Türk Devrim Tarihi’nin en önemli adımları, 100 yıl önce, 3 Mart 1924’te atıldı. TBMM'de kabul edilen üç yasayla hilafet sonlandırıldı; öğretimde birlik sağlandı; Şeriye, Evkaf Bakanlığı kaldırıldı ve Genelkurmay Başkanlığı hükümetten ayrıldı.

KONULAR

Hilafetin kaldırılmasının 100’üncü yılı

Türk Devrim Tarihi’nin en önemli adımları, 100 yıl önce, 3 Mart 1924’te atılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce aynı gün kabul edilen üç yasayla hilafet sonlandırılıyor; öğretimde birlik sağlanıyor; Şeriye, Evkaf Bakanlığı kaldırılıyor ve Genelkurmay Başkanlığı hükümetten ayrılıyordu.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin laikliğe yönelişinin adımları, Saltanatın 1 Kasım 1922’de kaldırılmasıyla başlamıştı ve Cumhuriyetin ilanının ardından halifeliğin kaldırılması gündeme geliyordu. Bazı gelişmeler ve yayınlar, halifeliğin devlet içinde farklı bir konumda yer almak amacını taşıdığını gösteriyordu. Halife Abdülmecit’in tantanalı “Cuma selamlıkları” ve hükümetten ödeneğinin artırılmasını istemesi rahatsızlık yaratıyordu.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın ardından Batı Anadolu’yu kapsayan ilk büyük gezisinde de sık sık, “Halifelik makamının korunup korunmayacağı” sorularıyla karşılaşır. TBMM Reisi ve Başkumandan Mustafa Kemal, 14 Ocak 1923 günü başlayan ve 26 Şubat’a kadar süren gezisinin önemini Nutuk’ta anlatırken, “Saltanatın kaldırıldığını ve hilafet makamının yetkisiz kaldığını” kaydeder.

Mustafa Kemal Atatürk, bu gezisinde, İzmit’te düzenlediği 16 Ocak 1923 gecesi başlayıp, 17 Ocak sabahı saat 03.00’e kadar 5.5 saat süren basın toplantısına katılan 9 gazeteciye de devrimlerinin ipuçlarını açıklar. Önce, gazetecilerin öğrenmek istedikleri konuları soran ve bunları not alan Mustafa Kemal, “İstanbul’da, hilafet ve saltanat meselesi söz konusu oluyor mu?’’ diye sorarak, söyleşinin yönünü belirler.

“Hilafet başımıza beladır”

Mustafa Kemal, toplantıda, ülkenin içinde bulunduğu sorunlara değinir; TBMM’deki genel durumu anlatır ve Millî Mücadele ile ilgili geniş bir değerlendirme yapar. Hilafetin kaldırılması konusu gündeme geldiğinde, Falih Rıfkı (Atay), “En münasip zaman bu zaman” der. Ahmet Emin (Yalman) Bey ise “Hilafetin bütün İslam âlemine yaygın bir müessese olduğu meydandadır. Dâhili bir mesele olmak mahiyetini kaybeder” diye konuşur. Mustafa Kemal’in yanıtı ise kesin ve nettir: “Biz, bu meseleyi siyaseten halletmişizdir. Dünya yüzünde müstakil ve yeni bir Türk Devleti vardır. Devleti kuran milletin bir Türkiye Büyük Millet Meclisi vardır. Memleketin tek ve gerçek temsilcisi bu Meclis’tir. Türkiye Devleti’nin reisi de vardır. Türkiye Devleti başka bir makam tanımaz. Aslında başka bir makam yoktur, yani hilafet makamının durumu ve niteliğinin resmiyeti yoktur.”

Mustafa Kemal, İsmail Müştak Bey’in, “Türkiye’de hilafet siyaseten bir menfaat ve kuvvet midir, yoksa bir zaaf mıdır?’’ sorusuna da “Şüphe etmeyiniz zaaftır. Her durumda, hilafet başımıza bir beladır” cevabını verir. 

“Her başında sarığı olan”

Mustafa Kemal, Ahmet Emin Bey’in, “Hatipler, medreseler meselesi var” demesi üzerine, “Her başında sarığı olanın, halkın karşısına geçip istediği anlamsız şeyleri onun kafasına sokmaya müsaade edilemez. Bu devletin halife ile alaka ve münasebeti yoktur. Hakikati ifade lazım gelirse biz, yapmak istediğimiz inkılabı iki parçaya ayırmış bulunuyoruz. Evvela birincisi, sonra ikincisi” diye kesin tavrını ortaya koyar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının üzerinden yaklaşık 4 ay geçtikten sonra da, 3 Mart 1924’te kabul edilen yasayla Halifeliğin kaldırılmasına ve Osmanlı hanedanın sınır dışı edilmesine karar verilir. Halife Abdülmecit de 4 Mart sabahı ülkeden ayrılır. Meclis’in aynı gün kabul ettiği Tevhidi Tedrisat (öğretimin birleştirilmesi) yasasıyla da bütün okullar Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanır. Ardından medreseler ve mahalle mektepleri kapatılır. Bir başka yasayla da “Şeriye ve Evkaf ve Erkanıharbiyei Umumiye Vekâletleri (bakanlıkları)” kaldırılarak; yerlerine Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulur; Genelkurmay Başkanlığı oluşturularak, hükümetten ayrılır.