Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde kurumsal yapılar
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi, Ağustos ayındaki "Diyarbakır’daki kadınların, kadına yönelik şiddet algısı ve şiddetin boyutu" araştırmasının ardından bu kez de kadına yönelik şiddetle mücadelede kurum ve örgütlerin konumunu araştırdı.
Araştırma kapsamında Diyarbakır'da hak temelli çalışan 10 sivil toplum örgüt görüşmeyi kabul etti. Araştırmada bu örgütlerin faaliyetlerinin yanı sıra kadına yönelik şiddetle ilgili saha araştırması sonuçlarının kadın örgütleri ve birimlerine yansımalarının tespiti de dikkate alındı.
Kadına yönelik şiddet konusunda görüşülen kurumların kimisi hukuksal ve psikolojik destek sunarken, kimi kurumlar ise rapor hazırlamak ve var olan kurumlara destek sunmak amacıyla faaliyet yürüttüklerini kaydettiler. Görüşme yapılan kuruluşlardan sadece ikisi doğrudan kadına yönelik şiddet başvurusu alabiliyorken, diğer kurumlar yönlendirici pozisyonda bulunduklarını bildirdiler.
Araştırma sonuçlarına göre, karşılaştıkları ve çözüm üretmeye çalıştıkları şiddet hallerinin niteliği kadın odaklı çalışan kurumların faaliyet biçimlerini de etkiliyor. Bu alanda faaliyet yürüten kurum ya da birimlerin önemli kısmının kadına yönelik gerçekleşen şiddet türünü tekil ele almaktan ziyade çoklu şiddet biçimlerini birlikte tarifledikleri, kadına yönelik bir şiddet halinin çoklu şiddet türlerini birden içinde barındırdığını savladıkları görülüyor. Zira görüşmelerde ilgili kurumların hemen hemen hepsi; karşılaştıkları şiddet türünü bir kompartman olarak ayrıştırmadıklarını ve maruz kalınan şiddet türlerinin girift bir şekilde birbirinin içine girdiklerini ifade ettiler.
Öte yandan, merkezin Ağustos ayındaki çalışmasında kadınların en fazla yaşadıklarını bildirdikleri psikolojik şiddet haline yönelik mücadelede; mevcut kurumların fiziksel ve cinsel şiddet gibi daha somut şiddet biçimleri ile mücadele kadar etkili olmadıkları da görüşmeler esnasında ortaya çıkan bir sonuç oldu.
Kadın ve hak temelli örgütlerin zorlandıklarını bildirdikleri bir diğer konu ise şiddete uğrayan kadını daha güvenli başka bir alana yerleştirme sorunuydu. Bu konuda yerel yönetimlerin kadın yaşam merkezlerinin kapatılması ya da ihtiyacı karşılayacak yeterlilikte olmamasının etkisi var.
Ağustos ayı araştırmasına göre kadınların yüzde 76’sı Diyarbakır’da faaliyet yürüten kadın ve hak temelli çalışan kurumlardan habersiz. Görüşülen kurumlara göre, bu veri kadın örgütlenme alanının eksikliğinin bir sonucu.
Ağustos ayından yapılan çalışmada, sosyo-ekonomik ve demografik özellikler fark etmeksizin, Diyarbakır'da yaşayan kadınların yüzde 94,2’si devletin kadına yönelik şiddet konusundaki politikalarının yetersiz olduğunu ifade etmişti.
Görüşülen kuruluşların yapısı
Görüşmeye kabul eden dernek, komisyon biçiminde örgütlenen ve hak temelli çalışan 10 kurumun 3'ü özgün ve bağımsız örgütlenme iken; 7'si karma yapılı sivil toplum kurumları içinde özgün çalışma grupları olarak örgütleniyor.
Görüşülen kurumların ikisi dışındakiler, meslek örgütleri ve demokratik kitle örgütlerinin kadına yönelik şiddet konusunda herhangi bir başvuru mekanizması olmadığını aktardılar. Geriye kalan sekiz kurum ise başvuru mekanizmalarının olmadığını ancak kendilerine farklı mecralardan ulaşanları ilgili kurumlara yönlendirdiklerini ifade ettiler. Görüşülen kurumsal yapıların tümü "şiddetle mücadele ağı"nın bileşeni oldukları için tüm kurumlar ortak çalışmalar da yürütüyorlardı.
En çok başvuru fiziki şiddetle ilgili
Kuruluşlar, en çok başvuru konusu yapılan şiddet türünün fiziksel şiddet olduğunu bildirdiler. Bununla birlikte, katılımcılar, şiddet türlerinin sarmal gibi birbirinin içine girdiğini ve yaşananın tekli bir şiddet biçimi olmadığını dile getirdiler.
Yönlendirici pozisyonda bulunan sekiz kurum temsilcisi de gözlemledikleri şiddet türünün fiziksel şiddet olduklarını söylerken, şiddetin bir bütün olarak ele alınması gerektiğine dikkat çektiler.
Tekil ya da kolektif şiddet
Önceki saha çalışmasında, kadınlar tekil şiddetle beraber kolektif bir şiddet türüyle de karşılaştıklarını sıklıkla ifade etmişlerdi. Bu nedenle katılımcı kurum temsilcilerine yürüttükleri çalışmaların kadını eril sistem karşısında güçlendirme ve bilinçlendirme esaslı bir hedefi ne denli gözettiği de soruldu.
Katılımcılar örgütlenme ve bilinçlendirme çalışmalarında öncelikleri olduğunu kaydettiler. Ayrıca karma kurumlardaki komisyonların şiddetle mücadelede toplumsal bilinçlendirme aktivitelerine daha çok yöneldiği ifade edildi.
Şiddeti kabullenme
Önceki araştırma sonuçlarına göre, kadınların şiddete uğramasına rağmen içinde bulundukları yaşamı devam ettirme oranı yüzde 81,2 oldu. Bunun nedeni ise kadınların alternatifsizliği olarak ortaya çıkıyordu.
Görüşülen kadın ve hak temelli kurum temsilcileri, kadının alternatifsizliğini üç temel faktör üzerinden açıkladılar: Bunlardan biri kadının ekonomik olarak yetersiz hissetmesi, diğeri ise toplumda yerleşik kalıplaşmış düşüncelerden kaynaklı kadının tabuları kırma konusunda kendini yetersiz ya da yalnız görmesi. Bir diğer faktör ise devletin kadını şiddet sarmalından çıkarmaya yönelik politika geliştirmemesi ile kadını güçlendirecek bir pozisyondan kaçınması şeklinde dile getirildi.
Kadın bakanlığı kurulması
Görüşmecilere önceki anket sonuçlarına göre kadınların yüzde 86,1'nin bir "kadın bakanlığı" kurulmasına olumlu baktığı hatırlatıldı.
Tüm kadın ve hak örgütlerinin "kadın bakanlığı" kurulması ve bunun bir gereklilik olduğu konusunda benzer görüşleri paylaşırken, salt bir bakanlığın mevcut sorunları çözemeyeceğine de işaret edildi. İktidarın kurulan ve toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden uzak olan bir kadın bakanlığının kalıcı ve istikrarlı bir çözüm üretemeyeceği ortak fikirler arasındaydı;
Bağlantı ve iletişim
Görüşülen kuruluşlar doğrudan, telefonla, sosyal medya ya da kurumların internet sitesi üzerinden mağdurların erişim sağladığını belirtiler. Ayrıca, benzeri organizasyonlarla temas halinde olunuyor, özel günlerde de sıklıkla bir araya geliniyor.
Görüşülen kurumların bazıları yarı resmi statüye sahip olduğundan ve hukuksal alanda çalışmalar yürüttüğünden kamu kurumları ile sürekli bir etkileşim alanında olduklarını ifade ettiler. İşbirliği noktasında ise sadece biri asayiş kolluk kuvvetleri ile kurulan ilişkiyi reddeden bir yerden bakarken, diğer sivil toplum kuruluşları ise ihtiyaç dâhilinde kamu kuruluşları ile etkileşime açık olduklarını dile getirdiler.