KONULAR
Atatürk'ün değerlendirmesiyle Lozan Barış Anlaşması
Türkiye'nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak uluslararası alanda tanınmasını sağlayan Lozan Barış Antlaşması bundan 100 yıl önce 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalandı.
3 Kasım 1922'de Bakanlar Kurulu Lozan'a gidecek olan heyeti TBMM'nin onayına sundu. Buna göre Dışişleri Bakanı İsmet Paşa baş delege, Sağlık Bakanı Rıza Nur ikinci delege, İktisat Eski Bakanı Hasan Saka ise delege seçildi.
13 Kasım 1922 Pazartesi günü başlayacak olan konferans, Türkiye'ye bilgi verilmeden İngiltere'nin diğer devletlere dayatmasıyla 20 Kasım'a ertelendi. Görüşme sürecinde İtilaf Devletleri temsilcilerini "dayatma"larının ardından konferans 4 Şubat 1923 tarihinde dağıldı.
Lozan Konferansı ikinci defa 23 Nisan 1923 tarihinde toplandı. Çetin görüşme süreci zaman zaman dağılma aşamasına geldi.
24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması imzalandı ve Türkiye için I. Dünya Savaşı kesin olarak bitti. Antlaşmanın ilk maddesinde bu durum şöyle ifade ediliyordu:
“İşbu antlaşmanın yürürlüğe girişi tarihinden başlayarak bir yandan İngiliz İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve öte yandan Türkiye arasında olduğu kadar bunların uyrukları arasında da barış durumu kesin olarak kurulmuş olacaktır.”
"Hakkımız çok yasal ve açıktır"
Mustafa Kemal 18 Ocak 1923 tarihinde İzmit'de vatandaşlara seslenirken Lozan'da süren barış görüşmelerine de değinerek, şunları söyler:
"Ölmüş sayılan ulusumuz bunca yaşam yeteneğini ortaya koyarak kadınlarıyla, çocuklarıyla el ele verip cihanda var olduğunu kanıtlayan harikalar göstermiş ve bunun kesin sonucu olarak Lozan Konferansı'na çağrılmıştır. Lozan'da henüz olumlu bir sonuç yoktur. Ama bu sonucun alınması için çaba harcanıyor. Ulus, Misakı Milli'nin gerçek anlamını gücü ve süngüsüyle ortaya koymuştur. Şimdi Lozan'da yapılacak şey somut olarak saptamak ve onaylamaktan ibarettir. Çünkü hakkımız çok yasal ve açııktır. Bunu elde etmek için kuvvetimiz de vardır, gücümüz de yeterlidir. Ordularımız ve ordularımızı oluşturan ulusumuz kuvvetlidir."
"Eşi görülmemiş siyasi zafer"
Atatürk, anlaşmanın imzalanmasının ardından Hakimiyeti Milliye gazetesine yaptığı açıklamada da "Lozan Anlaşması, Türk Ulusu aleyhine yüzyıllardan bu yana hazırlanmış ve Sevr ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın boşa çıkışının belgesidir. Osmanlı dönemi tarihinde eşi görülmemiş bir siyasi zaferdir" diyordu.
Neue Freie Presse muhabirine de Lozan Barış Anlaşması'nın imzalanmasına ilişkin şu değerlendirmede bulunuyordu:
"Lozan barışı tümü itibarıyla bizim için doyurucudur. Biz bu anlaşmaya tam olarak uyacağız. Buna karşın şunu söylemekten kendimizi alıkoyamayız: Daha düşmanlarıımız vardır ve bunların bilinç altından yüzeye çıkışını son zamanlarda Avrupa uluslarının zihinlerinde oluşan Türkiye için elverişli bazı yeni eğilimler sayesinde görmekteyiz.
Askıda kalan işler için dostça çözümler bulunacağını umuyoruz. Şimdiye kadar çözümlenmeyen sorunların uzak değil, yakın bir gelecekte çözüme kavuştuğunu görmek istiyoruz."
"Barış güneşi"
Mustafa Kemal Paşa, 24 Temmuz'da ordulara gönderdiği telgrafta şunlara yer veriyordu:
"Sayısız müşkülatla dolu bir yolun nihayetine muvaffakiyetle ve şerefle ulaştık. Harp sahasında olduğu kadar siyasi sahada da Türk Milleti'nin hakları, metanetle ve ehliyetle müdafaa edilmiştir. Şimdiye kadar hiçbir ordunun tahammül edemediği derecede ağır bir vazifeyi büyük bir mazinin şöhretine layık bir surette yerine getirmiş olan kahraman ordumuz, bugün vatanın ufuklarında bayram ve barış güneşinin beraber doğduğunu görüyor."
"İlk büyük merhalesine ulaşmıştır"
Lozan'da barış görüşmeleri yapıldığı dönemde Anadolu'da da bir seçim süreci de yaşanıyordu. 28 Haziran 1923 tarihinde 2. Dönem milletvekillerini belirlemek için yapılmış Türkiye'nin ilk genel seçimler yapıldı.
Atatürk, bütün Müdafai Hukuk Cemiyetleri ve belediye başkanlarına gönderdiği telgrafta ise düşüncelerine şöyle ifade ediyordu:
"Memleketin felaketle bunaldığı bir zamanda milleti kurtuluş ve bağımsızlığa eriştirmek için giriştiğimiz mücadele silahlarımızın ve siyasetimizin kazandığı muvaffakiyetlerle ilk büyük merhalesine ulaşmıştır. Türk Milleti'nin hür olduğu kadar hakiki bir toplumsal nizam içinde zengin, müreffeh, irfan ve sanat sahibi olarak yaşamasını gaye edinene cemiyetimiz ve fırkamız barışın tamamen akdinden sonra yapacağı yeni vazifelere hazırlanırken, seçimlerde milletin aynı fikirler etrafında toplanmış zevata oyunu vermek suretiyle gösterdiği birlik ve dayanışmanın barışın imzasını mühim bir nispette çabuklaştırmış olduğunu beyan ve aziz vatandaşlarımızı milli tarihimizin büyük bir muvaffakiyet merhalesi olan bu mesut bayramdan dolayı bütün kalbimle tebrik ederim."
"400 yüzyıllık bir devrin günahlarının mirası"
Mustafa Kemal Atatürk, 13 Ağustos 1923 tarihinde Meclis'in açılışında yaptığı konuşmada, anlaşmanın önemini ve kazanımlarını özetle şöyle anlatır:
"Efendiler... İlk Meclisimiz memleketi düşman ayaklarından kurtarmak, milleti hayat veren barışa götürmek gayesine yürürken aynı zamanda yeni Türkiye Devleti'nin binasını da tesis ediyor ve sağlamlaştırıyordu... Vazifesini iyi yapmış ve genel olarak vatan ve millet için kurtuluş ve hayat vasıtası olmuştur.
Muhterem efendiler. Dört yıllık mesaiden sonra son ve kesin zaferimiz üzerine Mudanya askeri mukavelesi yapıldı. Ve barış müzakereleri devresine geçildi. Bu müzakerelerin cereyanında da karşılaştığımız güçlükler pek çoktur. Fakat, bunu tabii bulurum. Çünkü bu barış müzakerelerinde görülen hesaplar dört yıllık değil, dört yüzyıllık bir devrin günahlarının mirası idi...
Zorluklar başarıyla göğüslendi. Sonuçta imza olunan anlaşma yüksek heyetinizce görülecek ve öğrenilecektir. Ben burada yalnızca bugüne kadar olan mesai ile onun neticelerini özetlemek isterim.
Efendiler, doğuda Trabzon'u, güneyda Adana'yı ihtiva eden büyük Ermenistan'dan eser kalmamıştır. Ermeniler, onun tabii sınırları içinde bırakılmıştır. 93 seferinde Türk vatanından cebren ayrılan üç vilayet tekrar sancağımız altına alınmıştır. Kuzeyde Karadeniz'in en güzel ve en zengin sahillerinde kurulmak istenen Pontus hükümeti taraftarlarıyla beraber tamamen bertaraf edilmiştir. Güneyde nüfuz mıntıkaları unvanı altında memleketimizi parçalamak ümitleri kamilen kırılmış ve milletin azim ve kahramanlığı karşısında Türkiye'yi parçalamanın tam bir hayal olduğu kabul ettirilmiştir. Türkiye'ye her medeni memleketin istifade ettiği haklar tanıttırlımıştır. Yine güneyde servet ve kabiliyeti itibarıyla vatanımızın en parlak ümidi olan Adana ve onun gibi birçok güzel şehirlerimiz mustarip olduğu istiladan kurtarılmıştır.
Batıda en mamur yerlerimiz, İzmir ve Bursa gibi şehirlerimizle Paşaeli ve tarihi Edirnemiz ve dünyanın arzusunu çeken güzel İstanbul'umuz esaret ve işgal boyunduruğundan kurtarılmıştır. Bundan başka bizi diğer medeni milletler sırasından geri bıraktıran adli, siyasi, iktisadi ve mali zincirler kırılmıştır, parçalanmıştır.
Efendiler, bugüne kadar kazandığımız muvaffakiyet bize ancak bir ilerleme ve medeniyete doğru bir yol açmıştır. Bize, torunlarımıza düşen bu yol üzerinde tereddütsüz ilerlemektir."