102 yıl önce Ankara yolunda
Erzurum Kongresi'nin ardından Sivas Kongresi de tamamlanır. Her ikisinde de Anadolu'nun geleceğine yönelik önemli kararlar alınır. Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini atan kararlardır bunlar. Artık Ankara'ya gitme zamanı gelmiştir. Tutulan günlükler anlatır bize yolda yaşananları.
10-11 Aralık 1919 Sivas’tan Ankara’ya hareket için hazırlık yapılmaktadır. Ellerinde üç adet eski otomobil vardır, ancak benzin alacak para yoktur. Para olsa bile benzin bulmak kolay iş değildir.
Osmanlı Bankası’ndan kişisel senetle kredi almak dışında çıkış yolu bulunmaz. Geri ödemenin de ortaklaşa yapılması konusunda anlaşırlar. Benzin ve yedek lastikleri Amerikan okulundan sağlanır. Para teklif edilir, okul müdürü kabul etmez. İstese de zaten para yoktur. Hediye olduğu kayıt altına alınır.
Mazhar Müfit Kansu anlatıyor:
‘’……Bu suretle para işini hallettik. Yani aramızda hallettik. Bakalım direktör böyle bir imza ile para verecek mi? Banka usullerine muvafık mı? Her neyse bir tecrübe edecektik. Sıra otomobillere nakli…
(Mustafa Kemal Paşa) Üç otomobil var amma ne haldeler? Bunları bir muayene ettirsek. Bizi Ankara’ya götürebilecek mi? Eşyalar, maiyet, emir erleri ve kalem heyeti tabi arabalarla gidecek. Şimdi kimler var? Rauf, misafirimiz Alfred Rüstem Bey, sen, Şeyh Fevzi Efendi, Hakkı Behiç, yaver Muzaffer ve Cevat Abbas, Bedri, katibi umumi Hüsrev Bey (Berlin sefiri), Doktor Refik (Saydam) ve saire. Hüsrev Bey’i nazım tayin edelim; otomobillere taksimi, yollarda hareket ve tevakkuf saatini, günde ne kadar mesafe katedeceğimizi, geceleri nerelerde kalabileceğimiz tetkik ve hesap etsin...’’
’’...Ankara’ya hareket tarihi kararlaştırıldı. 18 Aralık Perşembe günü yola çıkılacak. Harekete üç gün kaldı. Osmanlı Bankası direktörü Mösyö Oskar bir türlü iyileşip bankaya gelmiyordu. Kendisine haber gönderdim. Çarşamba günü çıkacağı cevabını verdi.
Bankadan bin lira kredi
… Hareket günü sabah sekizde Binbaşı Bedri Bey’le bankaya gittik. Bitlis eski Valisi imzasıyla bir senet tanzim edildi, Bedri Bey de tüccardan diye kefil oldu, bin lirayı aldık.
Karargaha geldiğimizde dokuza beş-on dakika kalmış ve hareket etmek üzereydiler. Otomobillere bindik, en önde hareket müdürü Hüsrev Bey’le ben ve yüzbaşı Bedri ve Hakkı Beylerin bulunduğu otomobil, sonra Paşa’nın ve arkasından da heyetten bazı zevatın otomobilleri… Tam dokuzda, karargah olan mektebi sultaninin önünden haraket ettik. Tarih 18 Aralık 1919 perşembe sabahı saat dokuzdur. …
Kar altında üstü açık otomobille yolculuk
Hava çok soğuk, yerler karla mestur ve bir taraftan da kar yağmakta idi.
Otomobiller açık olduğundan tabi kar içinde gidiyorduk. … Saatte yirmi, yirmibeş kilometre süratle yola devama başladık. …
Sivas’tan hareketimizden sonra bir köprü başına geldik. Doğru gidilirse bu yol Tokat ve Amasya’ya gidiyordu. Sola dönülerek köprü geçilecek olursa bu da Kayseri yolu idi. Tabi biz sola saptık. Bir müddet sonra ismi hatırımda kalmayan bir köye geldik. Burada 15 dakika mola verildi. Köyde hareketimizden sonra, bir dağın kenarında geçen şose üzerinden dağı aşmak üzere oldukça zahmetle geçtik. Nihayet, kar ve buzdan çok eziyet çekerek Kayseri’ye yaklaşmakta idik.''
Hüsrev Gerede anılarında ‘’akşamın saat beşinde Şarkışla’ya geldik. Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Bey kaymakama, Mazhar Müfit’le ben Malmüdürüne konuk olduk’’ diye anlatır.
Kaybolan yol
Mazhar Müfit’in anılarından:
(19 Aralık 1919) Geceyi geçirdiğimiz kasabadan (Şarkışla) ayrıldıktan sonra bizim otomobilin lastiği patladı. Patlayan iç lastikti, yedeği yerine koyuncaya kadar diğer otomobiller bizi geçerek yollarına devam ettiler. Yarım saat geçmeden yine iç lastik patladı. Son yedeği koyduk. Yarım saat sonra o da patladı. … Başka iç lastik kalmamıştı.
Şoför lastik yerine paçavra gibi bulabildiği şeyleri doldurdu, haraketimiz ağırlaştı, arkadaşları yetişme ümidinden vazgeçtik. Akşam oluyor, Kayseri’ye yaklaştıkça kar ziyadeleşiyordu, nihayet karla örtülü yolu da kaybettik. Geçen otomobillerin izinden istifade ediyorduk. Fakat şiddetli yağan kar izleri kapamıştı.
Hüsreve Bey, ben, Yüzbaşı Bedri ve şoför o kadar uğraştığımız halde otomobili kardan çıkaramadık.
Ortalık kararmaya başladı, kısa bir müzakereden sonra, olduğumuz yerde kalmaktan başka çare bulamadık. Kayseri’ye varan arkadaşlar elbette bizi muavenet için bir çareye tevessül edeceklerdi.''
Hüsrev Gerede ise Şarkışla’dan sabah saat 8.30’da hareket ettiklerini belirterek, günlüklerinde şunları yazar:
‘’Yolda otomobiller birçok yerde arıza yaptı. Birinci Dünya Savaşı’ndan,
Kafkas Cephesi’nde kullandığımız bu Alman Mercedes otomobillerinin kötü yol, acemi şoförler elinde hala bizi taşıdığına şaşırmamak elde değil. Akşam saat 9.30’da Kayseri’ye varabildik. Kar, fırtına ve soğuktan, otomobillerin en iyisi olan Mustafa Kemal Paşa’nınki bile arızalanmış. Fakat bize göre daha erken gelebilmişler.’’
''Arkadaşlarım gelmeden sofraya oturmam''
Mazhar Müfit ise Kayseri’ye varışlarını anılarında şöyle yazar:
‘’Kayseri’ye vasıl olan Mustafa Kemal Paşa, İmamzade Raşit Ağa’nın hanesine misafir edilmiş. Ben ve Hüsrev Bey de bu evde kalacak şekilde hazırlık yapılmış. Rauf Bey Nuh Efendi’nin hanesine diğer arkadaşlar da diğer zevatın hanelerine misafir edilmişler. Mustafa Kemal Paşa; ‘arkadaşlarım gelmeden sofraya oturmam’ demiş.
Derhal bir kamyon ile miktarı kafi jandarma bizim imdadımıza çıkarılmış. Taşçızade Mehmet Efendi’nin söylediğine göre, Paşa çok merak etmiş ve Mehmet Efendi kamyon bulmuş, tedarik edilen kamyona jandarmalar bindirilmiş, bize gönderilmiş. O zaman kamyon bulmak kolay iş değil, Mehmet Efendi Amerikan Koleji’nden almış.
Her ne ise kamyonun geldiğini gördük ve sevindik. Nihayet otomobili kamyona bağlayarak kardan kurtardık ve Kayseri’ye hareket ettik. İmamzade Raşit Ağa’nın hanesine vardığımız zaman gece yarısına bir saat vardı.’’