Atatürk,  Erzurum Kongresi sürecende yönetim şeklini ilk kez telaffuz eder: ''Hükümet şekli zamanı gelince Cumhuriyet olacaktır.'' Tarih 20 Temmuz 1919'

Atatürk, Erzurum Kongresi sürecinde açıklamıştı: ''Hükümet şekli zamanı gelince Cumhuriyet olacaktır''

Cumhuriyet, günümüzden 98 yıl önce, 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edildi. Atatürk, bir grup arkadaşıyla 28 Ekim'de yaptığı toplantıda kararı duyurur ''Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz.''

Oysa Mustafa Kemal'in kafasındaki Cumhuriyet fikrinin dışarıya yansıması Erzurum Kongresi dönemine rastlar. Daha ülke işgal altındadır, bir gün sonra olacakları tahmin etmek bile mümkün değildir. İstiklal Savaşı'nın kazanmak şöyle dursun, daha düzenli ordu bile yoktur ellerinde. 

20 Temmuz 1919 tarihinde... Yani Cumhuriyet'in ilanından 1.563 gün önce düşüncesini yakınındaki birkaç kişiye açıklar: ''Hükümet şekli zamanı gelince Cumhuriyet olacaktır.'' Devamında söylediklerini en yakınındakiler bile ''hayal'' olarak niteler. 

Erzurum'dan itibaren Mustafa Kemal'in yanında bulunan ve günlüğüne yaşananları not eden Mazhar Müfit'in anılarında yaşananların ayrıntılarını görürüz. 

Mazhar Müfit Kansu'nun, Türk Tarih Kurumu Yayınları tarafından basılan ''Erzurum'da Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber'' isimli anılarında yaşananlar tüm ayrıntılarıyla anlatılır. 

''Cumhuriyet ilk nerede telaffuz edildi?''

İzmir Milletvekili, Mahmut Esat (Bozkurt) 1934 yılında Mustafa Kemal'e sorar:  ''Paşam, üniversitede inkılap derslerinde okutmak üzere, tarafınızdan Cumhuriyet sözlerini ilk önce nerede, ne şekilde ve kimler arasında telaffuz ettiğiniz öğrenmek istiyorum.''

Atatürk, ''Bunu Mazhar Müfit'ten öğreniniz. O, günü gününe bütün hadiseleri not etmiştir'' yanıtını verir. Bunun üzerine Mahmut Esat da Mazhar Müfit'e mektup yazarak, bu konuda bilgisine başvurur. Mazhar Müfit'in yanıtı şöyledir:

''5.4.1934 - Aziz kardeşim Mahmut Esat Beyfendi, 

31.3.1934 tarihli mektubunuzu büyük bir saygı ile aldım ve okudum. Erzurum'dan itibaren tuttuğum hatıra defterinden sorunuza karşılık gelen bölümü aşağıya aynen yazarak, yanıtı vermiş olacağım kanısındayım.

Hatıra defterimin o konuya ait olarak kaydettiğim satırlar şunlardır: 

''20 Temmuz 1919

‘Bugün, Mustafa Kemal Paşa ile öğle yemeğinden sonra bazı meseleler hakkında görüşmelerde bulunduk. Kongrenin Temmuz’un yirmi üçüncü günü toplanmasını muhakkak sayıyoruz. Müzakerelerin sona ermesinden sonra, (yine o kafamdaki, her zamanki fikri sabit harekete geçmiş olmalı ki) Paşa’ya yine bir fırsatını getirerek:

‘-Paşam, başarılı olacağımıza inanıyorum. Bu kanı kesindir. Bunun için de emriniz altında bulunuyorum. Yanınızda sonuna kadar çalışmaya ve gerektiğinde ölmeye azim ve yemin etmiş bulunuyorum. Arkadaşlarımız da bu inanç ve düşünceyi koruyorlar. 

Aramızda her şeyi görüştük. Görüşmeye de devam ediyoruz. Fakat, başarıya ulaştığımız takdirde, ki bundan hiç kuşkum yok, hükümet şekli ne olacak? diye bir kez daha sordum ve ilave ettim: 'Muhakkak ki, var olan hükümet şekli bu ülkenin gelişmesi, ilerlemesi ve mutluluğu için yeterli olmayacaktır. Başka bir hükümet şekli arayıp bulmamazı gerektiği düşüncesindeyim.’

Paşa, devamlı bir şekilde benim bu nokta üzerinde dolaşmamdan usanmış olacak ki, gülerek ve kesin bir ifadeyle:  ‘Açıkça söyleyeyim: Hükümet şekli zamanı gelince Cumhuriyet olacaktır' dedi. 

Çok sevinçliydim. Nihayet bütün katiyeti ve ciddiyeti ile Paşa'ya bunu söyletmiş bulunuyorum. Bu satırları yazarken gözlerimde adeta sevinç yaşları boşanıyor. 

Mustafa Kemal'e inanıyorum, muvaffak olacağımıza inanıyorum, dediğini yapacağına inanıyorum ve... ben şimdiden Cumhuriyet rejiminin başladığını kabul ediyorum. Üst tarafı resmi ve fiili tatbikat nihayet bir zaman meselesi. Tek diliğim, Allah o günü bana göstersin.''

''Mazhar defterin yanında mı?''

Erzurum Kongresi, Heyeti Temsiliye başkanlığına Mustafa Kemal Paşa, yardımcılığına da Rauf Bey seçilir. Kongre, 7 Ağustos 1919'da tarihi kararlarını alır ve çalışmalarını tamamlar. 

Kongrenin bittiği gece herkesin içinde bir huzur vardır. Yorgunluktan herkes odasına, dinlenmeye çekilir. Bir süre sonra Mustafa Kemal, Süreyya (Yiğit) Bey ve Mazhar Müfit'i kahve içmeye davet eder. 

Mustafa Kemal, güne ilişkin değerlendirmesinin ardından Mazhar Müfit'e sorar:

''-Mazhar, not defterin yanında mı? 

-Hayır Paşam.

-Zahmet olacak amma, bir merdiveni inip çıkacaksın. Al, gel.''

''Mazhar Müfit'in defteri çok işimize yarayacak''

Neredeyse sabah olmak üzeredir, Mazhar Müfit'in anılarında sonraki gelişmeler şöyle anlatılır:

''O, hatıra defterime ve günü gününe her hadiseyi not edişime hem de bazen latife etmekten kendisini alıkoyamazdı. 'Hafızamız zayıfladığı zaman Mazhar Müfit'in defteri çok işimize yarayacak' derdi. 

Defteri getirdiğimi gördükten sonra, 'Amma bu defterin bu kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir Süreyya, bir de sen bileceksin. Şartım bu…’ dedi.

Süreyya da, ben de, ‘buna emin olabilirsin Paşam’ dedik. Paşa sonra, ‘öyleyse tarih koy’ dedi, koydum. 

''Bunu zaman tayin eder''

7-8 Ağustos 1919, sabaha karşı. Tarihi sayfanın üzerine attığımı görünce, ‘pekala, yaz’ diyerek devam etti:

'-Zaferden sonra hükümet şekli Cumhuriyet olacaktır. Bunu size daha önce de bir sualiniz sebebiyle söylemiştim. Bu bir…

-İki: Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır.

-Üç: Tesettür kalkacaktır.

-Dört: Fes kalkacak, medeni milletler gibi şapka giyilecektir.’

Bu anda gayri ihtiyari kalem elimden düştü. Yüzüne baktım, o da benim yüzüme baktı. Bu, gözlerin, bir takılışta birbirine çok şey anlatan konuşuşuydu.

Paşa ile zaman zaman senli benli konuşmaktan çekinmezdim. ‘Neden durakladın’ diye sorunca, ‘Darılma ama Paşam sizin de hayalperest taraflarınız var’ dedim gülerek. ‘Bunu zaman tayin eder’ dedi, ‘sen yaz’ dedi. Yazmaya devam ettim:

'-Beş: Latin harfleri kabul edilecek.

-‘Paşam kafi, kafi..’ dedim ve biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insan edası ile ‘Cumhuriyet ilanını başaralım da, bu yeter’ diyerek, defterimi kapattım ve koltuğumun altına sıkıştırdım. 

 İnanmayan bir tavır ile ‘Paşam sabah oldu, siz oturmaya devam edecekseniz hoşçakalın’ diyerek odadan ayrıldım. Hakikaten gün ağarmıştı. Süreyya da benimle birlikte odadan çıktı.’’

''Mazhar Müfit Bey, kaçıncı maddedeyiz?''

Mazhar Müfit, anılarında, sonraki süreçte yaşananların kendisini ''tekzip ettiğini, Mustafa Kemal'i teyit ettiğini'' belirterek, ''Daha doğrusu Mustafa Kemal'in beni nasıl bir cümle ile hapt ve mahcup ettiğini itiraf etmeliyim'' der.

Mazhar Müfit, bu konuda şunları yazar:

''Çankaya'daki akşam yemeklerinde birkaç defa,

-Bu Mazhar Müfit yok mu, kendisine Erzurum'da 'tesettür kalkacak, şapka giyilecek, Latin harfleri kabul edilecek' dediğim ve bunları not etmesini söylediğim zaman, defterini koltuğunun altına almış ve bana 'hayalperest' olduğumu söylemişti' demekle kalmadı, bir gün mühim bir ders de verdi. 

Şapka inkılabını ilan etmiş olarak Kastamonu'dan dönüyordu. Ankara'ya vardığında otomobille eski meclis binası önünden geçiyor, ben de kapı önünde bulunuyordum. Manzarayı görünce inanamadım. Kendisinin de yanında oturan Diyanet İşleri Reisi'ni da başında birer şapka vardı. Kendisi neyse de... Fakat karşılamaya gelenler arasında bulunan Diyanet İşleri Reisi'ne de şapka giydirmişti. Ben de hayretle bu manzarayı seyrederken, otomobili durdurttu, beni yanına çağırdı ve birden,

-Azizim Mazhar Müfit Bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor musun? deyiverdi. 

Bu bir şakaydı, fakat mahçup eden bir şaka. Ve hakikaten bu büyük adam geceleri gündüzlere katarak düşünmeyi, milli bünyenin tahammülünü bilmiş, her şeyin zamanını hesaplamı ve zamanı iradesine itaat ettirmişti. 

Benim o gün hayal ve masal diye karşılayarak not ettiğim her madde, zamanla birer hakikat abidesi olarak karşımda bütün endamı ile boy gösteriyordu.''