KONULAR
Kılıçdaroğlu: ''Gençlere sözümdür, iktidarımızda, sözlü sınav kalkacak''
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Gençlere sözümdür, iktidarımızda, sözlü sınav kalkacak. Kim KPSS'yi kazanırsa o yerleşecek'' dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, 19 Ekim'in Muhtarlar Günü olduğunu belirterek, iktidara geldiklerinde muhtarların ''sarayın kamu görevlisi değil, milletin kamu görevlisi olacağını'' söyledi.
Muhtarların daha iyi şartlara sahip olacağını anlatan Kılıçdaroğlu, "Göreceksiniz çok güzel şeyler yapacağız. Onların belediye meclisi toplantılarına katılmalarını bile fazla görüyorlar. Bizim iktidarımızda muhtarlarımız belediyelerin toplantılarına katılacaklar, söz ve karar sahibi olacaklar. Bunun da sözünü verdik" dedi.
17 Ekim'in de astsubaylar günü olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Dokuza ikiden başlıyor birileri ama bunlar dokuza birden başlıyor. Bu haksızlığın giderilmesini istiyorlar. Söz veriyorum'' diye konuştu. Kılıçdaroğlu, ayrıca astsubayların temsil tazminatı ve meslek yüksek okullarını lisans düzeyine çıkarma sözü de verdi.
Kılıçdaroğlu, sözleşmeli personelin durumunun TBMM'de tartışmaya açılması ve sorunun çözülmesi gerektiğini dile getirdi.
''Türkiye'nin iyi yönetilmediğini ve bunu herkesin bildiğini'' söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bu devlet bizim devletimiz. Devletin kurumlarına sahip çıkmak, onların yasal çerçeve içerisinde çalışmalarını özendirmek en çok CHP'ye yakışır" dedi.
''Bir senti bile kendi parası değil''
Merkez Bankası'nın fiyat istikrarından sorumlu olduğunu ancak bunu sağlayamadığını, Türk lirasının kar gibi eridiğini, izlenen politikalar nedeniyle Merkez Bankası'na müdahale edildiğini ve sağlıklı karar alınmasının engellendiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Saray müdahale ediyor ve Merkez Bankası'nın sağlıklı, tutarlı karar almasını engelliyor" diye konuştu.
Merkez Bankası'nın çok iyi yetişmiş kadroları bulunduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Bunları gözardı edip, onları bankanın dışına itip dışardan eleman getirmek doğru bir yaklaşım değildir. Bankanın kültürünü mahveder ve bugünkü duruma getirir" dedi.
''Merkez Bankası'nın kasasında 123 milyar dolar var" denildiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Ben de bir yerden ödünç para alırım, çıkarır masanın üzerine koyarım, 'Param var' derim. Ama o para bana ait değil ki. Başkasına ait bir para. 123 milyar doların bir senti bile Merkez Bankası'nın kendi parası değil. O zaman şu soruyu, AK Parti ve MHP'ye geçmişte oy veren kardeşlerimin, kendisine, vicdanına, ahlakına, adalet duygusuna sorması lazım; '128 milyar dolar kime gitti?' Bunun satışını Merkez Bankası değil başkası yaptı. Dolar, Türk lirası karşısında artıyor, Türk lirası kar gibi eriyor. Normalde Merkez Bankası'nın müdahale etmesi, dolar satması lazım. Kendi doları yok ki satsın. Başkasının doları, onu da satamıyor. İçine düştüğümüz çelişkiyi görüyor musunuz?"
''Hep birlikte kurtulacağız''
''Tefecilere dünyanın faizinin ödediğini'' ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Erdoğan 'şahsım' hükümeti, bu tuzağın içindedir. Tefecilere hizmet eden bir siyasal iktidar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ekonomisini düzeltemez, sadece ve sadece tefeci sektörüne hizmet eder. 2003-2021 Eylül ayı itibarıyla bütçeden bu tefecilere ödenen para, 511 milyar 39 milyon dolar. 511 milyar doları tefeci sektörüne aktaranlar bunlar. AK Parti ve MHP'ye oy veren kardeşlerim diyecekler ki 'Nereden çıkardın 511 milyar doları?' Hazine'nin internet sitesine girin, görürsünüz. Her ay 2 milyar 271 milyon 284 bin dolar, her gün 74 milyon 680 bin dolar, her saat başı 3 milyon 111 bin dolar faiz ödeniyor. Bu ülkenin fakir fukarası, memuru, esnafı, sanayicisi, çöpten kağıt toplayanı, fırından ekmek alanı, herkes ödüyor. Bu saray beslemeleri ve şürekası, 5 kuruş faiz ödemiyor ama 83 milyonu Londra'daki bir avuç tefeciye teslim ettiler. Onun için hep birlikte bunlardan kurtulacağız. Az kaldı. Başkan diyor ya 'Az kaldı'. Beraber sandığa gideceğiz ve bunları yolcu edeceğiz."
"Daha görecekleri çok şey var''
Kılıçdaroğlu, devlet memurlarına yönelik video mesajına da değinerek, şunları söyledi:
"Ben bunları söyledim, Bremen Mızıkacıları harekete geçti, saraydan başlayarak en aşağıya kadar. Vay efendim, devlet memurlarını tehdit ediyormuşum, vesayet özlemi içindeymişim, darbeci zihniyetmiş. Allah akıl fikir versin, bari usturuplu bir şey söyleyin. Ben 'Hırsızlığa bulaşmayın, hırsızlık için kim talimat veriyorsa ona uymayın' diyorum. Savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarmış, bulunmazsanız namertsiniz, bulunun. Daha görecekleri çok şey var. Demek ki 'Hırsızlık yapın' desem hakaret içermeyecek, hiçbir şey olmayacak."
''Arada dağlar kadar fark var''
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın açıklamalarını eleştiren Kılıçdaroğlu, "Kimsin sen, devlet memuru. Ne zamandan beri senin çalışanların oluyor? Ne demektir bu? 'Bizim talimat verip de malı götürdüklerimize dokunma, onlar bizim çalışanlarımız' diyor. Bu lafı kullandığın andan itibaren toplumu bölüyorsun sen. Devletin memuru, devletin işini yapar, milletin hizmetindedir'' dedi.
Anayasaya göre, devlet memurlarının suç işlemeye yönelik emirleri yerine getiremeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, "Sarayın memurları ayrı, devletin memurları ayrı. Mafyatik ilişkiler içine girenler sarayın memurlarıdır. Talimatı oradan veya onların çocuklarının kurduğu vakıflardan alırlar. Devletin memurunun temel güvencesi yasalardır ve millete hizmet etmektir. Arada dağlar kadar fark var" dedi.
Kılıçdaroğlu, " devlet memurlarını tehdit ettiği" yönündeki eleştiriler konusunda da şunları söyledi:
"Yasal ölçüler içinde çalışan hiç kimseyi tehdit etmek benim haddim değildir. Kim devletine, milletine hizmet ediyorsa, hangi görüşten olursa olsun, benim başımın üstünde yeri vardır. Ama 'Mafyatik ilişkilere girenleri tehdit mi ediyorsun?' diyorlarsa, evet onları tehdit ediyorum. Kimsenin hakkını yedirmeyeceğim. 'Kul hakkı yiyecek, her türlü rezilliği yapacak, mafyatik ilişkilere girecek, malı götürecek, Kılıçdaroğlu buna hiç ses çıkarmasın'. Niye ses çıkarmayayım?"
''Sorun saraydan bu talimatı verende''
Kılıçdaroğlu, vakıflar konusuna da değinerek, "Erdoğan ve ailesinin kurduğu vakıflar 83 milyondan ne kadar para topladı, yani devletin hazinesinden bu vakıflara kaç lira para ödendi? Bilen yok'' dedi TÜGVA'nın, Erdoğan ailesinin kurduğu bir vakıf olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bir taşınmaz tahsis edilmiş. Belediye bakıyor ki tahsis edilen yer amaca uygun kullanılmıyor, o zaman 'Bize verin' diyor. 'Vermeyiz' diyorlar. Mahkemeye gidiliyor, İstanbul 2. İdare Mahkemesi diyor ki 'Amaca uygun değil, belediyeye vereceksiniz', itiraz ediyor da, bu da doğal. İstanbul Bölge İdare'ye gidiyor. Bölge İdare diyor ki 'Hayır, gayrimenkulü iade edeceksiniz'. Doğal olanı nedir? Gidip teslim almaktır değil mi? Gidiyorsunuz teslim almaya, polisler dizilmiş, yargı kararı uygulanmıyor. Devletin polisine talimat veriliyor, yargı kararının uygulanmaması için gelenler engelleniyor.
Tarihte hiç görmediğiniz bir olay. Böyle bir rezaleti hiç yaşamadık. Gelen polislere kızdığımı sanmayın, onlar emir kulu, talimat verildi onlara, 'gideceksin, bekleyeceksin'. Sorun kimde? O talimatı verende, saraydan bu talimatı verende. Sen hangi gücüne, yetkine dayanarak yargı kararlarını uygulamıyorsun? Böyle bir yetkiyi sana kim verdi? Millet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, Anayasaya, yasaya, hukukun üstünlüğüne göre yönet diye sana o yetkiyi verdi. Zenginleş diye, malı götür diye, yolsuzluk yapanları koru diye o yetkiyi sana vermedi."
Kılıçdaroğlu, "Bir Cumhurbaşkanının oğlu, babasının mevkisini, makamını bilerek davranmak zorundadır. Babası sıradan bir makamda oturmuyor. Örnek olmak zorundadır topluma. Gidip de oğlu Milli Eğitim Bakanlığının bürokratlarının tamamını toplayıp, onlara milli eğitim politikasını anlatıyorsa, bir sorunumuz var demektir. Kimsin sen ya? Bu yetkiyi kimden alıyorsun? Cumhurbaşkanının oğlu olmak sana bu kanunsuzlukları yapma hakkı veriyor mu?'' diye sordu.
''Sözlü sınav kalkacak''
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bir cumhurbaşkanının oğlu torpille devlete adam yerleştiremez. Peki cumhurbaşkanının oğluna ulaşamayan garibanlar ne yapsın, onlar sürünsün... Bir cumhurbaşkanının oğlu devlete torpille adam yerleştiriyorsa, o yerleştirdiği kişi devletin memuru değil sarayın memur olur. Bu kadar Anadolu'da 2 diplomalı garibanlar var, nasıl yerleşecek? KPSS'yi kazanmış. Geliyor sözlüye 'elendin'. Niçin? Telefon geldi, bunu alacağız bunun yerine.
Gençlere sözümdür, iktidarımızda, sözlü sınav kalkacak. Kim KPSS'yi kazanırsa o yerleşecek. Eğer bir kimseyi torpille bir yere yerleştirirse Cumhurbaşkanı ve şürekası, o kişi onlara gebe kalır, talimatı doğrudan onlardan alır. Ve böyle bir yapı devlette liyakati bitirir. Bunlar aynı zamanda kimin terfi edip etmeyeceğine de karar veriyorlar."
''Bu organizasyon paralel yapıdır''
Torpille kamu kurumlarına girenlere kızmadığını belirten Kılıçdaroğlu, "Bunlar da aslında 'nasıl yerleşiriz' diye arayış içine girmiş olabilirler. Benim asıl kızdığım TÜGVA'nın, devletin işine müdahale etmesidir, amacının dışına çıkmasıdır, devlete adam yerleştirmesidir. Bu organizasyon paralel yapıdır. Devletin içinde paralel yapı olur mu? O yapının neler yaptığını gördük. Aynı rolü şimdi bunlar üstlenmiş durumdalar" dedi.
Devlette ikili yapının ortaya çıktığını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Birisi şu, gerçekten devlet ve milleti için çalışan memurlar. İkincisi, memur unvanı taşıyıp saray için çalışan, rantiye sınıfı için çalışan, uyuşturucu baronları için çalışan bir sınıf daha oluştu. Birinci yapıya saygılıyız, ikinci yapıyla da mücadelemizi sürdürüyoruz. Sağlık Bakanlığından örnek vereyim, şehir hastanesinin ihalesini veren karar. Bu hastanenin temeli 12 Mart 2014'te atıldı. Ama ihaleyi 24 Temmuz 2014'te veriyorlar; önce temel at sonra ihaleyi ver."