KONULAR
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 76. Genel Kurulu’nda konuştu.
Covid-19 kaynaklı salgında 4,6 milyon insanın yaşamını yitirdiğini anlatan Erdoğan, gösterilen çaba ve aşılama sürecine karşın salgının olumsuz etkilerinin sürdürdüğünü söyledi.
BM'nin yeni çalışma döneminin böyle bir atmosferde çalışmaya başladığını belirten Erdoğan, genel kurulun, uluslararası toplumun küresel meselelerin çözümüne daha etkin katkı sağlaması için güçlendirilmesi gerektiğini kaydetti. BM Genel Kurul’un “Umutla Dayanaklılığı İnşa Etmek” ana temasıyla çalışmasının yerinde bir karar olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
''İnsanlık olarak bize büyük bir aile olduğumuzu tekrar hatırlatan bu salgında, ne yazık ki, küresel dayanışma açısından iyi bir imtihan verilemedi. Bilhassa az gelişmiş ülkeler ve yoksul toplum kesimleri, salgın karşısında adeta kaderlerine terk edildi. Dünya genelindeki can kaybının yüksekliğinde, küresel sistemin artık çözüm yerine sorun çıkaran, sorunları derinleştiren, sorunları çözümsüzlüğe mahkûm eden çarpık yapısının da payı bulunuyor. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, on milyonlarca insanın virüsün pençesinde kıvrandığı bir dönemde, aşı milliyetçiliğinin farklı yöntemlerle halen sürdürülüyor olması, insanlık adına yüz kızartıcıdır.''
Covid-19 kaynaklı salgının üstesinden gelmenin uluslararası işbirliği ve dayanışma ile mümkün olduğunu anlatan Erdoğan, tüm ülkelerin salgından kurtulmadan, herhangi bir ülkenin tek başına güvenle hayatını sürdürmesinin mümkün olmadığını söyledi.
Erdoğan, Türkiye'nin bu konuda gerekli çabayı gösterdiğini, 159 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi yardım gönderdiğini hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Bu vesileyle, yerli aşımız Turkovac’ı yakın zamanda milletimizle birlikte tüm insanlığın istifadesine sunacağımızı ifade etmek istiyorum. Dünya Sağlık Örgütü’nün güçlendirilmesi ve salgınlara karşı sözleşme hazırlanması girişimlerini destekliyoruz'' dedi.
''Faturasını tüm insanlık ödemektedir''
Konuşmasında Afganistan'daki duruma da değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
''Ben yaptım oldu’ mantığıyla hareket edildiğinde, bunun faturasını sadece belli başlı ülkeler değil, tüm insanlık ödemektedir. Sahadaki gerçekleri ve sosyal dokuyu dikkate almayan dayatmacı yöntemlerle meselelere çözüm üretilemeyeceği en son Afganistan’da, hem de çok acı bir şekilde görülmüştür. Afganistan halkı, 40 seneden fazladır süren istikrarsızlık ve çatışmaların sonuçlarıyla baş başa bırakılmıştır. Siyasi süreçten bağımsız olarak Afganistan’ın uluslararası camianın yardımına ve dayanışmasına ihtiyacı bulunuyor. Ülkede bir an önce barış, istikrar ve güvenliğin tesis edilerek Afgan halkının huzura kavuşmasını temenni ediyoruz.”
Erdoğan, Türkiye'nin Afganistan halkına destek olmayı sürdüreceğine söyledi.
''Suriye krizinin devamına izin verilemez''
Suriye'de yaşananlarda da çok sayıda insanın yaşamını yitirdiğini ve yerlerinde edildiğini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Ülkemiz, bir yandan 4 milyona yakın Suriyeliye kucak açarken, bölgeyi kana ve gözyaşına boğan terör örgütlerine karşı da sahada mücadele etmektedir. DEAŞ’la göğüs göğüse çarpışan ve bu terör örgütünü hezimete uğratan tek NATO müttefikiyiz. Yine sahadaki varlığımızla, PKK terör örgütünün Suriye’deki uzantılarının işlediği katliam ve etnik temizlik faaliyetlerinin önüne geçtik. Şehitler verme pahasına yürüttüğümüz çabalar sonucunda güvenli hâle getirdiğimiz bölgelere, şu ana kadar 462 bin Suriyelinin gönüllü olarak geri dönüşünü sağladık. Aynı şekilde, İdlib’teki varlığımız sayesinde, milyonlarca insanın hem canını kurtardık hem yerinden edilmesini önledik. Uluslararası toplum bir on yıl daha Suriye krizinin devam etmesine izin veremez. Soruna, Suriye halkının beklentilerini karşılayacak şekilde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı temelinde siyasi bir çözüm bulunması için daha güçlü bir irade ortaya konulması gerekiyor.”
Erdoğan, Türkiye'nin ''Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve millî güvenliğimizi tehdit eden terör örgütleriyle mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğini'' söyledi.
Türkiye'de Suriyeliler dışında 1 milyonu aşkın göçmen bulunduğunu anlatan Erdoğan, ''Adil yük ve sorumluluk paylaşımı temelinde, tüm paydaşların bu konuda üzerine düşeni yapmasının vakti çoktan gelmiştir'' dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya'da ''tüm bölgeleri temsil edilen meşru hükümetin yanında durulması'' gerektiğini, Filistin'de ''işgal, ilhak ve yasa dışı yerleşim politikalarına mutlaka ve derhal son verilmesi gerektiğini'' söyledi.
Kafkaslardaki istikrarın önemli olduğunu anlatan Erdoğan, Kırım dahil, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin sağlanması, Çin’in toprak bütünlüğü perspektifinde Müslüman Uygur Türklerinin temel haklarının korunması için çaba gösterilmesi gerektiğini ifade etti.
Kıbrıs'ta adil ve sürdürülebilir çözüm
Kıbrıs'ta adil, kalıcı ve sürdürülebilir çözümün ancak sonuç odaklı, gerçekçi bir yaklaşımla sağlanabileceğini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Birleşmiş Milletlerin eşit olarak kabul ettiği Ada’daki iki halktan birinin lideri sizlere hitap edebilirken, diğer liderin bu platformda sesini duyuramaması adil değildir. Çözüm için Ada’nın asli unsuru olan Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekiyor. Kıbrıs Türk halkının ortaya koyduğu yeni çözüm vizyonunu destekliyoruz. Buradan, uluslararası topluma Kıbrıs Türklerinin görüşlerini açık fikirlilikle ve önyargısız bir şekilde değerlendirme çağrısında bulunuyorum. Doğu Akdeniz’deki sükunet ortamının devamı ortak çıkarımızadır. Deniz yetki alanlarının paylaşımına ilişkin sorunların uluslararası hukuk ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde çözülmesini temenni ediyoruz. Bunun için öncelikle, Doğu Akdeniz’de en uzun kıyıya sahip Türkiye’yi bölgede yok sayan anlayıştan vazgeçilmesi şarttır.”
Erdoğan, diyalog ve iş birliği için bölgedeki tüm aktörlerin yer alacağı “Doğu Akdeniz Konferansı” düzenlenmesi önerisinin hâlâ masada olduğunu, Ege Denizi’ndeki sorunların da yine ikili diyalogla çözülmesi gerektiğine inandıklarını söyledi.
İklim değişikliği
İklim değişikliği kaynaklı sorunların insanlığın geleceğini belirsizliğe atacak boyuta ulaştığını anlatan Erdoğan, yaşanan afetlerin çevreye ve ekosisteme verdiği zararlar yanında, insanların can ve mal güvenliğini de tehdit ettiğini söyledi. Erdoğan, ''Pek çok yerde insanlar toplu olarak başka yerlere gitmeye, göç etmeye hazırlanıyor. Halbuki dünya Suriye ve Afganistan gibi çatışma kaynaklı kriz bölgelerinin yol açtığı mülteci meselesine çözüm bulamadı. Böyle bir dönemde; kuraklık, gıda sıkıntısı, hava olayları gibi sebeplere dayalı yüzlerce milyonluk göçlerle nasıl baş edileceği meçhuldür” dedi.
İklim değişikliğinin en büyük etkisinin büyük şehirlerin merkezinde yaşayan nüfuslar üzerinde görüleceğini söyleyen Erdoğan, iklim değişikliğinin yol açtığı değişimlerin mevcut altyapıyla karşılanamayacağını söyledi.
Devletlerin bu sorunların üstesinden gelmek için 2015 yılında Paris İklim Anlaşması’nı imzaladıklarını hatırlatan Erdoğan, anlaşmanın hedefinin, yüzyılın ortasına kadar küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlı tutmak olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
“Ancak gidişat, bunun çok da mümkün olmadığına işaret ediyor. Dolayısıyla acil olarak çok daha etkin tedbirlerin alınması gerekiyor. Bunun için öncelikle ve en çok da iklim değişikliğine yol açan sorunların ortaya çıkmasında tarihî sorumluluğu olan ülkelerin elini taşın altına koyması şarttır. İklim değişikliğinin sonuçları, elbette gelişmiş ülke, gelişmemiş ülke ayrımı yapmadan herkesi etkiliyor. Koronavirüs salgınının önüne, geliştirilen aşılarla geçmek belki mümkün olabilecek. Ama iklim değişikliği konusunda böyle bir laboratuvar çözümü bulunabilmesi sözkonusu değildir.”
Paris sözleşmesi Meclis onayına sunulacak
Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması’na ilk imza atan ülkelerden biri olduğunu hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Ancak, yükümlülüklerle ilgili adaletsizlikler sebebiyle henüz bu anlaşmayı yürürlüğe koymamıştık. Son dönemde bu çerçevede kaydedilen mesafenin ardından aldığımız kararı, buradan, BM Genel Kurulu’ndan tüm dünyaya duyurmak istiyorum. Paris İklim Anlaşması’nı, ulusal katkı beyanımız çerçevesinde önümüzdeki ay Meclisimizin onayına sunuyoruz. Glasgow’da yapılacak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’ndan önce, ‘karbon nötr’ hedefli anlaşmanın onay aşamasını tamamlamayı planlıyoruz. Yatırım, üretim, istihdam politikalarımızda köklü değişikliğe yol açacak bu süreci, 2053 vizyonumuzun ana unsurlarından biri olarak kabul ediyoruz.”
Erdoğan, AB Yeşil Mutabakatı’na uyum için gereken eylem planının devreye alındığını, ‘'Sıfır Atık Projesi'’ ile geri kazanım oranının artırıldığını, yenilebilir enerji kaynaklarının elektrik üretiminde kurulu gücümüz içindeki payının yükseltildiğini de anımsattı. Erdoğan, ''Küresel hiçbir soruna, krize, çağrıya kayıtsız kalmayan Türkiye’nin iklim değişikliği ve çevrenin korunması hususlarında da üzerine düşeni yapacağını'' söyledi.