AYM, kuruluş amacını uzun süre yerine getiremeyen kooperatif yönetimine yönelik eleştirileri ''ifade özgürlüğü'' kapsamında değerlendirdi. (Foto: Depo Photos)

AYM, kooperatif yönetimine eleştiriyi ''ifade özgürlüğü'' saydı

Anayasa Mahkemesi (AYM), kuruluş amacını uzun süre yerine getiremeyen kooperatif yönetimine yönelik eleştirilerin ''ifade özgürlüğü'' kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine karar verdi. 

Resmi Gazete'de yayımlanan AYM kararında yer alan bilgilere göre, Antalya'da 1987 yılında kurulan yapı kooperatifine üye olan Çelebi Kutlu, 25 yıldır inşaata başlayamayan kooperatifin yönetimine genel kurulda ağır eleştiriler yöneltti. 

Kooperatif yönetimini ''zimmet, görevi kötüye kullanma ve Kooperatifler Kanunu’na muhalefet'' suçlamasını yönelten Kutlu ve dört üye, 2013 yılında şikayet başvurusu yaptı. Cumhuriyet Başsavcılığınca kooperatif yöneticileri hakkında yürütülen soruşturma sonunda ''kovuşturmaya yer olmadığına'' karar verildi. Bu karara karşı, 2014 yılında Manavgat 2. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yapılan itiraz da reddedildi. 

Bunun üzerine kooperatif yöneticileri de Çelebi Kutlu ve diğerleri aleyhine manevi tazminat davası açtı. Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, genel kurul toplantılarında dile getirilen bazı ifadeler nedeniyle aralarında Çelebi Kutlu'nun beş üyenin üçer bin liradan toplam 15.000 TL manevi tazminat ödemesine karar verdi. Karara istinaf mahkemesi nezdinde yapılan itiraz esastan reddedildi. 

Çelebi Kutlu, 2017 yılında, ifade özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle AYM'ye bireysel başvuru yaptı. 

Bireyler değil, yönetim

AYM kararında, şikayete konu ''İfadelerin veya yöneltilen suçlamaların muhatabına rahatsızlık veren saldırgan'' nitelikte taşıdığının kabul edilebilir olduğu belirtilerek, şunları yer verildi:

''Bununla birlikte başvurucu ve diğer arkadaşları, Cumhuriyet Savcılığına verdiği dilekçede esas itibarıyla kooperatif yönetimince plan ve proje bedeli olarak üyelerden alınan paraların akıbeti ve kooperatife ait gelirlerin harcamalarına ilişkin kayıtların doğruluğu hakkında şüpheleri bulunduğunu ifade etmiştir. Başvurucu, kooperatif yöneticileri ile girdiği tartışma sırasında söylediği 'para yendiğine', 'sahtekarlık yapıldığına' ve kooperatifin paralarını kendi menfaatlerine kullandıklarına dair sözler ve isnatları ile asıl olarak yöneticilerin toplanan aidatların harcanmasına ilişkin olarak kendilerinde oluşan tereddütleri gideremediğini ima etmektedir. Başvuru konusu sözlerin kooperatif üyesi olan başvurucu ve diğer davalıların 25 yıl gibi uzun bir süre geçmesine karşın Kooperatif amacının henüz gerçekleşmemiş olmasına yönelik kızgınlıklarının ve sorgulamalarının birer ifadesi olarak anlaşılması gerekir. 

Yeni kurulmuş bir kooperatife nazaran 25 yıldır amacı henüz gerçekleşmemiş bir kooperatif hakkında yapılacak açıklamaların veya getirilecek eleştirilerin görece daha sert olması anlaşılabilir. Üstelik eldeki olayda başvurucu, dilekçedeki sert sözleri somut bir isim belirtmeksizin genel olarak kooperatif yöneticilerine yöneltmekte ve kooperatifin başarısızlığı sebebiyle belirli kişileri değil yönetimi suçlamaktadır.''

Adil bir denge 

Kararda, ''Kişilerin kamu makamlarına şikâyet dilekçesi vermesi, bu dilekçe sonucu şikâyet edilenlerin ceza almalarını şart olarak gerektirmeyeceği'' ifade edilerek, şu değerlendirmeye yer verildi:

''Bu kapsamda şikâyet dilekçesi sonucu kamu davası açılmasının ya da mahkûmiyet kararı verilmesinin aranması hak arama özgürlüğünü son derece daraltır. Bu hususun iddia ve savunma dokunulmazlığı ve ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında adil bir denge sağlanırken dikkatle göz önünde bulundurulması gerekir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında derece mahkemelerinin somut olayın kendine özgü şartlarını göz önüne alarak başvurucunun şikâyetini sırf üçüncü kişilere zarar vermek amacıyla yapıp yapmadığını yeterince değerlendirmedikleri kanaatine ulaşılmıştır. Mahkemeler, başvurucunun ifade özgürlüğü ile davacıların şeref ve itibarın korunması hakları arasında adil bir denge kuramamıştır.

Olaylara bir bütün olarak yaklaşıldığında başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahale zorunlu bir ihtiyacı karşılamadığı için demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak kabul edilemez.''

AYM, sayılan nedenlerde ''ifade özgürlüğünün ihlal edildiği'' sonucuna vardı. 

''Takdir yetkisi bulunmamakta''

İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı belirtilenen AYM kararında, ilgili yasal düzenlemelerin bunun ortadan kaldırılması için yeniden yargılama sonucunu doğuran ve giderim yolunu öngördüğü ifade edildi. 

AYM kararında, ''Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir'' ifadelerine yer verildi. 

Kararın bir örneği, ''ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere'' Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilecek.