Türkiye yeni yıla “rektörlük” tartışmasıyla başladı ve gerilim giderek hem akademik çevrede hem de siyasiler arasında tırmanıyor. Boğaziçi Üniversitesi’ne Prof. Dr. Melih Bulu’nun atanmasıyla “rektörlük atamaları” yüksek sesle tartışılmaya başlandı.
Peki neden Bulu bu kadar çok tartışılıyor? Çünkü ilk kez ‘AK Parti’ kimliğine sahip bir profesör bir üniversiteye rektör atanmıyor. Partinin çeşitli kademelerinde milletvekili olarak da görev yapan birçok isim ya da onların yakınları bugün devlet üniversitelerinde “atanmış rektör” olarak görev yapıyor.
Bulu’nun hem AK Parti’de birçok görev alması ve 2015 yılında da İstanbul'dan milletvekili adaylığı için başvurması, Boğaziçi hocası olmaması “kayyum rektör” olarak nitelendirilmesine neden olurken, altında tartışılan da “rektör atamaları”.
Rektör atamaları
Türkiye’de ilk kez 2016-2017 akademik yılı açılışı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan rektörlük seçimlerinin kaldırılacağını da duyurmuştu. 29 Ekim 2016 tarihli 676 sayılı KHK ile devlet üniversitelerinde rektörlük seçimleri kaldırıldı. Rektörler artık ‘sandıktan’ çıkmayacak, YÖK’ün önerdiği üç aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanacaktı. Bu değişiklikle birlikte devlet üniversitelerinde rektörlerin atanması Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılmaya başlandı. Yaklaşık 4 yıldır da devlet üniversitelerine atanan rektörlerin büyük çoğunluğunun AK Parti’ye yakın da dikkat çekiyor.
İşte hem öğrenci hem akademisyenler ‘kayyum rektör’, ‘yandaş rektör’ diyerek Bulu’ya karşı çıkarken aynı zamanda üniversitelerin bir siyasi partinin kalesi haline dönüşmesini eleştiriyorlar.
Akademisyenler, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından Boğaziçi Üniversitesi'ne ilk kez kurum dışından bir rektör atandığını hatırlatarak, rektörlük seçimlerinin kaldırılmasını da şu sözlerle eleştiriyor: "Üniversitemizin akademik özerkliğini, bilimsel özgürlüğünü ve demokratik değerlerini açıkça ihlal eden bu uygulamayı kabul etmiyoruz.”
Kelepçelenen üniversite
Öğrencilerin rektör atamasını protesto için üniversitenin Güney Kampüsü’ne girmelerinin ise kapılara kelepçe takılarak engellenmesi ise hem sosyal medyada, hem akademik çevrede hem de siyasiler arasında tepkilere neden oldu. İlk kez Türkiye’de bir üniversitenin kapısına da böylece kelepçe takılmış oldu.
''Tepkiler provokasyon''
Peki, bir yandan protestolar, bir yandan kapısına ‘kelepçe’ takılarak, öğrencilerine kapatılan üniversitenin rektörü olarak Bulu’nun bu süreçte tavrı ne oldu? Protestolar için ne dedi, istifayı düşündü mü?
Tüm bu sorulara Bulu’dan gelen yanıt ‘Provokasyon’ oldu. Polisin öğrencilere karşı tutumunu doğru bulan ve kampüsün kapısına da kelepçe takılmasını “Orada çok pratik bir şey var. Çünkü kapı kırıkmış. Çok fazla şey olduğu için, kapıyı tutturmak için kelepçe takmışlar” sözleriyle açıklamaya çalışırken, tezi için ‘intihal’ suçlamasına verdiği yanıt da yine çok tartışıldı: “İntihal meselesi iftira. Orada teknik bir şey gibi duruyor ama benim doktora tezimde literatür kısmı vardır. Oradaki her şey diğerlerinden alıntıdır. En sonunda kaynaklar yazılmıştır. Bütün dert tırnak içine almamış olmam.”
İstifa? Bulu, istifa edip etmeyeceğine soruya“Yok canım niye istifa edeyim” diyerek, öğrenci ve akademisyenlerle konuşup, sorunu çözeceğini dile getirdi.
(Bulu, Twitter hesabından 'Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitü Müdürümüz Prof. Dr. Haluk Özener Hocamız ile faaliyetleri konusunda konuşarak keyifli bir sabah çayı içtik' mesajını paylaştı.)
Peki rektör adaylığı için ve rektör olarak atanabilmek için devlet memuru olmaları gerekiyor mu? Bu sorunun yanıtı hayır. Boğaziçi Üniversitesi için çıkan rektör adaylığı başvuru ilanı da bunun şart olmadığını belirtiyor.
''İşin içinde öğrenci değil, teröristler var''
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atadığı Prof. Dr. Melih Bulu’yu 9 isim arasından seçtiğini söyledi. ''Melih beyi Boğaziçi'ne layık gördük” diyen Erdoğan, onun başarılı olacağına inandığını belirtti.
Erdoğan'ın, Bulu’nun rektör olarak atanmasına ilişkin protestoları nasıl değerlendirildiği, öğrencilerle görüşmesinin sözkonusu olup olmayacağına ilişkin soruya verdiği yanıt ise tartışmada çerçeveyi genişletecek nitelikteydi:
"Ben öğrencilerle niye görüşeyim? Öğrenciler önce bir defa bu işin içinde değil. Bu işin içinde olan teröristler var. Ne yazık ki öğrencilikle alakası olmayan işte CHP'nin bakıyorsunuz İstanbul İl Başkanı orada. Zaten kendisi bir DHKP/C militanıdır. Aynı şekilde yine bir başka siyasi partinin yine yönetiminde olanlar bakıyorsunuz oradalar. Bunlar öğrenci değil ve yaptıkları nedir? “