyada çalışan gazetecilerde daha fazla olması.  Bu yoğunlaşmaya karşın yine de yerel medyada çalışan gazetecilerin yaklaşık üçte ikisi (yüzde 63,6) üniversite mezunu, yüzde 7,1’i de lisansüstü öğrenim mezunu.

Geleneksel medya önemli bir mecra

Ankete katılan gazetecilerin yüzde 42,1’i geleneksel gazete ya da televizyonda çalışıyor. Dörtte biri (yüzde 25) bağımsız internet portallarında, yüzde 23’ü bir gazete ya da televizyonun internet portalında, yüzde 5’i ise haber ajanslarında görev yapıyor.

Yüzde 4,9’luk “diğer” seçeneği ise çoğunlukla kimi kurum ve kuruluşların basın sorumlularından ve aynı anda birçok mecrada haber üretiminde olanlardan oluşturuyor. 

Bu bulgular geleneksel medyanın hala en önemli gazetecilik mecralarından olduğu, internetin ise gazetecilik için büyümeye devam eden bir alan olduğunu gösteriyor. 

Kadın ve erkek gazeteciler

Ankete katılımda ulusal ve yerel medya yarı yarıya bir oran oluşturdu. 

Yerel ve ulusal medyada çalışan gazeteciler cinsiyet dağılımına göre incelendiğinde ise yerel medyada çalışanların yüzde 23,2’sinin kadın, yüzde 76,3’ünün erkek; ulusal medyada çalışan gazetecilerin ise yüzde 30,8’inin kadın, yüzde 68,2’sinin erkek olduğu tespit edildi. 

Genel olarak bakıldığında ulusal ve yerel medyada çalışan gazetecilerin cinsiyet dağılımlarının birbirine görece yakın oranlarda seyrediyor.

Gazetecilerin yaklaşık beşte biri (yüzde 18) en çok 5 yıllık çalışma deneyimine sahipken yarıya yakını ise (yüzde 44,2) 20 yıl ve üzerinde deneyimli olduğunu beyan etti. 

Yüzde 13,5’i 5-10 yıl arası, yüzde 11,7’si 10-15 yıl arası, yüzde 12,7’si ise 15-20 yıl arası deneyime sahipti. 

Yarıya yakını ücretli çalışıyor

Çalışma koşullarının temel unsurlarından birini çalışma biçimi oluşturuyor. Gazetecilik alanında ücretli çalışma ve serbest gazetecilik formları en yaygın iki çalışma biçimi olarak öne çıkıyor. 

Gazetecilerin üçte biri (yüzde 33,7) bir medya kuruluşunda Basın-İş Kanunu kapsamında çalıştığını bildirdi. 

Bir medya kuruluşunda bu kapsamda dışında istihdam edilen gazetecilerin oranı ise yüzde 10,3. Bu iki kategori medya alanında ücretli çalışmayı işaret ediyor. Dolayısıyla araştırmaya katılan gazetecilerin yarıya yakını (yüzde 44) ücretli çalışmakta. 

Gazetecilerin yüzde 16,4’ü ise serbest (freelance) gazetecilik yaptığını bildirdi. Bu iki kategoriyi yüzde 14,3 ile kendi haber platformunu yöneten gazeteciler takip etti. Emekli gazetecilerin oranı yüzde 14,9, işsiz olduğunu belirten gazetecilerin oranı ise yüzde 5,9 oldu. 

Her üç gazeteciden biri asgari ücretli 

Araştırmaya katılan her üç gazeteciden biri (yüzde 36,7) asgari ücret ve altında ücret aldığını belirtti. Gazetecilerin beşte biri (yüzde 20,7) 11.403-16.000 TL, yüzde 15,7’si ise 16.001-20.000 TL aralığında ücrete sahip. 

20.001-25.000 bandında ücrete sahip olanlar yüzde 7,7, 25.001-35.000 aralığında ücret alanlar ise yalnızca yüzde 8 düzeyindedir. 35.000 TL’nin üzerinde ücrete sahip olanların oranı ise oldukça düşüktü (yüzde 4,4). 

Mesleğe yönelik yılgınlık kapısı aralanıyor

Bu tablo oldukça vahim bir durumu işaret ediyor. Ülkenin içinde bulunduğu kriz ve yüksek enflasyon durumu dikkate alındığında tablonun ağırlığı daha da artmakta. Bu noktada gazetecilerin, aldıkları ücretlere ilişkin değerlendirmeleri önem kazanıyor. 

Gazetecilerin yüzde 84’ü aldığı ücretin emeğinin karşılığı olmadığını düşünmektedir. Yüzde 10,5’i aldığı ücretin emeğinin karşılığını kısmen sağladığını belirtirken, yalnızca yüzde 4’lük kesim aldığı ücretin emeğinin karşılığına denk geldiğini belirtti. 

Bu sonuçlara göre, Türkiye’de gazeteciler emeklerinin karşılığını alamadıklarını düşünüyor. Gazetecilerde yıpranmışlığa ve mesleğe dönük yılgınlığa kapı araladığı tahmin edilebilir.

Bu çerçevede gazetecilerin ücretleri ve geçim pratiklerine dönük ifadeleri de önem kazanıyor. “Aldığım ücretle geçimimi rahatlıkla sağlayabiliyorum” ifadesine katılmayan gazetecilerin oranı toplam yüzde 71,1’dir. Dolayısıyla her dört gazeteciden yaklaşık üçü aldığı ücretle geçimini rahatça sağlayamadığını belirtiyor. 

Ücretinin geçimini sağlamaya yettiğini ifade eden gazetecilerin oranı ise yalnızca yüzde 9,5.  Bu sonuçlar, Türkiye’de gazeteciliğe ilişkin ağır tablonun önemli bir parçasını oluşturuyor. 

Gazetecilerin çoğu kaygılı

Araştırmaya katılan gazetecilerin çok büyük bir bölümü (yüzde 85,5) işleriyle ilgili gelecek kaygısı taşıdıklarını, yüzde 13,2’si ise böyle bir kaygı duymadıklarını belirtti. 

Kaygı oranın yüksekliğinden de beklenebileceği gibi bu konuda gazeteciler arasında cinsiyet, yaş, çalışma biçimi, pozisyon, çalışılan mecra ve çalışılan kurumun kapsam gibi kategorilerde anlamlı farklılıklar bulunuyor. İşe dönük kaygılar da tıpkı çalışma süreleri gibi tüm gazetecileri yatay kesen ortak bir sorun olarak öne çıkmaktadır.

Kaygılar mesleki ve ekonomik

Kaygı oranının yüksekliğine paralel olarak, en çok kaygı duyulan unsurun ne olduğu da önem kazanıyor. İşe dönük en çok kaygı duyulan unsur düzenli ya da tatmin edici ücret alamamaktır. Gazetecilerin yüzde 37,4’ü bu kaygısını belirtti. Daha önce ücretler konusunda sözü edilen karanlık tablo düşünüldüğünde, bu kaygının gazeteciler nezdindeki önemi oldukça anlaşılır olmakta.

En çok kaygı duyulan ikinci unsur ise mesleği layıkıyla icra edememek. Gazetecilerin yüzde 18’i bu kaygısını dile getirdi. Söz konusu kaygıları sırasıyla yaptığım işten dolayı yargılanma, tutuklanma gibi süreçler (yüzde 15,1), işten çıkarılma (yüzde 12,9) ve işyerinin kapanması (yüzde 12,1) izledi. 

Araştırmaya katılan gazetecilerin neredeyse yarısı (yüzde 49,6) iş güvencesini, azımsanmayacak bir bölümü (yüzde 39,2) ise yüksek ücret seçeneğini tercih edeceğini belirtti. 

Her iki talebin de gelecek kaygısıyla bağlantısı olduğu söylenebilir. Bu kaygı neticesinde ya güçlü bir eğilim olarak iş güvencesinin arandığı ya da kendi kendini güvenceye alma isteği olarak yüksek ücret arayışının öne çıktığı düşünülebilir.

Gazetecilerin işlerine dönük gelecek kaygısının yüksekliği bir yandan sektördeki derin güvencesizlik ve işsizlik pratikleriyle, diğer yandan ise mesleğe dönük ağır politik baskılarla ilişkili. Bu açıdan gazetecilerin geleceklerine dönük kaygıları, iç içe geçmiş ekonomik, siyasal ve mesleki problemlerin bir bileşkesi olarak ortaya çıkmakta.  Bu kaygı durumunun, Türkiye’de gazetecilerin meslekleriyle kurdukları ilişkinin önemli bir boyutunu oluşturduğu söylenebilir. 

Çoğunluk mesleğini özgürce yapamadığı kanısında

Haber üretim sürecine ilişkin ilk önemli bulgu gazetecilerin mesleklerini özgürce yapıp yapamadıklarına dönük değerlendirmeleri. Araştırmaya katılan gazetecilerin üçte ikisi (yüzde 66) mesleğini özgürce yapamadığını çeşitli düzeylerde belirtirken, yüzde 18,1’i bu konuda kararsız olduğunu ifade etmiştir. Mesleğini özgürce yapabildiğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 15,9.

Mesleğin özgürce yapılamadığının belirtildiği noktada, güvencesizliğin rolüne ilişkin de önemli bulgular ortaya çıkıyor. Gazetecilerin çok büyük bir bölümü (yüzde 81) güvencesizliğin ifade özgürlüğünü olumsuz etkilediğini belirtiyor. Yüzde 10,9’luk kesim bu konuda kararsız olduğunu belirtirken, yüzde 8,1’i bu fikre katılmadığını ifade etti. 

Yüzde 60'lık bölüm sansüre uğradığı kanısında  

Haber üretim sürecine ilişkin önemli bulgulardan bir diğeri haber faaliyetlerinin sansüre uğrayıp uğramadığı. Araştırmaya katılan gazetecilerin büyük bölümü (yüzde 60,2) haber faaliyetlerinin sansüre uğradığına kesinlikle katıldığını/katıldığını belirtti. Bu tablo, sansür konusunda Türkiye’deki medyanın oldukça zorlu bir süreçte bulunduğunu gösteriyor. 

Gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yargılanma kaygısına ek olarak, doğrudan tehdit almak da önemli bir bulgu olarak ortaya çıkıyor. Her üç gazeteciden yaklaşık ikisi (yüzde 65,7) gazetecilik faaliyetlerinden ötürü tehdit aldığını belirtti. 

Cinsiyete dayalı ayrımcılık yaygın

Haber üretim sürecinde özellikle kadın gazeteciler için geçerli olan bir unsur cinsiyete dayalı ayrımcılığa uğruyor. Gazetecilik faaliyetini sürdürürken cinsiyetinden dolayı herhangi bir düzeyde ayrımcılığa maruz kaldığını belirten kadın gazetecilerin oranı yüzde 76,7.

Oldukça yüksek olan bu oran Türkiye medya ortamında cinsiyete dayalı ayrımcılığın ne kadar yaygın olduğunu göstermesi bakımından önemli. Bu oran içerisinde kadın gazetecilerin yüzde 32,7’si söz konusu ayrımcılık pratiklerine ara sıra uğradığını belirtirken, yüzde 28,1’i ise sık sık ayrımcılığa uğradığını bildirdi.

Mesleğe inançta yıpranma

Mesleğe olan inancın zamanla yıpranması gazetecilerin çalışma şekline, çalıştıkları kurumun mecrasına ve kapsamına göre anlamlı farklılıklar göstermemekte, mesleğe dönük yıpranmışlık hissi tüm gazetecileri ortak kesen bir eğilim olarak ortaya çıkmakta. 

Genel olarak bakıldığında haber üretim süreçlerinin gazetecilerin mesleki dinamikleri üzerinde oldukça kısıtlayıcı etkilerle dolu olduğu söylenebilir. Bu ortamda gazeteciler sansür, otosansür, baskı, tehdit, yargılama, ayrımcılık gibi birçok engel ve tehlike altında haber üretimini devam ettirmeye çalışmakta.

Gazetecilik herkesin yapacağı iş değil

Araştırmaya katılan gazetecilerin oldukça büyük bölümü (yüzde 78,1) “yaptığımız iş herkes tarafından kolaylıkla yapılabilir” ifadesine katılmadı. Her on gazeteciden biri (yüzde 10,2) bu konuda kararsızlığını ifade ederken, yüzde 11,7’lik bir bölüm bu fikre katıldığını belirtti. 

Bu bulgu, gazetecilerin, mesleklerinin ayrıcalıklı nitelikleri ve eğitim/deneyim gerektiren özel bir alan olduğu konusunda hemfikir olduklarını işaret ediyor. Bu konuda cinsiyete, yaşa, mesleki deneyim yılına, çalışma şekline, çalışılan medya mecrasına ve kapsamına göre anlamlı farklılıklar bulunmuyor, tüm gazeteciler için benzer bir eğilim sözkonusu. 

Mesleğin uğradığı erozyon

“Yerime rahatlıkla benim yaptığım işi yapabilecek bir başkası bulunabilir” yargısına gazetecilerin yarısından çoğu (yüzde 55,8) itiraz ediyor. Bu konuda kararsız olduğunu belirtenlerin oranı dörtte birken (yüzde 25,6), bu fikre katıldığını ifade edenler gazetecilerin yaklaşık beşte birini (yüzde 18,6) oluşturdu.

Özellikle kararsızların ve bu yargıya katıldığını belirtenlerin oranlarındaki yükseklik, mesleğin yaşamakta olduğu erozyon ve bunun gazeteciler nezdindeki yansımaları konusunda önemli ipuçları sunuyor. 

Bu durum cinsiyete, yaşa, çalışma şekline, çalışılan medyanın mecrasına ve kapsamına göre anlamlı farklılıklar taşımıyor. Gazetecilerin tümünde bu konuda ortak bir eğilim sözkonusu. 

Mesleğe duyulan sevgi azalıyor mu?

Araştırmaya katılan gazetecilerin dörtte üçü (yüzde 75,3) mesleğini eskiden daha çok sevdiğini ifade ediyor. Bu oldukça dikkat çeken ve üzerinde düşünülmesi gereken bir oran. Söz konusu yargıya itiraz edenlerin oranı yüzde 12,8 iken, yine yüzde 12,8’lik kesim ise kararsız olduğunu dile getiriyor. 

Bu durum, gazetecilerin mesleklerinin mevcut durumuna dair sahip oldukları göreli memnuniyetsizliği ve mesleğin gidişatı konusundaki olumsuz imgeyi gösteren önemli bir işaret olarak not edilmeli.

Bu kapsamda bir başka bulgu, mesleği yeniden seçip seçmeme konusunda ortaya çıkmakta. Gazetecilerin üçte ikisi (yüzde 64,3) seçme şansları olsa yine gazetecilik mesleğini seçeceğini söyledi. Yüzde 12,5’lik kesim bu konuda kararsız olduğunu belirtirken, gazetecilerin yaklaşık dörtte biri (yüzde 23,3) bu yargıya itiraz ediyor.  

Başka bir ifadeyle, her dört gazeteciden biri, mümkün olsa bu mesleği yapmayacağını belirtti. Bu sonucun Türkiye’deki gazetecilik ortamının kaygı verici manzarasını daha da genişlettiği gösteriyor. 

Meslekte mutluluk azalıyor mu?

Bununla bağlantılı bir diğer bulgu, gazetecilerin mesleklerinden duydukları mutluluk. Araştırmaya katılan gazetecilerin yaklaşık üçte ikisi (yüzde 63,4) gazeteci olmanın kendilerini mutlu ettiğini kaydetti. 

Dörtte biri (yüzde 23,3) bu konuda kararsızlığını ifade ederken, yüzde 13,3’lük kesim ise meslekten mutlu olmadığını belirtiyor. Kararsızların oranının yüksekliği ise yine ayrıca düşündürücü.

Bu sonuçlar cinsiyete, yaşa, çalışma şekline, mesleki deneyime, pozisyona, çalışılan urumun mecrasına ve kapsamına göre anlamlı farklılıklar göstermiyor. Meslektaşların dayanışma konusunda birbirlerine dönük olumsuz yargıları hepsini ortak kesen bir unsur olarak öne çıkıyor. Oldukça zor koşullarda mesleklerini icra etmeye çalışan ve pek çok engelle karşı karşıya gelen gazetecilerin, meslektaşlar arasındaki dayanışmanın bir hayli düşük olduğunu belirtmesi oldukça üzücü bir durum. 

Basın özgürlüğü ve mesleki değer

Araştırmaya katılanların gazeteci olmanın değersizleşmesine dönük kanaatleri ile kimi belirli konulardaki değerlendirmeleri arasındaki ilişkiler de dikkat çekici. 

Gazetecilerin mesleklerini özgürce yapabildiklerine dönük kanaatleri azaldıkça mesleğin değersizleştiğine dönük düşüncelerinin arttığı görülüyor. Mesleğin değersizleşmekte olduğu kanaati arttıkça ise gazeteciye toplumda saygınlık kazandırdığı ve onu olumlu şekilde ilerlettiği düşüncesi azalıyor. 

Meslektaş dayanışması 

Benzer şekilde mesleki değersizleşme ve meslektaş dayanışması arasında da negatif yönlü bir ilişki bulunmuyor. Dayanışma azaldıkça değersizleşmeye dönük kanaatler yükselmekte. Gazeteci olmanın değersizleştiğine dönük değerlendirmeler mesleğe olan inancın yıpranmasıyla da ilişkili. Değersizleşme arttıkça yıpranmışlık da artıyor. 

Gazeteciler, bu derin değersizleşme düşüncelerine karşın yine de gazeteciliğin toplumda anlamlı bir değişim yaratabileceğine inanıyor. Gazetecilerin yüzde 66,7’si bu konuda olumlu görüş bildirdi. Kararsızların oranı yüzde 18,2 iken bu düşünceye katılmadığını belirtenlerin oranı ise yüzde 15,2. Bu sonuçlar cinsiyete, yaşa, çalışma şekline, mesleki deneyime, pozisyona, kurumun mecrasına ve kapsamına göre anlamlı bir farklılık içermiyor.

Araştırmanın beşinci yılı

Gazeteciler Cemiyeti'nce başlatılan 2019’daki ilk araştırmaya 226 gazeteci katıldı, bu rakam 2020’de salgının de etkisiyle 112’ye geriledi. 2021’de 46 farklı şehirden 317 gazeteci, 2022’de 53 ilden 331 gazeteci, 2023’te ise yine 53 ilden 401 gazeteci anketlere katıldı. Bu çerçevede anketlere katılan gazeteci sayısının giderek arttığı ve Mesleki Memnuniyet Araştırmalarının, Türkiye’de yapılan en geniş kapsamlı gazeteci araştırmaları haline geldiği söylenebilir.

Anketlere katılan gazetecilerin çalışma koşulları ve mesleki pratiklerine dönük verilerin yıllar içindeki değişimi de önemli. Dikkat çekilmesi gereken ilk başlık çalışma süreleri. Uzun çalışma süreleri meslekte kalıplaşmış bir gerçek haline gelmiş durumda. Gelinen noktada gazetecilerin yarısı düzenli biçimde çok uzun saatlerde çalışmakta.

Ücretlerdeki değişim de önemlidir. 2019’da gerçekleştirilen araştırmada ücretinden memnun olan gazetecilerin oranı yüzde 12,5 iken bu oran 2020’de yüzde 6,2’ye geriledi. Asgari ücret düzeyinde ya da altında çalışan gazetecilerin oranı 2021’de yüzde 35, 2022’de yüzde 36,9, 2023’te ise yüzde 36,7. Dolayısıyla asgari ücret ya da altında ücret alan gazetecilerin oranı üçte birden fazladır ve bu durum giderek kalıcılaşan bir yapı oluşturmakta. 

Gazeteciler için çalışma koşullarının bir diğer önemli unsuru basın kartı sahipliği. Basın kartı düzenlemesinin ve kartın renginin değiştirilmesi ile birlikte basın kartlarının iptali ya da beklemeye alınması ciddi bir sorun olarak ortaya çıkmakta. 

Gazetecilerin işlerine dönük gelecek kaygısı da öne çıkan bir diğer başlık. 2021’de gazetecilerin yüzde 86,8’i işe dönük gelecek kaygısı taşıdığını belirtirken bu oran 2022’de 87,9, 2023’te ise 85,5 oldu. Dolayısıyla her on gazeteciden yaklaşık 9’u geleceğine dönük kaygı duyuyor. Bu kaygılar bir yandan işten çıkarılma diğer yandan ise mesleği layıkıyla icra edememekle ilişkili. 

Gazeteciler için sansür ve otosansür kalıplaşmış bir sorun olarak öne çıkıyor. 2019’da gazetecilerin yüzde 39,8’i doğrudan ya da dolaylı şekilde sansüre maruz kaldığını belirti. Bu oran 2020’de yüzde 35,4, 2021’de yüzde 59,6, 2022’de yüzde 61,2 ve 2023’te yüzde 60,2 oldu.  Buna göre her beş gazeteciden üçü belirli bir biçimde sansüre uğruyor.

 “Haber üretirken içeriğin yayınlanmayacağı veya eleştirileceği kaygısıyla haberden vazgeçtiğim oldu” yargısına katılanların oranı 2019’da yüzde 20,7 iken bu oran 2020’de yüzde 39,2’ye yükseldi.  2021’de yüzde 49,7, 2022’de yüzde 55 ve 2023’te yüzde 50,5 oldu. 

Gazeteci olmanın giderek değersizleştiği yönündeki görüşler 2021 yılında yüzde 79,3, 2022’de yüzde 81,9, 2023’te ise yüzde 80,7 olarak belirti. Bu durum her on gazeteciden 8’inin mesleğin giderek değersizleştiği fikrine sahip olduğunu gösteriyor.