KONULAR
Tarihte birden fazla medeniyete ev sahipliği yaptığı yürütülen kazılarda elde edilen bulgularla ortaya çıkan Yozgat’ın Hititler tarafından ‘kutsal’ sayılan mekânların yanında, Yakın Doğu'da bilinen en eski, muhtemelen dünyanın en eskilerinden biri olduğu tahmin edilen mozaik zeminin bulunduğu Uşaklı Höyükte kazılara yeniden başlanıldı.
Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı Taşlık köyü yakınlarında, tarihte ‘Kutsal Şehir’ da olarak adlandırılan ‘Zippalanda’ kenti kalıntılarının da bulunduğu Uşaklı höyükte 2008 yılında başlatılan kazı çalışmalarına, Covid-19 salgını nedeniyle verilen bir yıllık aradan sonra bu yıl yeniden başlanıldı.
Yozgat Bozok Üniversitesi tarafından da verilen destekle 2021 araştırma kampanyasına Uşaklı Höyükte başlayan arkeoloji ekibi, bölgede yer alan tapınağın granitleri ve kaybolan mezarları aramak üzere kolları sıvadı. Uşaklı Höyük'teki önceki yıl yapılan kazı kampanyasında elde edilen bulgulara göre, kesin olarak Zippalanda ile özdeşleştirilecek olan Hitit kentinden önce, Orta Tunç Çağı'na ait bir yerleşimin muhtemel izlerinin varlığının ortaya çıkarıldığı kaydedildi. Elde edilen sonuçların büyük önem taşıdığın belirten arkeologlar, şunları söyledi:
‘’İlk kez sitenin Orta Tunç Çağı'nda, yani MÖ 2. binyılının ilk yarısında yerleşim olduğuna dair açık kanıtlar bulundu. Bu, Hitit şehrinin geliştiği yerin, kaleye ek olarak aşağı şehrin en azından büyük bir bölümünü işgal eden kapsamlı bir yerleşimden yüzyıllar önce olduğunu açıkça gösteriyor. Yıllar içinde yapılan yüzey araştırmaları ve kazılar, Uşaklı Höyük sahasının Tunç Çağı'nın sonundan Roma-Bizans dönemine kadar yoğun bir şekilde işgal edildiğini ve daha yeni sporadik izlerin Osmanlı dönemine kadar ulaştığını ortaya koydu.’’
Bugüne kadar yapılan arkeolojik araştırmalarda, akropolde, aşağı şehirdeki tapınaklar, saraylar da dahil olmak üzere bir dizi kamu binasının yanı sıra Demir Çağı'ndan kalma müstahkem bir kalenin kalıntılarının da ortaya çıkarıldı.
En eski Mozaik
2018 yazında Yakın Doğu'da bilinen en eski mozaik zemin keşfedildi. Muhtemelen dünyanın en eskilerinden biri Geç Tunç Çağı'na kadar uzanıyor. Şimdiye kadar yüzeye çıkarılan kısmın yaklaşık 3 metreye 7 metre büyüklüğünde olduğu, her birinin beyaz, açık kırmızı ve mavi olmak üzere farklı renklerde üç sıra üçgen içeren üç dikdörtgen çerçeve çizen 3 bin 147 adet düzensiz şekilli taştan oluşuyor.
Çivi yazısı tablet
Bir yıllık aradan sonra yeniden başlanılan kazılar sonucunda, önceki yıllarda elde edilen bulgularla, tarihte kayıp şehir olarak bilinen Zippalanda adlı antik yerleşim MÖ 14-13’üncü yüzyıla tarihlendirilen 6 çivi yazısı tablet parçası da bulundu. Bu tabletlerden bazılarının Kumarbi efsanelerinin parçası olan mitolojik bir metin içeriyor.
Anadolu’nun güneyinde yer alan Kizzuwatna bölgesinden hayli güçlü bir şekilde etkilenen bir şenlik kapsamındaki tören etkinliklerden bahsedilen tabletlerde, törenin kraliçe ile Azu rahibi tarafından hizmetkârları Ninatta ve Kulitta ile birlikte hazır bulunan İştar onuruna gerçekleştirildiği sanılıyor. Tabletlerin bazıları ise şehrin idaresi ile ilgili mektuplardan oluşuyor.
Kazı ekibi tarafından tabletler, ‘Her ne kadar gönderen ve alıcının isimleri kaybolmuş olsa da, parçasının içeriği aynı toplumsal statüye sahip iki bireye ait bir selamlaşma tarzı kullandıklarını ve birbirlerine ‘kardeşim’ şeklinde hitap ettiklerini gösteriyor'' şeklinde yorumlandı.
Seramik parçaları
Uşaklı Höyük Sit alanı yüzeyinde ve arkeolojik katmanlarda ele geçirilen buluntular arasında en sıklıkla rastlanan seramik malzemeler. Uşaklı kazıları sırasında, binlerce parçadan oluşan oldukça zengin, kendi içinde çeşitli bir tanısal seramik repertuvarı meydana getirildi. Bakır Taş Çağı’nın sonu ile eski Bronz Çağı’na tarihlendirilen el yapımı en antik parçalar hariç olmak üzere, en iyi belgelendirilen seramik buluntular grubunun kırmızı astarlı seramikler, gündelik kullanıma özgü malzemeler, MÖ 2’inci ve birinci milenyuma tarihlendirilen, boyalı seramiklerden oluşuyor. Yüzey üzerindeki birçok müdahale veya dekorasyon türü tekniğinden, Orta Tunç Çağı’ndan Geç Tunç Çağı’na ve Demir Çağı’nın büyük bir kısmını da içine alan uzun bir süre boyunca yararlanılmaya devam edildiği tahmin ediliyor.