KONULAR
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Ayasofya'yı açtınız da Atatürk'e hakaret etmek için mi açtınız Ayasofya'yı? Ya Atatürk; hayatını bu millet için vermiş kişi... O meczup acaba İstanbul'un işgalini biliyor mu?'' diye sordu.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, İkizdere'de doğa nöbeti tutan kadınların temsilcilerinin de aralarında bulunduğu belirterek, yaptıkları eylemin ekosistemi konusunda öncü olduğunu söyledi.
Son bir haftada başarılı olan sporcuları kutlayan Kılıçdaroğlu, Isparta gezisine ilişkin izlenimlerini de anlattı. Çay ve fındık üreticisinin de zor durumda olduğunu analatan Kılıçdaroğlu'nun konuşması satırbaşlarıyla şöyle:
''- Türkiye Ziraat Odaları Birliği, 41 ilde kuraklık yaşandığını ifade etti. Bizden de zaten milletvekillerimiz 8 ayrı ile gittiler değişik bölgelerde, büyük bir kuraklık olduğunu da zaten biliyoruz, hepimiz görüyoruz.
- Aynı şekilde, Konyalı çiftçiler efendim yol kesmişler. Neden? Su gelmiyor diye. Günaydın, nihayet siz de uyandınız. Ya obruklar var kardeşim, yeraltı suları tükenmek üzere. Sormuyor musunuz sevgili Konyalı kardeşlerim, sevgili Konyalı çiftçi kardeşlerim; hani size söz verildi, bu Mavi Tünel yapılacaktı. Konya ovası sulanacaktı. Ya yıllardır bu söyleniyor, neden gereği yapılmıyor?
-Yapmazlar kardeşim yapmazlar, yapmazlar. Neyi yaparlar? Kafayı takmışlar, 'Efendim, Kanal İstanbul'u yapacağım.' Talan İstanbul olacak. 'İstanbul'u talan edeceğim' diyor. 'Rant var orada, Konya Ovası'nda rant var mı? Rant yok'. O zaman Konya Ovası'na niye Mavi Tüneli yapayım?" diyor iktidardakiler. Sen de itiraz edeceksin kardeşim, sen de itiraz edeceksin. Para kimin için harcanacak? Çiftçi için mi harcanacak, rantiye sınıfı için mi harcanacak? Bunun yapılması lazım.
''-Bir şey olmaz, dışarıdan ithal ederiz. Zaten ithal ediyorlar. Mercimekten tutun nohuta kadar, soyadan tutun mısıra kadar dışarıdan geliyor zaten. Canlı hayvan da dışarıdan geliyor, et de dışarıdan geliyor. 'Daha ucuza alıyoruz' diyorlar, halka yalan söylüyorlar.
''Esnaf bir nefes alsın''
''- Normalleşme başladı. Umarım kısa süre içerisinde normalleşme yüzde 100 olur ve sadece biz değil, bütün dünyadaki insanlar maskelerini atarlar ve dolayısıyla daha güzel, daha huzurlu bir dünyada, sağlıklı bir dünyada birlikte yaşamış oluruz.
-İşyerlerini açtınız; aşılamada önce işyeri sahibi ve orada çalışanların aşı olması lazım. Bunun yapılması lazım. Bu olduğu taktirde daha sağlıklı bir süreci başlatmış oluruz.
-Kiralarda stopaj kalkmadı, bunun kalkması lazım. Parası yok zaten bu adamın, borcunu ödeyemiyor bu adam. Bırakın gelir elde etsin, icra dairelerini erteleyin; 3 ay, 5 ay erteleyin, bir nefes alsın bu esnaf. Bankalardan ve esnaf kefalet kooperatiflerinden aldığı krediler var. Bunların faizlerini erteleyin, biz sileceğiz ama bunlar silemez de en azından erteleyin kardeşim, esnaf bir nefes alsın.
''Atatürk, hayatını millet için vermiş kişi''
'- Her ulus, her millet kendi tarihine saygı duyar. Kendi tarihi içindeki acı olayları da sevineceği olayları da hafızasının, belleğinin bir yerinde tutar ama devlete büyük hizmetler vermiş kişileri hep saygıyla anar. Çünkü bu işin partisi olmaz.
- Biz nasıl tarihimize saygılıysak, camilerde görev yapan imamların da tarihlerine saygılı olması lazım. Hele hele Müslümanlığın öngördüğü sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü ve barışı asla unutmamaları gerekir. Bütün dinlerin, bütün inançların temelinde insan sevgisi vardır, huzur vardır, birlikte yaşamak vardır. Kin ve nefret yoktur. Ya arkadaş sen Yunus Emre'yi de mi bilmiyorsun ya? Kinden beslenen bir din insanı olmaz, öfkeden beslenen bir din insanı olmaz. Acıtan da bu zaten değerli arkadaşlarım. Ayasofya'yı açtınız da, Atatürk'e hakaret etmek için mi açtınız Ayasofya'yı? Ya Atatürk; hayatını bu millet için vermiş kişi... O meczup acaba İstanbul'un işgalini biliyor mu? İstanbul'un işgal altında olduğunu biliyor muydu bir dönem?
- O meczup, Mustafa Kemal Atatürk, işgal altında Dolmabahçe’nin önünde yabancılara ait savaş gemilerini gördüğü zaman, 'geldikleri gibi gidecekler' dediğini biliyor mu acaba? Bütün imam kardeşlerime benim saygım vardır, bütün din insanlarına saygım vardır. Toplumun onlara ihtiyacı vardır, onların da topluma ihtiyacı vardır. Ama hangi eksen üzerinde? Sevgi ekseni üzerinde, barış ekseni üzerinde. Sadece insan sevgisi değil, doğa sevgisini de onlar toplumu anlatmalıdır. Değerli arkadaşlarım, bu meczup kişi acaba Kahramanmaraş'ın kurtuluşunda ilk kurşunu atan Sütçü İmam'ı biliyor mu acaba? Sütçü İmam'ın ne söylediğini biliyor mu acaba? Söyleyeyim: 'Her kim ki Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye aleyhine fetva verip düşmanlık yapar, bilin ki onların damarlarında kafir kanı vardır' diyor.''
-Bu meczupların geldiği yer 'keşke Yunan gelseydi' eksenedir, bu eksenden geliyorlar, bu kültürden geliyorlar. Baskı altında yaşamayı kabullenmişler, hafızalarının bir yerinde tutuyorlar. Yahu neden bu hafıza kardeşim? Kim size bu bilgiyi veriyor? Ya açıp bir tarih kitabını okumuyor musunuz siz?
- UNESCO, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü nasıl tanımlıyor? Şöyle: "Atatürk, uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş, üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci. Sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder. İnsan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusudur." UNESCO söylüyor bunu, bu meczup neler söylüyor?
Kimin önünde yapıyor o konuşmayı
''- Bugün Sayın Bahçeli de bu konuda bir sürü laf etmiş, konuşmuş. Güzel... Sayın Bahçeli'nin Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e sahip çıkması eyvallah, başımın üstüne. Ama asıl kızmamız gereken bu meczup mu? Bu meczup bu konuşmayı yaparken kimin önünde yapıyor bu konuşmayı? Devlet ricali önünde yapıyor. O devlet ricalinden bir Allah'ın kulu çıkıp: 'Ya arkadaş, ne söylüyorsun? Yanlış söylüyorsun, bunu konuşamazsın' dedi mi? Demedi. Bahçeliye soruyorum: Sen kime kızıyorsun arkadaş? Bunu orada görevlendiren kim? O meczuba teslim eden kim? Hangi kafa? Kendi tarihine ihanet etmeyi kural haline getiren bir meczubu orada nasıl tutarsınız? Atatürk bizim ortak değerimizdir. Hepimizin sevdiği, hepimizin saydığı, hepimizin minnet duyduğu bir kişidir.
-Dolayısıyla Bahçeli, 'Atatürk bizim kırmızı çizgimizdir' diyor. Güzel ama o çizgi biraz uzayıp, saraya doğru yaklaşınca renk değiştiriyor, renk değiştiriyor. Renk değişmeyecek arkadaş. Renk değiştiği andan itibaren bu iş olmaz, söylediğin havada kalır.''
''En büyük yalanı söyleyen kurum''
''-TÜİK, Türkiye'nin ilk çeyrekte yüzde 7 büyüdüğünü açıkladı. TÜİK dediğiniz kim? Türkiye İstatistik Kurumu. En büyük yalanları söyleyen kurum aslında, en büyük yalanları söyleyen kurum. Enflasyon onlara göre neredeyse hiç yok.
-Türkiye yüzde 7 büyümüş. Sordum çiftçiye: 'Arkadaş, gelirin arttı mı yüzde 7? ‘Yahu sizin de kuraklıktan haberiniz yok herhalde, perişan vaziyetteyiz" dedi. "Ürününün karşılığını alamadık’ dedi. “Ne yüzde 7 büyümesi, küçüldü.” İşsize sorduk, 10 milyonu aşkın işsiz var. Geliriniz arttı herhalde sizin, siz de büyümeden pay aldınız... “İşsizim" diyor.''
''- Berbere, kuaföre, manava sorduk, bir şey yok. Hepsi küçülmüş değerli arkadaşlarım. 'Gelirimiz çok düştüğü için zaten devletten kredi değil, hibe istedik biz' diyorlar. Peki yüzde 7 büyüme oldu mu? Kesin olmuştur, kesin.
- Kimler büyüdü? Beşli çete; bir sefer yüzde 7 demek, onlara hakaret. Yüzde 7 değil, yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60; o saydığım ne kadar insan varsa onlara gitmesi gereken parayı bu beşli çeteye verdiler. Hepsinin işleri garanti. Dolar üzerinden, avro üzerinden zaten paralarını alıyorlar. Hiçbir sıkıntı yok.''
''-Saray beslemeleri; onlar yüzde 7, yüzde 50, yüzde zaten büyüyorlar, ihaleler zaten onlara veriliyor. Eskiden 1 maaş alanlar, şimdi 4-5 maaş alıyor. Onlar da bu yüzde 7'den büyük ölçüde yararlandılar. 1 maaş, 2 maaş, 3 maaş, 4 maaş, 5 maaş alıyorlar. Yetmiyor, bazıları dolarla maaş alıyorlar, bazıları TL ile maaş alıyor. Bunlar yüzde 7 değil, belki yüzde 27, belki yüzde 57 faydalandılar.
-Tefeciler, devleti soyanlar, yüksek faizle para verenler; bunlar da köşeyi döndüler ve daha önemli, güncel bir olay: Mafyanın keklediği siyasetçiler, onlar da bu işten iyi para kazandılar.''
''Bakın, devlet nasıl yönetilir''
''-Devleti yönetenlerin kesinlikte halkına yalan söylememesi lazım. Devleti yöneten yalancı olamaz, olmamalıdır da zaten. 27 Mayıs'ta Yassıada'da bir toplantı yaptılar. Yassıada'yı Türkiye Odalar Borsalar Birliği'nin parasıyla bir beton ormanına dönüştürdüler. Oysa Yassıada’nın Türkiye Cumhuriyeti tarihinde özel bir yeri vardı, aynen korunması gerekiyordu. Yapmadılar, demokrasiye ihanet ettiler. Orada konuşma yapıyor beyefendi, İnönü'nün bir anlatımından söz ediyor. Allah Allah, böyle bir şey hiç duymadık. Meclis'te konuşmuş Rahmetli İnönü. Meclis tutanaklarına baktık, böyle bir konuşma yok. Hani olur da konuşmuş ama tutanaklara girmemiş, onu da soruşturduk. Böyle bir şey yok.''
''-Bakın, devlet nasıl yönetilir? Finlandiya Başbakanı, 300 avroluk sabah kahvaltısı, 300 avroluk. 300 avroluk sabah kahvaltısını devletin kesesinden ödedi mi, ödemedi mi? Finlandiya polisi bunu araştırıyor. 300 avro. Hani 3 bin avro demiyorum, 3 milyon avro demiyorum, 3 milyar avro demiyorum, 300 avrodan söz ediyorum.
-Peki biz? 1 dolar değil, 50 dolar değil, 300 dolar değil, 3 milyon dolar değil, 100 milyon dolar değil, 1 milyon dolar değil, 120 milyar dolar değil, ya 128 milyar doları sorduk, tık yok.
-Şimdi soruyorum, kim ahlaklı? Kim ahlaklı, kim adaletli, kim kul hakkı yiyor, kim kul hakkı yemiyor, kim Müslüman gerçek anlamda, kim Müslüman değil? Buyurun beyler, ne diyeceksiniz? Onlar 300 avronun hesabını soruyorlar, biz 128 milyar dolar nerede dedik ve suçlu konumuna geldik.''
''Suçu değil, suçluyu gizliyor''
''-Bu devletin içişleri bakanı, TRT'de programa katılıyor. Diyor ki: 'Bir siyasetçiyi keklemişler.' Yani rüşvet veriyorlar. Ne kadar? Ayda 10 bin dolar. Ben söylemiyorum, mafya da söylemiyor, yeraltı dünyasının aktörleri de söylemiyor, kim söylüyor? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan kişi söylüyor. Bu çok önemli, niye önemli? Suçu biliyor, suçluyu da biliyor. Devletin televizyonda açıklıyor, birilerine mesaj gönderiyor. Her ay 10 bin dolar rüşvet alıyor, kim? Bir siyasetçi. Değerli arkadaşlarım; emniyet istihbarat kimin emrinde? İçişleri Bakanının. Jandarma istihbarat kimin emrinde? İçişleri Bakanının. Dolayısıyla İçişleri Bakanının kafadan attığı bir rakam değil bu, kişiyi de biliyor. Rakamı da veriyor, 10 bin dolar ve verenlerin dilinden de konuşuyor 'keklemişler diye, 'kekliyorlar" diye. Bakın 'savcı çağırırsa gideceğim, açıklayacağım' diyor.''
''-Suçu gizlemiyor. Suçluyu gizliyor mu? Suçluyu gizliyor. Soru şu: İçişleri Bakanı suçluyu niye gizliyor? Saraya şunu mu demek istiyor: Bana dokunma ha; dokunursan bu daha başlangıç. Normalde suç olduğunu İçişleri Bakanı bilir. Türk Ceza Kanunu’nun böyle olduğunu İçişleri Bakanı bilir ama şuna güveniyor. Ben onu teslim aldım, bana dokunamaz. Dolayısıyla hiçbir savcı bana bu soruyu soramaz ve ben koltuğumu garantilerim. Devleti bu mantıkla yönetirseniz, devleti mafyaya teslim ederseniz, terör örgütlerine teslim ederseniz, suç örgütlerine teslim ederseniz.''
''Şentop sessiz kalamaz''
''-Bu olay üzerine -geçen hafta da söyledim- ben dahil bütün CHP milletvekilleri bir dilekçe verdik ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’na dedik ki: "Çağır şu Soylu'yu; kardeşim burada 600 milletvekili var. Artı, aynı haklardan yararlanan bütün eski milletvekilleri var. Kim bu ayda 10 bin dolar rüşvete bağlanan siyasetçi, kim? Öğren ve gereğini yap. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni bu töhmetten kurtar" dedik. Tık yok onda da hiçbir şey yok.
-Şentop bu konuyu açıklamak zorundadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne düşen bu kara gölgeyi kaldırmak zorundadır. Eğer Şentop konuşmuyorsa acaba 10 bin dolar benzeri bir olay her ay ona da mı veriliyor?
-Sessiz kalamaz, Şentop sessiz kalamaz. Saraydakiler sessiz kalabilir, onların tamamı zaten bir yerlerden besleniyorlar. 1 maaş, 2 maaş, 5 maaş, her şey var onlarda. Gönderir müteahhidini, İkizdere'ye gönderir; taşını, toprağını, hepsini yok edin diye talimat verebilir. Ama Şentop, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni temsil ediyor. Bu Meclis'in onurunu korumak zorundadır ve bu pisliği aydınlatmak zorundadır Şentop.''
Mafya gücünü nereden alır?
''- Mafya gücünü nereden alır? Yani yeraltı çeteleri güçlerini nereden alırlar? Cevabı gayet basit; siyasi iktidarı ele geçirerek alırlar. Onlara para verirler, Soylu'nun deyimiyle keklerler ve istediklerini yaptırırlar.
- Devleti yönetenleri kontrol ettiğiniz anda, yönettiğiniz anda devleti yönetmeye başlarsınız. Devleti yönetenleri yönetiyor yeraltı dünyası.
-Düşünün, 80 milyon insan, 83 milyonu insan yeraltı dünyasından bir liderin ne söylediğine bakıyor. Böyle bir tablo Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yakışıyor mu Allah aşkına ya? Memleketi bu hale kim getirdi? Bakın değerli arkadaşlar; siyasetçiye rüşvet verdiğiniz andan itibaren elde ederseniz ama Türkiye'nin aleyhine olur, kaybeden Türkiye olur.''
''Bir an önce seçime gitmeliyiz''
''- Bu iktidar Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gördüğü en vasat iktidardır, en beceriksiz iktidardır, en dar görüşlü iktidardır. Sadece ailesini ve yakın çevresini düşünen ve Türkiye'yi düşünmeyen iktidardır. Bu iktidar, illegal organizasyonlarla iç içe geçmiş olan bir siyasi iktidardır. Bu iktidar, beceriksiz ve etkisiz bir iktidardır ve bu iktidar bizim omuzlarımıza, 83 milyonun omuzlarına ciddi yükler getiren bir iktidardır.
-O nedenle diyoruz, bir an önce seçime gitmeliyiz. Halkın huzura ihtiyacı var, beraber yaşamaya ihtiyacı var. Kavgaya değil, barışa ihtiyacı var. Her evde huzurun, her evde bereketin olması lazım. Buna ihtiyacı var Türkiye'nin.
-Ben seçim' diyorum; Erdoğan kaçacak delik arıyor. Niye kaçacak delik arıyor? Kimden kaçıyorsun arkadaş, kimden kaçıyorsun? Milletten kaçılır mı? Sandığı koyacaksın, vatandaş seni istiyorsa zaten bir daha geleceksin, bana ders vereceksin. "Bak sen seçim istedin, er meydanı dedin, çıkıyorum er meydanına" diyeceksin.''