Verimsiz, bataklık ve sazlık bir araziydi; hiç kimse burada örnek çiftlik kurulabileceğine inanmıyordu. Ancak, Atatürk’ün içindeki doğa sevgisi ve yeşile olan tutkusu o topraklarda bir çiftliğe dönüşecekti.

Sabırla bataklıkta yeşerdi: AOÇ

Verimsiz, bataklık ve sazlık bir araziydi; hiç kimse burada örnek bir çiftlik kurulabileceğine inanmıyor, hatta Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’i vazgeçirmeye çalışıyorlardı. Ancak, Atatürk’ün içindeki doğa sevgisi ve yeşile olan tutkusu o topraklarda bir çiftliğe dönüşecekti.

Atatürk, Tarım Bakanlığının yabancı danışmanı Mr. Schmid'in “Burada ya sabır tükenir ya para'' sözlerine karşın, modern tarım yöntemleri konusunda örnek oluşturmak amacıyla Atatürk Orman Çiftliği'nin kuruluş çalışmalarını 5 Mayıs 1925'te başlatır. 

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, çiftlik oluşturma projesini, 1925 yılı başlarında Çankaya'daki bir akşam yemeğinde konuklarına anlatır. Çiftlik düşüncesi, Atatürk'ün kentleşme vizyonu içinde yer alıyordu. Yaz aylarında susuzluk ve sıcaktan kavrulan başkentte, hafta sonları için dinlence alanları yoktu. Çiftlik Ankaralıların mesire gereksinimini de karşılayacaktı.

Projeye göre, çiftlikte yetişecek sebze ve meyveler, işlenecek süt ve süt ürünleri, Ankara halkına satılacak; başarılı olunması halinde, proje yurt düzeyinde yaygınlaştırılacaktı. Atatürk, Ankara'ya trenle gelecek yabancıların zarif istasyonlar, güzel yeni köyler, modern çiftlikler ve ormanlık araziler görmelerinin de Türkiye hakkında çok iyi etki bırakacağı görüşündeydi. Bu çiftlikten sonra, sırayla Etimesgut, Sincanköy, Malıköy de geliştirilmeliydi.

Hiç kimse projeye inanmıyordu

Ancak Atatürk'ün sofrasındakiler, karşı çıkamasalar da bu projenin gerçekleşebileceğine inanmıyorlardı. Atatürk bir gün, uzmanları ve Tarım Bakanlığı danışmanı Mr. Schmid'i yanına alarak kendisinin belirlediği, Ankara'nın 7 kilometre batısında, İstanbul-Ankara demir yolunun geçtiği; verimsiz, bataklık ve sazlık araziye götürür. Danışman Mr. Schmid, araziye yatırım yapılmaması yönündeki görüşünde ısrarlıdır; sonunda, “Burada ya sabır tükenir ya da para” demek zorunda kalır. Bu olumsuz ve kesin görüşe karşın, Atatürk, bazı arazilerin sahiplerine cebinden para ödeyerek bölgeyi, 102 bin dönüme ulaştırır ve Orman Çiftliği'nin kurulmasını sağlar. Araziye kurulan iki çadır ve getirilen iki traktörle 5 Mayıs 1925 Pazartesi günü bu alanda ilk adım atılır ve çalışmalara başlanır.

Cumhuriyet'in kuruluşunun 10. Yılı yaklaşırken, uzmanların olumsuz görüş bildirdiği; Atatürk'ün ise ve içindeki doğa sevgisiyle ve inatla direttiği çiftlik tamamlanmak üzeredir. Önce “Numune Çiftlik” daha sonra “Gazi Orman Çiftliği”, Mustafa Kemal'in “Atatürk” soyadını almasından sonra “Atatürk Orman Çiftliği” olarak anılan bu çiftlik, Ankaralıların gözdesi olur.

Atatürk’ün yeşil sevgisi

Falih Rıfkı Atay, “Çankaya”da, Atatürk’ün yeşile olan tutkusunu şöyle anlatır: 

“Ankara'da göz, su arar, yeşillik arar. Bozkırın bu parçasına biraz yeşillik verebilmek için neler çektikti. Bayan Afet'in bir hatırasında vardır: Atatürk çiftliğin yemiş bahçesi yapılan bir kısmında eski iğde ağacını aramış, sökülüp atıldığını görünce bir yavrusu ölmüş gibi içlenmişti. Bir vatan savaşını ateş içinde nasıl candan gönülden takip ederse, Ankara'nın yeşillenmesini öyle gözlüyordu. … 

Atatürk çiftlik dağlarının ormanlaşması ile bizzat uğraştı idi. Hemen hemen her ağaçta hakkı vardır.

Nerede birkaç söğüt görse, pikniğe giderdi. Söğütözü pek sevdiği köşelerden biri olmuştur.

Orman çiftliği henüz çıplak bir bozkır parçası iken aşağıdaki küçük köşklü bahçesinde oturuyorduk. O gün yıllık hesapları getirmişlerdi. Çiftlik işleri iyi gitmiyordu. Atatürk ömrünü pek kıt kanaat geçirmiş olduğundan, para kaybetmesini sevmezdi. Alaca karanlıkta bir aralık köşkün önündeki havuzun fıskiyesini açmışlardı. Hiç de zevkli olmayan müdür havuzun içinde renkli ampuller koydurmuş olduğundan, mavili kırmızılı yeşilli bir su yelpazesi açılmağa başladı. Gözlerini kaldırıp şöyle bir baktıktan sonra kendi kendine:

- A Mustafa Kemal, sen çiftçi misin? Hayır. Ziraat mı okudun? Hayır. Babandan mı gördün? Hayır. İşte böyle bilmediği şeylere karışanlara sular bile güler, demişti.”