KONULAR
100 yıl önce İzmir yolunda (3): Mustafa Kemal'in İzmit basın toplantısı
Mustafa Kemal Atatürk'ün, İzmit'te düzenlediği ve 16 Ocak 1923 gecesi başlayıp 17 Ocak sabahı saat 03.00'e kadar 5,5 saat süren ilk basın toplantısına katılan 9 gazeteciye, devrimlerinin ipuçlarını açıklamasının 100'üncü yılındayız.
Mustafa Kemal Paşa'nın bu ilk basın toplantısı, Kurtuluş Savaşı'nın ardından, “Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi ve Başkumandan” olarak çıktığı, 14 Ocak-20 Şubat 1923 tarihlerini kapsayan Batı Anadolu gezisi sırasında gerçekleşir. 15 Ocak 1923’te Eskişehir’de incelemelerde bulunan, halkla ve şehrin önde gelenleriyle toplantılar düzenleyen Mustafa Kemal Paşa, 16 Ocak’ta İzmit’tedir. Burası, gazetecilerin İstanbul’dan gelebilecekleri uygun bir yerdir ve Mustafa Kemal Paşa, Batı Anadolu’da geziye çıkışının nedenlerini açıklayacak, kafalarda beliren, “Bundan sonra ne olacak?” sorularını aydınlatmaya çalışacaktır.
Padişah Abdülaziz zamanında 1874 yılında inşa edilen, şimdi müze olan İzmit Kasrı'nda düzenlenen toplantıya, İstanbul'dan İkdam gazetesi Başyazarı Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Akşam Başyazarı Falih Rıfkı (Atay), Vakit Başyazarı Ahmet Emin (Yalman), İleri gazetesi Başyazarı Suphi Nuri (İleri) ve gazetenin İzmit muhabiri Kılıçzade Hakkı Bey (Hakkı Kılıçoğlu), Tevhidi Efkâr’ın Başyazarı Velit Ebuziyya, Tanin Başyazarı Ahmet Müştak (Mayakon) çağrılır. Toplantıda, Halide Edip (Adıvar) ve Adnan (Adıvar), Kızılay Başkanı Hamit Bey ile Meclis'in 4 stenografı da bulunur.
Mustafa Kemal, saat 21.30'da, tam zamanında geldiği toplantıda, “o gün için açıklanması uygun olmayan bazı gizli bilgi verdi. Toplantının gizli yapıldığı izlenimi verilmemesi için de hazırlanan bir metin” gazetecilere dağıtılır. Bu metin, 20 Ocak 1923 tarihli Vakit gazetesinde, “İstanbul Gazetecileri Temsilcilerine” başlığı ile yayınlanır. Toplantının tutanakları, 1929 yılında Siirt Milletvekili Mahmut (Soydan) tarafından hazırlanan yazı dizisinde, Milliyet gazetesinde yer alır.
Söyleşinin yönünü belirliyor
Toplantıda, önce, gazetecilerin öğrenmek istedikleri konuları soran ve bunları not eden Mustafa Kemal, gazetecilere, “İstanbul'da, hilafet ve saltanat meselesi söz konusu oluyor mu?” diye sorarak, söyleşinin yönünü belirler. Atatürk, Nutuk'ta gezisinin önemini anlatırken de bu konuda, “Efendiler, saltanatın ilgası, hilafet makamının salahiyetsiz kalışı üzerine, halk ile yakından temasa gelmek, ahval-i ruhiye ve temayülat-ı fikriyeyi bir daha tetkik etmek mühimdi” demektedir. Mustafa Kemal'in bir amacı da yeni seçim ile Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin, “bir siyasi partiye” dönüştürülmesi kararını da tartışmaktır. Nitekim İstanbul'dan Bostancı iskelesinden Seyrisefain İdaresinin bir çatanasıyla İzmit'e giden gazetecilerden Ahmet Emin Yalman, yolculuğa “bedbinliğe yakın hisler içinde” çıktığını anlatır. Ahmet Emin, “Mustafa Kemal Paşa hazretleri istikbali hazırlayabilecek en büyük kuvvettir. Bu kuvvet millî mesainin başına geçecek yerde bir (Halk Fırkası) kurarak sınıf mücadeleleri ihdas etmek istidatı gösteriyor” der.
“Türkiye Devleti başka bir makam tanımaz”
Mustafa Kemal, toplantıda, ülkenin içinde bulunduğu sorunlara değinir; TBMM'deki genel durumu anlatır ve Millî Mücadele ile ilgili geniş bir değerlendirme yapar. Toplantıda, hilafetin kaldırılması konusu gündeme geldiğinde, Falih Rıfkı, “En münasip zaman bu zaman...” der. Ahmet Emin Bey ise “Hilafetin bütün İslam âlemine yaygın bir müessese olduğu meydandadır. Dâhili bir mesele olmak mahiyetini kaybeder” diye konuşur.
Mustafa Kemal'in yanıtı ise kesin ve nettir: “Biz, bu meseleyi siyaseten halletmişizdir. Dünya yüzünde müstakil ve yeni bir Türk Devleti vardır. Devleti kuran milletin bir Türkiye Büyük Millet Meclisi vardır. Memleketin tek ve gerçek temsilcisi bu Meclis'tir. Türkiye Devleti'nin reisi de vardır. (...) Türkiye Devleti başka bir makam tanımaz. Aslında başka bir makam yoktur, yani hilafet makamının durumu ve niteliğinin resmiyeti yoktur.”
Hilafet başımıza bir beladır
Mustafa Kemal, İsmail Müştak Bey'in “Türkiye'de hilafet siyaseten bir menfaat ve kuvvet midir, yoksa bir zaaf mıdır?” sorusuna da “Şüphe etmeyiniz zaaftır. (...) Her durumda, hilafet başımıza bir beladır” yanıtını verir.
Her başında sarığı olan
Mustafa Kemal, Ahmet Emin Bey'in, “Hatipler, medreseler meselesi var...” demesi üzerine, “Her başında sarığı olanın, halkın karşısına geçip istediği anlamsız şeyleri onun kafasına sokmaya müsaade edilemez. (...) Bu devletin halife ile alaka ve münasebeti yoktur. Hakikati ifade lazım gelirse biz, yapmak istediğimiz inkılabı iki parçaya ayırmış bulunuyoruz. Evvela birincisi, sonra ikincisi...” diye kaydeder.
Devrimler
Mustafa Kemal, 9 Eylül 1923'te kurulacak Halk Fırkası'nın (CHP) oluşturulması konusunda da şunları söyler: “Efendiler, yalnız şahsımı düşünseydim, sulh olur olmaz: (Ben vazife tarihimi ve milliyemi ifa ettim) der ve hoşuma giden bir tarafa çekilir otururdum. (...) Mücadeleye devam eden bir insan mutlaka yıpranır. Sulhun imzalanacağı gün, şüphesiz birçok başarı sağlamış olacağız. Buna rağmen, hiçbir şeyin son bulmamış olduğunu kabul etmek lazımdır.”
“İdarei maslahatçılar”
Devrimler konusuna da değinen Mustafa Kemal, bunun uzun bir süreç olduğunu şu sözlerle anlatır: “Biliyorsunuz ki, Fransız inkılabı kebiri hemen yüz sene devam etmiştir. Üç senede esaslı bir inkılabın biteceğini farz etmek hata olur. Belki zaman zaman şöyle veya böyle bir şey olacaktır. Kanaatimizi sabit, başarı ümidimizi hâkim bulundurmak sayesinde mutlaka üstün geleceğiz.”
“İdarei maslahatçılar esaslı inkılap yapamaz” diyen Mustafa Kemal, “Bugünkü sefalet ve rezalet içinde esasen kimseyi memnun etmeye imkân” bulunmadığını; “memleket mamur, millet zengin olduğu zaman herkesin memnun” olacağını belirtir.
Mustafa Kemal Paşa, “halkı kendi halinde terk edersek bir adım ileri atamayız” görüşünü dile getirdiği toplantıda, “İnkılabın kanununun, mevcut kanunların üstünde” yer aldığını da kaydediyordu. Atatürk, “Kuvvetli bir dış siyasetin dayanağının, kuvvetli bir iç siyaset” olduğuna da işaret edecektir.