TBMM'de 2010 yılında kurulan Meclis Araştırması Komisyonu" 7 ay çalıştı.  (Foto: Depo Photos)

Meclis 13 yıl önce depremi araştırdı

TBMM'de, bundan 13 yıl önce Deprem Riskinin Araştırılarak Deprem Yönetiminde Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu kuruldu. Komisyon deprem ve doğal afetler konusunda alınacak önlemleri de içiren bir rapor hazırladı. 

Marmara depreminin ardından kurulan Meclis Araştırması Komisyonu 28 Ocak 2010 tarihinde AK Partili İdris Güllüce'nin başkanlığında çalışmalarına başladı. Komisyon yedi aylık bir çalışma sürecinin sonunda 8 Temmuz 2010 tarihinde raporunu teslim etti.

Toplam 154 sayfadan oluşan komisyon raporunun dördüncü bölümünde, Afet Bilgi Sistemi Kurulması öneriliyor ve şunlara yer veriliyor:

"Doğal afetler sonrasında oluşan zararlar; can kayıpları, ekonomik kayıplar ve fiziki yatırım kayıplarıdır. Doğru bir zarar azaltma sistemi için, ülkede ve yakın çevrede ne gibi afet tehlikelerinin olduğunun iyi bir biçimde bilinmesi gerekir. Bu tehlikelerin varlığının bilinmesinin yanı sıra bunların toplumun tüm katmanları tarafından açıklıkla kavranması ve insanların günlük yaşamına sokulması gerekir. 

Bu, Afet Bilgi Sisteminin kurulması ve kullanıma hazır hale getirilmesi işidir. Bundan sonra imar ve yerleşim yerlerinin güvenliğinin sağlanması sorunu gelir. Yerleşim yerlerinin seçiminde jeoloji, jeofizik, jeoteknik bilim dallarından en üst düzeyde yararlanmak, mevcut kentsel kusurların giderilmesi için iyileştirme planları üreterek onları yeterli güvenliğe ulaştıracak yatırımlara öncelik vermek, kalkınma planlarının her aşamasında afet olgusunu ana faktörlerden biri olarak gündeme almak hayati öneme sahiptir. 

Mevcut yapıların doğal afetler karşısındaki davranışlarını değerlendirmek, özellikle tarihi yapıların, altyapı sistemlerinin güvenlikli hale getirilmesine çalışmak ve bunlar üzerinde güçlendirme çabalarına öncelik vermek, kaçak yapılaşmayı önlemek, zarar azaltma çabalarının vazgeçilmezlerindendir. Aslında bu sıralananların yapılabilmesi için bir ulusal kaynağa ihtiyaç olduğu açıktır. Hem merkezi yönetimin hem de yerel yöneticilerin elinin altında bu iş için kullanacakları bir özel kaynağın bulunması gerekir."

Toplum adına çözüm

Raporda afetlere karşı mücadelede eğitimin önemi de şu ifadelerle aktarılıyor:

"Bunun bir eğitim sorunu olduğu çok açıktır. Bu çabalar, yurttaşların günlük yaşamlarında onlar için davranış değişikliği yaratmadıkça anlamsız kalırlar. Bunların içinde mühendisler ve mimarlar gibi teknik elamanlar olduğu gibi her düzeyde siyasetçiler ve idareciler de girmektedir. Bu kapsama hukukçuları da almamız gerekmektedir. Sonunda doğacak anlaşmazlıkları toplumun tümü adına onlar çözeceklerdir.

Onların da ülkenin barındırdığı doğal afet tehlike ve riskleri kavramış olmaları durumunda verecekleri kararların daha adil ve uygun olacağı açıktır. Bir ülkenin yasal ve idari açıdan afet sorununu çözecek yapılanmaya sahip olması ve bunları güncelleştirecek kapasitesinin bulunması çok önemlidir. Burada, uluslararası normları gözardı etmeyen ancak ulusal değerlere uygun idari veya hukuki yapıların oluşturulması gereği bulunmaktadır."

Afet Yönetimi Stratejik Planı

Komisyon raporunda 2004 yılında İstanbul'da toplanan Deprem Şurası'nın raporuna dikkat çekilerek, Afet Strateji Planı'nın önemine şöyle dikkat çekiliyor:

“Ulusal Afet Yönetim Stratejik Planı'na yönelik en kapsamlı değerlendirmeler 29 Eylül-l Ekim 2004 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen Deprem Şurası çalışmalarında yapılmıştır" denilen raporda, bu konudaki Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nda “Afet Yönetim Stratejik Planı”na ilişkin çalışmalar başlatıldığı, 

bu konudaki çalışmaların 2009 yılı sonlarında kurulan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından devam ettirildiği belirtiliyor. 

Raporda şu değerlendirmelere yer veriliyor:

"5902 sayılı Kanun'da yer verilen 'bütünleşik afet yönetim ilkesinin' de açıklık kazanması gerekmektedir. Bütünleşik Afet Yönetimi için öncelikle çok kurumlu ve çok aktörlü faaliyetlerde görev alacak tarafların belirlenerek; afet tehlikesi ve riskinin makro ve mikro ölçekte tanımlanıp, risk analizlerinin yapılması gerekmektedir. Zarar azaltıcı çalışmalar için ihtiyaç duyulan bütçenin, sürekliliği olan ve dönüşümleri sağlanmış kaynaklara dayandırılması önemlidir. Yaygın eğitim, bilgilendirme ve bilinçlendirme programları ile zarar azaltma kültürü oluşturulmalıdır."

Zarar görmesi muhtemel yerler

Raporda, "Genel olarak başvurulan yeni bir kanun çıkarma yönteminin de iyi düşünülmesi gerekmektedir. Bugünkü mevcut kanunlar çerçevesinde, pek çok yeni çalışma-proje başlatma imkanı mümkündür. Bu bağlamda, öncelikle (yeni kanunlar önerilmeden önce) mevcut kanunların daha etkin olarak uygulanması temin edilmelidir" deniliyor. Raporda, bu konuda 1959 yılında çıkarılan Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun'da yer alan “afetlerden zarar görmesi muhtemel olan yerler” tanımına dikkat çekiliyor. Raporda şu ifadeler yer alıyor:

"1959 tarihli 7269 sayılı Kanunda yer alan 'muhtemel afet' veya 'muhtemel yerler' konusunun heyelan, kaya düşmesi, çığ, sel gibi afetlerde uygulaması olmuş ve muhtemel durumlar için konut nakli veya önlem alma işleri gerçekleştirilmişti; fakat deprem bağlantılı muhtemel durumlar için uygulama yapılmamıştı. 

Bugünkü bilincimizle risk tanımının içinde yer alan olasılık açıklamalarının temelini oluşturan muhtemel ifadesinin, deprem afeti ile bağlantılı olarak nasıl ele alınacağı ve bu bağlantıya göre alınacak tedbirlerin belirlenmesi önemli bir açılım olacaktır. 

Bu anlamda, 7269 sayılı Kanunun ifade ettiği fakat uygulamaya girmemiş olan deprem afetine uğraması muhtemel yerlerle ilgili yapılabilecek işler için bir yönetmelik (veya çeşitli yönetmelikler) hazırlanması özellikle gerekli olmaktadır. 

Ayrıca, 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun hükümleri içinde de, muhtemel afet ve acil durum bölgelerini tespit etmek, zarara uğraması muhtemel yerlerin plan, proje ve imar esaslarını belirlemek şeklinde muhtemel yerlerle ilgili hükümler bulunmakta olup, bunlar da yukarıda ifade edilen yönetmelik düzenlemelerine temel teşkil edebilecektir."

Kentlerde toplu yenilme ve yapı tasarımları

Raporda, 'kentlerde toplu yenileme' konusunda şu ifadeler yer alıyor:

"Toplu yenileme yöntemleri olarak 'yerinde dönüşüm', 'boşaltma/yer değiştirme' ve 'çok odaklı yenileme' gibi çeşitli teknikler kullanılmaktadır. Yüksek risk gösterdiği düşünülen alandaki tehlike kaynaklarının tespiti ve nitelikleri ile birden fazla tehlikenin buluştuğu alanlarda yer alan varlıkların envanterlerinin çıkarılması bir ilk adım oluşturmuştur. Bu yolla, alandaki en korunmasız kaynaklar tanımlanmakta ve güvenlik düzeyinin geliştirilmesi gereken kaynaklara öncelik verilmektedir. Toplu yenileme girişimlerinin ölçeği ve taraflarının belirlenmesi, öncelikle alanın ekonomik potansiyelinin ve yakın gelecekte olası değişmelerin, bunun aktörlerini ve eğilimlerinin yönünün belirlenmesini gerektirmektedir."

Yapı tasarımı konusu da raporda şu şekilde ele alınıyor:

"Ülkemizde; depreme dayanıklı yapı tasarımı ifadesinden, taşıyıcı sistemde düzen, karmaşık olmayan basit geometrik formların tercih edilmesi, betonarme yapılarda uygun yerlerde perde duvar kullanımı anlaşılmaktadır. Oysa ki depreme dayanıklı yapı tasarımında deprem riskinin yanında, rüzgar ve dalga etkileri, çevresel etkiler, yapı üzerinde meydana getirdiği titreşimlerin kontrolü de ele alınmalıdır. 

Günümüzde çok çeşitlenen gereksinimlere göre tasarım yapabilmek konusunda bilgisayar teknolojisi, matematiksel modellemelerin ve hesaplama yöntemlerinin kullanımına olanak vermektedir. Yapı teknolojisinde çok yaygın olarak kullanılan klasik betonarme çerçeve sistemi yerine kullanılabilecek alternatif yapı sistemlerinin devreye girmesi düşünülebilir. Tünel kalıp sistemi bu alternatif teknolojiden birisidir. 

Deprem gerçeğindeki sorunu salt proje ve malzeme teknolojisi seçimine indirgemek de yanlış bir yol olacaktır. Depreme dayanıklı yapı üretim süreci, mesleki sorumlulukların geliştirilerek standartlara uygunluğu sağlayacak denetim sisteminin ve yapı sigorta sisteminin geliştirilmesi önem arz etmektedir."

Raporda yer alan öneriler

Raporda, komisyonun oluşturulmasına ilişkin önergelerde deprem konusunda araştırmaların yanı sıra önerilerin de ele alınması istendiği belirtilerek, beşinci bölümde önerilere yer veriliyor. 

Raporda öneriler 20 başlık altında toplanıyor. Bunlar bir vizyon belirlenmesi, bireysel ve toplumsal eğitim, deprem konusunda yapılacak bilimsel araştırmalar, zarar azaltma amaçlı deprem bilgi altyapısı oluşturulması, risklerin belirlenmesi, kurumsal yapılanma, çok yönlü ve çok amaçlı planlama, mevcut yapıların güçlendirilmesi ve rehabilitasyonu, tarihi ve kültürel varlıkların afet zararlarından korunması, hasar tespit çalışmaları, meslekler arası yetki ve görev anlaşmazlıklarının önlenmesine yönelik önlemler, denetim konuları olarak sıralanıyor. 

İmar izleme ve denetim birimleri 

Denetim konularıyla ilgili öneri başlığı altında şu ifadelere yer veriliyor:

"Denetimin, bir inşaatın arsa seçiminden yapının kullanımına kadar geçen safhalarını dikkate alan; yerbilim raporlarının denetimi, proje denetimi, planlama denetimi, inşaat denetimi (yapı denetimi) ve kullanım denetimi şeklinde bir “süreç denetimi” olarak tasarlanması gerekmektedir. Çalışmaların izlenmesi, gösterge geliştirme ve performans ölçümleri için ülke ölçeğinde bir araştırma ve tespit çalışması yapılıp, alternatif denetim teknikleri ve usulleri belirlenmelidir. Yerel yönetimlerde, imar kirliliğine neden olanların izlenmesi, uyarılması ve denetlenmesi için özel imar izleme ve denetim birimleri oluşturulmalıdır."

Finansman

''Öneriler'' başlığı altında yer alan konulardan birinin de finansman konusu oluşturuyor. Raporda, "Deprem zararlarının azaltılması amacıyla yapılan çalışma ve girişimler için kaynak geliştirici modellerin kullanılması sağlanmalıdır. Risk yönetimi için özel bir fon kurulması; projeler için ucuz kredi, vergi ve harç kolaylıkları getirilerek, halkın teşvik edileceği ve projelere katılımı cazip hale getirecek modeller önem taşımaktadır" deniliyor. 

Raporda, bu konuda uluslar arası ortandan destek sağlanması ve bunların verimli şekilde kullanılmasına da yer veriliyor. Raporda, "Kurumların afetlerle ilgili gelir ve giderleri bir bütçe disiplini içinde ele alınmalı ve özellikle depremlerle ilgili her türlü harcamanın kayıt altına alınması sağlanmalıdır" ifadesine yer veriliyor. 

Sağlıklı bilgi akışının önemi

Raporun öneriler bölümünde yer alan başlıklardan birini de medya oluşturuyor. Bu konuda, raporda şu değerlendirmeler yapılıyor: 

"Deprem ile ilişkili en önemli konulardan biri, medyanın özellikle kriz anında ve hemen sonrasında doğru, güvenilir ve gerekli bilgi akışını sağlayabilme işlevidir. Resmi kurumlar ve medya arasında daha önceden kurulmuş sıkı koordinasyonla, doğru ve güvenilir bilgi akışı sağlanarak yanlış, abartılı bilgi akışı önlenmeli, böylece toplumun aldığı bilginin doğruluğuna güven sağlanmalıdır. 

Kamuoyu, afetlerle ilgili olarak kamu kurumları tarafından sağlıklı bir şekilde bilgilendirilmeli ve oluşabilecek bilgi kirliliğinin önüne geçilmelidir."

Komisyon iki yılda bir toplanmalı

"Afet ile ilgili çalışmalarda, kurumlararası koordinasyon eksikliği bulunmaktadır. Konuların ve kurumların önceliklerinin belirlendiği; birlikte çalışma esaslarını ve performansının ölçülmesini sağlayacak bir koordinasyon anlayışı ve koordinasyon hukuku geliştirilmelidir" denilen raporda, bu konuda şu öneriye yer veriliyor:

"Kamuoyunda “TBMM Deprem Komisyonu olarak da bilinen Deprem Riskinin Araştırılarak Deprem Yönetiminde Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’nun her iki yılda bir toplanarak 2010 senesinde çalışma yapan bu Komisyonun Raporunda yer alan önerilerin güncellenmesi sağlanmalı, veya, deprem (afet) zararlarının azaltılması ile ilgili TBMM’de bir daimi komisyon kurularak afetler konusunun sürdürülebilir bir şekilde değerlendirileceği bir kurumsal düzenleme yapılmalıdır."

Temel afet yaşam desteği  

Raporun, sağlık konularına ilişkin önerileri sıralanırken, "Afetlerin insan sağlığını tehdit etmesi nedeniyle “temel afet yaşam desteği” kursları düzenlenmelidir. Bu kurs programları ile “herkesin kendi afet eylem planı olması” gerekliliği üzerinde durulmalıdır" denilerek, afetlere karşı bireysel olarak hazırlığın önemine dikkat çekiliyor. 

Afet mevzuat çalışması 

Raporun "mevzuat" konusundaki önerileri arasında "Mevzuat ile ilgili yapılacak çalışmaların “afet tehlikesi” ve “afet riski” faktörlerini içeren bir anlayışla iki alt bölümde ele alınması sağlanmalıdır" deniliyor ve mevcut düzenlemelerin daha etkin uygulanması öneriliyor. 

Raporda, mevzuat düzenlemeleri konusunda şunlara yer veriliyor:

"Komisyonumuz, bu tasarı ve önerilerin, hayata geçirilmesi durumunda çok önemli katkılar sağlayacağını düşünmekte ancak, tek tek kanun hazırlığı önerme yöntemini benimsememektedir. Öncelikle, bu tasarıların hazırlanması için oluşturulan bilgi birikiminin ve kurumsal arşivlerin kaybedilmemesi gerekmektedir. Teknik tanımlar, kurumsal sorumluluklar, yetki çeşitliliği, uygulama sorunları, yaptırımlar, teşkilatlanma, katılım vb. konulardaki mevzuat önerilerinin parçalı olarak değil, bütünlük içinde ele alınması için kurumlararası işbirliği dahilinde bir “Afet Mevzuatı Çalışma Programı” başlatılması uygun bulunmaktadır. Bu çalışma kapsamında ülke sathında, sektörel ve yerel özelliklere göre yapılacak değerlendirmeler ile afet hukukunun temellendirileceği normların oluşturulması önem taşımaktadır. Devamında da, ilgili kurum ve kuruluşların yer aldığı bir program ve öncelikler dahilinde, yukarıdaki kanun önerileri veya yeni hazırlıklar yasama sürecine taşınabilir."

Eylem planı geliştirme

Raporun afet eylem planı geliştirilmesine ilişkin öneriler ise şu ifadelerle sıralanıyor:

"Afetlere karşı hazırlıklı olma ve afet zararlarının (riskinin) azaltılması için önerilen konuların bir eylem planına bağlanması sağlanmalıdır. Bu eylem planı için çok paydaşlı ve resmi bir Ulusal Platform oluşturulması ve bu platformun uluslararası düzeyde çalışabilmesi önemlidir. Ayrıca, merkezi düzeyde hazırlanacak bir “Afet Yönetimi Stratejik Planı” da, eylem planının temel stratejilerini belirleyecektir.  Afet riskini analiz eden, riski azaltmanın alternatiflerini ortaya koyan, afet-kalkınma ilişkisini gözeten bir yapı oluşturulmalıdır.  Eylemlerin koordinasyonu ve performans değerlendirmeleri için merkezi ve yerel düzeylerde kurumsal düzenlemeler yapılmalıdır."