KONULAR
Orhan Veli nasıl öldü?
Türk şiirinde klişeleşmiş ifadeleri değiştiren Orhan Veli Kanık, 74 yıl önce 36 yaşında aramızdan ayrıldı. Kanık'ın, genç yaşta ölümü hâlâ ilginçliğini koruyor. “Garip” şiir akımının öncüsü Orhan Veli Kanık, 14 Kasım 1950 tarihinde vefat ettiğinde, önce alkol zehirlenmesi teşhisi konulur. Ancak otopsiye karar veren doktorlar, şairin beyin kanaması sonucu öldüğünü belirler.
Orhan Veli’nin genç yaşta ölümünü duyuran gazeteler, “Orhan Veli Zehirlenme Neticesi Öldü”, “Orhan Veli Fazla İçkiden Zehirlendi” başlıkları atar; bu haberlerin alt başlıklarında ise “Ölümün şüpheli görüldüğü, otopsi yapılacağı” yer alır. Haberlerde, Orhan Veli’nin aşırı içkili, koma halinde Cerrahpaşa Hastanesi’ne kaldırıldığı, ancak kurtarılamadığı anlatılır. Olaya savcı yardımcılarından Cahit Türesel el koyar; Adli Tabip Kamil Ünsavan da hastanede yaptığı tetkik sonucu; hastanenin ölüm nedenini “alkolden zehirlenme” olarak bildirmesine karşın, adli tıp bakımından morg raporunun alınmasını gerekli görür.
Gerçekten de otopsi sonucu, şairin “alkol zehirlenmesi”nden değil, beyin kanamasından öldüğü kanısına varılır. Daha sonra, bu beyin kanamasına, Orhan Veli’nin üç dört gün önce bulunduğu Ankara’da, belediyenin Sıhhiye’de yol kenarında açtığı bir çukura gece düşmesiyle başına aldığı darbenin yol açtığı öne sürülür. Sunay Akın’a göre, Orhan Veli Kanık, çukura düştüğü akşam, Şinasi Baray’ın sonradan yıkılan Hacı Bayram Vali Camii’nin yakınında bulunan evinin bodrum katında açtığı “Üç Nal” adlı içkili lokantadır. Akın, lokanta sahibinin eşi Melek Baray’ın, “Orhan çukura düştüğü gece bizdeydi. Başka bir yere uğrayıp içki içmiş olamaz” dediğini aktarır.
Babası eski Riyaseti Cumhur Orkestrası (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası) şeflerinden Mehmet Veli Bey, oğlunun ölümünü, “tonmayster” olarak görev yaptığı İstanbul Radyosu Müdürü Refik Fersan’dan öğrenince neye uğradığını şaşırır.
Hamiyet Yüceses ile yan sütunlarda
Bazı gazetelerin, dönemin ünlü ses sanatçılarından Hamiyet Yüceses’e, radyoda “Bakmıyor Çeşmi Siyah” şarkısını okumasına izin verilmemesi üzerine başlayan tartışmaya, ünlü şairin ölümünden daha çok yer ayırdıkları da görülür. Ancak, Orhan Veli’nin 17 Kasım 1950 tarihindeki görkemli cenaze törenine, gazeteler geniş yer verir. Törene, şairin ailesi, yakın dostları, arkadaşları, sanatseverler ile Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürü Halim Alyurt, İstanbul Belediye Meclisi üyeleri, Şehir Tiyatrosu ve Ses Tiyatrosu sanatçıları, öğretim üyeleri, gazeteciler; genç ve yaşlı pek çok şair, ressam, heykeltıraş, müzisyen ve yazarlar, üniversite öğrencileri katılır. Kortejin en önünde çelenkler taşınır; bunların arasında da şairin büyük emekle yayınladığı “Yaprak” dergisinin çelengi en göze çarpanıdır.
Ve tören sonunda, Oran Veli, bir zamanlar, “Urumelihisarı’na oturmuşum, Oturmuş da bir türkü tutturmuşum...” dediği; Rumelihisarı’nda, Aşiyan Mezarlığı’nda, tasarımını Abidin Dino’nun yaptığı kabrine defnedilir.
Bir yaşında kurbağadan korktu
Orhan Veli, İstanbul’da, Beykoz’da 13 Nisan 1914’te doğar. Arkadaşı Muvaffak Sami Onat’a gönderdiği mektupta kendini şöyle anlatır: “1914’te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 2 yaşında gurbete çıktım. Yedisinde mektebe başladım. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım. 13’te Oktay Rifat’ı, 16’da Melih Cevdet’i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18’de rakıya başladım. 19’dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25’te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok âşık oldum, hiç evlenmedim. Şimdi askerim.”
“Böylelerinin hayatı kendisini yakarak bulur”
Orhan Veli’nin ölümünün ardından sevenleri şunları dile getirir:
Neyzen Tevfik: “Yaprak”ından yararlandığımız verimli bir dal ansızın kırıldı, düştü: toprağa, doğanın ta koynuna girdi.
Ahmet Hamdi Tanpınar: Orhan Veli’yi 12 yaşından beri tanırdım Çok severdim. Şiirin büyük damarından gelme bir şairdi. Böylelerinin hayatı kendisini yakarak bulur.
Sabahattin Kudret Aksal: Orhan Veli’nin şiirimize ettiği hizmet büyüktür. Türk şiirini şairaneden, dar kalıplardan kurtarıp bir genişlik ve ferahlığa götürenlerin başlıcalarındandır.
Asaf Halet Çelebi: Orhan Veli büyük bir hamle yapmıştı. Ben Onu temiz, çok terbiyeli, iyi bir insan ve dost olarak tanımıştım.
Bedri Rahmi Eyüboğlu: Büyük bir şair, büyük bir edip, çok iyi bir arkadaş, çok iyi bir insan kaybettik.
Yapıtları
Kanık, Galatasaray Lisesi'nin ilk kısmında 4 yıl okuduktan sonra Ankara Gazi İlkokulunu bitirdi, ortaöğrenimini Gazi Lisesi'nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi, ancak birkaç yıl sonra ayrıldı. Ankara'da PTT Müdürlüğü'nde ve Millî Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’nda çalıştı. Ankara'da “Yaprak” adlı dergiyi çıkardı (1949-1950). Şiirleri, “Garip” (1941), “Vazgeçemediğim” (1945), “Destan Gibi” (1946), “Yenisi” (1947), “Karşı” (1949) adlı kitaplarda toplandı. “La Fontaine Masalları” (2 cilt, 1948) ve “Nasrettin Hoca Hikâyeleri”ni (1949) yayınladı.