"Çanakkale geçilmez"
Çanakkale'de, 109 yıl önce 18 Mart 1915'te elde edilen zafer, Türkiye'nin geleceği için bir dönüm noktasıydı.
Kara, hava ve deniz güçlerinin; her türlü teknoloji ve stratejinin ilk kez bir arada kullanıldığı Çanakkale Savaşlarında, bu topraklar için canını veren subayıyla eriyle erbaşıyla 253 bin şehit, tüm dünyaya haykırıyordu: “Çanakkale geçilemez!”
Mustafa Kemal Atatürk, tarih sahnesinde önemli bir yer edindiği Çanakkale Savaşlarında; “yenilmez” sanılan İngiltere ve Batılı müttefiklerini, Çanakkale önünden geri çevirirken, onların büyük kibirlerini de alt ediyordu.
Birinci Dünya Savaşı'nın en önemli savaşlarından olan Çanakkale Savaşı öncesinde İngiltere, Avrupa'da savaşın mevzi çatışmalara dönüşmesi üzerine, Çanakkale ya da Balkanlarda yeni bir cephe açıp, İstanbul'u ele geçirerek, Osmanlı Devleti'ni, Almanya'dan ayırmak ve kararsız Bulgaristan'ın İttifak Devletleri yanında yer almasını önlemeyi düşünüyordu. Osmanlı güçlerinin Süveyş Kanalı'na taarruzu (3 Şubat 1915) sonuç vermeyince; İngiltere, Mısır'daki güçlerini Boğazlara yöneltti.
İtilaf Devletleri, 12'si İngiliz, 4'ü Fransız olmak üzere 16 muharebe gemisi, 6 muhrip, 14 mayın arama tarama ve 1 uçak gemisinden oluşan donanmasıyla, 19 Şubat 1915 sabahı, “Müstahkem Mevki Methal Grubu Bataryaları”na bombardıman başlattı. Methal Grubu’nda; Ertuğrul, Seddülbahir, Kumkale, Orhaniye bataryaları ile Erenköy civarında yerleştirilmiş bir kısım Seyyar Obüs bataryası, Merkez Grubu’nda ise Anadolu ve Rumeli bataryaları bulunuyordu.
Nusret döşüyor
Havanın elvermemesi üzerine ikinci bombardıman 25 Şubat'ta yapıldı. 26 Şubat-17 Mart arasında ise İtilaf Devletleri Donanması mayın arama taraması gerçekleştirdi. Ancak, 17-18 Mart gecesi Nusret mayın gemisi, Erenköy Koyu’na ve Boğaz’a elde kalan son 26 mayınını döşedi. Müttefik donanması, 18 Mart günü saat 11.15'te ilk atışlarla büyük bir taarruz başlattı. Saat 18.00'e kadar süren şiddetli çatışmalar sonunda, İtilaf Devletleri donanmasının üç muharebe gemisi Bouvét, Irresistible ve Ocean zırhlıları battı, iki muhabere gemisiyle bir muharebe kruvazörü yara aldı.
Yedi saat süren savaşta elde edilen kesin zafer; tarihe “Çanakkale Deniz Zaferi” olarak geçti ve Çanakkale'nin geçilmezliğinin, tüm dünyaya habercisi oldu.
Dünyada ilk
Çanakkale Savaşları, kara, hava ve deniz güçlerinin; her türlü teknoloji ve stratejinin ilk kez bir arada kullanıldığı, o güne kadar bu denli yoğun bir savaşın yaşanmadığı çarpışmalara sahne oldu. Çanakkale Savaşlarının, Türkiye'nin tarih boyunca yaşadığı en yoğun ve “teknolojik-stratejik” savaş olduğuna işaret ediliyor.
Birinci Dünya Savaşı'nın bir parçası olan Çanakkale Savaşları, dünya savaş tarihi açısından da ilklerle dolu. “Her türlü teknoloji, strateji ve taktiği içeren savaş biçimi”ni anlatan İngilizce “Warfare” sözcüğünün hemen hemen hiçbir dilde karşılığı bulunmuyor. Çanakkale Savasılarının dünya “warfare” tarihi açısından bir “kırılma noktası” olduğunu kaydeden stratejistler, “Kara, hava ve deniz güçlerinin bir arada görüldüğü ve bu denli yoğun bir savaş o güne kadar yaşanmamıştı.
Çanakkale Harbi denizde amfibi harekâtın ve uçak gemilerinin, havada savaş uçaklarının ve sabit balonların, karada ise o güne kadar tarihin yazmadığı bir yakınlıkta siper savaşlarının yaşandığı bir savaştır” diyor. Her iki saftaki askerin direnci ve kayıplarından ötürü destanlaştığı Çanakkale Savaşlarında, bu denli yoğun çıkarma ya da amfibi harekâtı tarihte ilk kez yaşanıyordu. Bütün bu özellikleri ve destansı yönüyle Türkiye’nin geleceğini etkileyen Çanakkale Savaşlarında elde edilen eşsiz zafer, Türk tarihinin yanı sıra dünya tarihinde de önemli bir yer edindi.