“Hâkimiyet Milletindir”
Anayasa'nın 6. Maddesi'nde belirtilen “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” hükmünün özünü oluşturan “Hâkimiyet Milletindir” yazılı levha, 77 yıl önce 30 Kasım 1925'te Büyük Millet Meclisi kürsüsünün arkasına asıldı. Tekke ve türbelerin kapatılmasını öngören yasal düzenleme de aynı gün yapıldı.
“Hâkimiyet Milletindir” yazılı levhanın asıldığı ikinci Meclis binası, 1923 yılında mimar Vedat Tek (1873-1942) tarafından Cumhuriyet Halk Fırkası Mahfeli olarak tasarlanarak inşa edildi. Bu bina, birtakım değişikliklerden sonra II. TBMM binası olarak 18 Ekim 1924 tarihinde hizmete açıldı. 29 Ekim 1924'te Cumhuriyetin yıldönümü kutlanan ikinci binada 31 Ekim 1924'de ilk oturum yapıldı.
II. TBMM binası, işlevini 27 Mayıs 1960 tarihine kadar 36 yıl boyunca sürdürdü. Bugünkü TBMM binası 6 Ocak 1961'de hizmete girdikten sonra, Merkezi Antlaşma Örgütü'ne (CENTO) ayrıldı. 1961-1979 yıllarında CENTO Genel Merkezi olarak kullanılan bina, Ekim 1981'de Cumhuriyet Müzesi olarak ziyarete açıldı. Müzede bugünlerde yoğun bir restorasyon çalışmalarına tanık olunuyor.
“Millî Egemenlik”
22 Haziran 1919 tarihinde yayınlanan Amasya Tamimi, 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihlerinde toplanan Erzurum Kongresi ile 4-11 Eylül 1919 arasında yapılan Sivas Kongresi'nde milli egemenliğe doğru adımlar atıldı. Millet Meclisi'nin 23 Nisan 1920'de açılmasıyla “egemenlik” milletin eline geçti. 20 Ocak 1921'de kabul edilen “Teşkilatı Esasiye Kanunu”nun ilk maddesini, “Hâkimiyet bila kaydü şart milletindir. (...)” oluşturdu. 1924 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu'nda ise “egemenlik” esası, üçüncü maddede, “Hâkimiyet bilakaydüşart Milletindir” olarak belirtildi. Bu kanunun Türkçeleştirilmesini sağlayan 10 Ocak 1945 tarihli 4695 kanun sayılı Anayasa'da üçüncü maddede yer alan hükümle “Hâkimiyet bilakaydüşart Milletindir” ibaresi, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir”e dönüşümünü tamamladı. 1961 Anayasası'nda ise kavram, “Egemenlik” başlığı altındaki Madde 4'te, 1982 Anayasası'nda da aynı başlık altında 6. maddede yer aldı.
Mustafa Kemal'in kararlılığı
Mustafa Kemal, daha 1919'da; 7 Ağustos'u 8 Ağustos'a bağlayan gece, Mazhar Müfit Kansu'nun hatıra defterine şunları yazdıracaktı: “Zaferden sonra hükümet şekli cumhuriyet olacaktır. Bunu size daha önce bir sorunuz üzerine söylemiştim. Bu bir. İki: Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır. Üç: Örtünme kalkacaktır. Dört: Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir.”
"Bazı kafalar kesilir"
Saltanatın kaldırıldığı 1 Kasım 1922 tarihindeki şu sözleri, O'nun ulusal egemenlik kavramı konusundaki kararlılığını ortaya koyar:
“Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milletinin egemenlik ve saltanatına el koymuşlardı; bu tasallutlarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdi. Şimdi de Türk milleti bu saldırganların hadlerini ihtar ederek, hâkimiyet ve saltanatını, isyan ederek kendi eline bilfiil almış bulunuyor. Bu bir oldubittidir. Söz konusu olan, millete saltanatını, egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız; meselesi değildir. Mesele zaten bir oldubitti gerçeği açıklamaktır. Bu mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabii görürse fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek usulü dairesinde ifade olunur. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir. Ulusal egemenlik bu güçlü iradenin eseridir.”
Tekkeler, türbeler kapatılıyor, tarikatlar kaldırılıyor
Mustafa Kemal Atatürk, 23 Ağustos-1 Eylül 1925 tarihlerini kapsayan Kastamonu gezisi sırasında, Cumhuriyet Halk Fırkası binasında, 30 Ağustos'ta yaptığı konuşmasında tekkelerin kapatılacağını duyurur ve “Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, tarikat-i medeniyedir” diyerek, uygarlık yolunu gösterir. Buna ilişkin haber de gazetelerde Anadolu Ajansı mahreciyle yer alır.
Bakanlar Kurulu da 2 Eylül'de, bu doğrultuda, 2413 sayılı kararını alır. Buna ilişkin haberi de A.A şöyle yayına koyar: “Ankara, 3 (A.A) - Tekke ve zaviyatın seddine ve ilmiye sınıfı ile kisvesine ve bilumum devlet memurlarının kıyafetine dair ahiren İcra Vekilleri Heyetinin 2 Eylül 1341 tarihli içtimaında ittihaz edilen 2413 nolu karar berveçh-i atidedir: Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde gerek vakıf suretiyle inşa edilmiş ve gerek şeyhin mülkü olarak matabu taht-ı temlikinde bulunmuş olan bilumum tekkeler ve zaviyeler bila istisna kamilen kapatılmıştır. (...)”
30 Kasım 1925 tarihinde de tekke ve türbelerin kapatılmasını, tarikatların kaldırılmasını öngören “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun” kabul edilerek, genç Cumhuriyet, yolunda ilerlemesini sürdürür.