Tahran'daki üçlü zirve sona erdi
- Reisi: "Amerikalılar Fırat'ın doğusundan çekilmeli."
- Putin: "Meşru yönetim, ülkenin büyük kısmı üzerindeki kontrolü yeniden eline aldı."
- Erdoğan: "Şer odaklarını Suriye'den söküp atmakta kararlıyız."
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Amerikalıların Fırat’ın doğusundaki varlığının kabul edilemez olduğunu ve onların Suriye’yi terk etmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye-Rusya-İran arasında Tahran'da düzenlenen "Astana Formatında 7. Üçlü Zirve Toplantısı"ndan sonra liderler, ortak basın toplantısında konuştu.
Basın toplantısında ilk sözü alan İran Cumhurbaşkanı, Reisi, "Astana formatı Suriye'nin güvenliğinin garantisi olmuştur. Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönüşü sağlanmalıdır” dedi.
Reisi, “Amerikalıların Fırat’ın doğusundaki varlığı kabul edilebilir değil ve onların buraları terk etmesi gerekiyor. Suriye'nin topraklarının her noktasının Suriye'nin meşru hükümetinin denetimine ve kontrolü altına girmesi gerekiyor” diye ekledi.
Zirvede özellikle terörle mücadeleyi ve tüm ülkelerin bu konudaki iş birliğini vurguladıklarını belirten Reisi, “Bugün terör grupları bölgenin güvenliğini tehlikeye atmıştır. İran'ın çabaları ve tecrübeleri çok önemli olmuştur” dedi.
Suriye'deki terör sorununun ortadan kaldırılması için tüm ülkelerin iradesinin, azminin önemli olduğunu dile getiren Reisi, bu ortak iradenin ortaya konulması halinde terörle mücadelede başarı sağlanacağını söyledi.
Suriye halkına insanî yardımların ulaştırılmasının önemini vurguladıklarını aktaran Reisi, “Buna ek olarak, bütün taraflar Suriye'deki ekonomik sorunları ve bu ülke halkının önündeki sıkıntıların giderilmesinin önemini vurguladı” diye konuştu.
İran Cumhurbaşkanı şöyle devam etti:
“Aynı şekilde Suriye'nin egemenliğini ihlal edecek herhangi bir girişimden kesinlikle kaçınılması gerektiğini vurguladık. Bu toplantıda siyonist rejimin Suriye'ye saldırılarını kınamak hususunda ve bu saldırıların bir an önce durdurulmasının önemi vurgulandı. Bunlar Suriye halkına ve ordusuna yönelik uluslararası kuralların da ihlalidir ve bu saldırıların bir an önce durdurulması gerekiyor”.
İran Cumhurbaşkanı, Rusya, Türkiye ve İran'ın işbirliğinin yanı sıra Suriye hükümetiyle işbirliğinin çok önemli olduğunu ifade etti.
Astana sürecinin başarılı bir format olduğunu ve Türkiye-İran-Rusya'nın, Suriye'de istikrarı sağlama yönündeki çabaları sayesinde bu yolda önemli ilerlemeler kaydedildiğini belirten Reisi, bu konuda diğer ülkelerin işbirliğinin de önemli olduğunu söyledi.
Suriye krizinden kaynaklı sığınmacı meselesine de değinen Reisi, şunları kaydetti:
“Bölge ülkelerine giden Suriyeli sığınmacıların da bir an önce kendi ülkelerine dönmeleri gerekiyor. Bu konuda altyapının sağlanması lazım. Biz Astana sürecine üye olan ülkelerin ve diğer bölge ülkelerinin işbirliğinin Suriye'deki istikrarın sağlanmasına yardımcı olacağını ümit ediyoruz”.
Putin: Suriye Zirvesi yapıcı ve yararlıydı
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Üçlü Suriye Zirvesinin yapıcı ve yararlı geçtiğini belirtti.
Putin, “Suriye’deki çözüme yardım amacını taşıyan Astana sürecinin garantör ülkelerinin liderleri arasındaki görüşme gerçekten yararlı ve içeriği açısından oldukça zengindi" dedi.
Putin, “Sayın Reisi ve Sayın Erdoğan ile ciddi ve yapıcı havada, Suriye’deki işbirliğimizin temel yönlerini ayrıntılı olarak değerlendirdik” diye ekledi.
Üç ülkenin etkili ortak çalışmaları sayesinde Suriye’deki terör tehdidi ve şiddet seviyesinin son yıllarda istikrarlı biçimde azaldığını dile getiren Putin, “Bu ülkede hüküm süren IŞİD ve diğer grupların temel güçleri bozguna uğratıldı. Meşru yönetim, ülkenin büyük kısmı üzerindeki kontrolü yeniden eline aldı” diye konuştu.
Zirvenin sonunda kabul edilen ortak bildiride, Suriye’de sürdürülebilir ve uygulanabilir bir normalleşme sağlamak için Rusya, İran ve Türkiye arasındaki üçlü işbirliğini güçlendirme taahhüdünün teyit edildiğini anlatan Rus lider, şöyle devam etti:
“Üç ülke, Suriye krizinin tamamen çözüme kavuşturulmasının sadece BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararında öngörüldüğü gibi Suriyeli taraflar arasındaki diyalog temelinde, siyasi ve diplomatik araçlarla mümkün olduğu fikrini paylaşıyor. Bir de elbette, egemenlik, bağımsızlık, birlik ve toprak bütünlüğüne saygı gibi temel ilkelere koşulsuz uyulması gerekiyor. Suriye’nin geleceği, dışarıdan herhangi hazır reçete veya model dayatılmaksızın Suriyelilerin kendileri tarafında belirlenmelidir”.
Fırat’ın doğusunda zor durumu ele aldıklarını bildiren Putin, “Bu bölgede bazı ülkelerin desteğiyle Suriye’nin egemenliğini bozmaya ve gayri meşru yabancı askeri varlığı sağlama almaya yönelik çabalar var. Rusya tarafı olarak Fırat’ın doğusunun Suriye’nin meşru hükümetinin kontrolüne geçmesi yönündeki ilkesel duruşumuzu teyit ettik” diye konuştu.
Uzmanların Astana formatındaki Suriye görüşmelerini sürdürme kararı aldıklarını anlatan Putin, bu görüşmelere üç ülkenin heyetlerinin yanı sıra, Suriyeli tarafların da katıldığını belirten Putin, “Bunlar hükümet ve muhalefet. Ayrıca Ürdün, Irak ve Lübnan gibi gözlemci ülkelerin ve Birleşmiş Milletler’in temsilcileri de katılıyor” dedi.
Rus lider, sayıca 19’uncu olan yeni görüşmenin bu yılın sonuna kadar yapılmasının kararlaştırıldığını, ayrıca Astana üçlüsü Dışişleri Bakanları görüşmesinin de planlandığını söyledi.
Görüşmede, Suriye Anayasa Komitesinin faaliyetine büyük önem verildiğini anlatan Rus lider, üç ülkenin, komitenin istikralı ve aralıksız çalışması için her türlü yardıma hazır olduğunu kaydetti.
Toplantıda, Suriye’deki insani duruma ilişkin endişelerini dile getirdiklerini ve uluslararası hukuku ihlal eden tek taraflı yaptırımları reddettiklerini söyleyen Putin, “Dünya toplumunu, özellikle de BM’nin insanî işlerden sorumlu ajanslarını, temel altyapının onarımına yönelik projeleri hayata geçirme yoluyla Suriye’ye desteği artırmaya çağırıyoruz. Bunu siyaseti bulaştırmadan, ayrımcılık yapmadan ve şartlar sürülmeden yapmaya çağırıyoruz” dedi.
Gıda güvenliği
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ikili görüşmede, Rus-Türk işbirliğinin çeşitli alanlarda dinamik biçimde geliştiğini saptadıklarını dile getiren Putin, “Rus ve Ukrayna tahılının dünya pazarlarına arzını kolaylaştırmak için gıda güvenliği ve işbirliği konularını da değerlendirdiğimizi kaydetmek istiyorum” dedi.
Putin, 13 Temmuz’da İstanbul’da yapılan görüşmeyle ilgili memnuniyetin dile getirildiğini söyledi.
Erdoğan: "Şer odaklarını söküp atmakta kararlıyız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, “Terör örgütleri ile mücadelemiz, nerede ve kimler tarafından desteklendiğine bakılmaksızın her daim sürecektir. Milli güvenliğimize kasteden şer odaklarını Suriye'den söküp atmakta kararlıyız. Astana garantörleri olarak, Rusya Federasyonu ve İran'dan beklentimiz bu mücadelede Türkiye'ye destek olmalarıdır” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu formatta en son 2019'da Ankara'da bir araya geldiklerini hatırlatırken, koronavirüs salgını nedeniyle 2020'deki toplantıyı çevrim içi olarak yaptıklarını söyledi. Erdoğan, "İnşallah önümüzdeki dönem daha sık görüşme imkanı bulacağız” dedi.
Suriye krizi kaynaklı meydan okumaların bunu gerekli kıldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Astana Platformu, etkin çözümler üretebilen ve bunların hayata geçirilmesi amacıyla somut adımlar atabilen yegane girişimdir. Biri ile mücadele için diğerinin taşeron olarak kullanılması gibi mülâhazaları kabul etmiyoruz. Terör örgütleri ile mücadelemiz, nerede ve kimler tarafından desteklendiğine bakılmaksızın her daim sürecektir. Milli güvenliğimize kasteden şer odaklarını Suriye'den söküp atmakta kararlıyız. Astana garantörleri olarak, Rusya Federasyonu ve İran'dan beklentimiz bu mücadelede Türkiye'ye destek olmalarıdır. Görüşmelerimizde evvelce varılan mutabakatların uygulama durumunu da gözden geçirdik. PKK, YPG, PYD terörü hepimizin ortak meselesidir. Astana garantörleri olarak, bugüne kadar sergilediğimiz işbirliğini sürdürerek bu hedeflere el birliği ile ulaşacağımıza yürekten inanıyorum. Ancak Suriye'nin huzuru ile toprak bütünlüğü karşısında en önemli tehdit terör belasıdır. DEAŞ, PKK, PYD, YPG ve diğer tüm terör örgütleriyle mücadele kesintisiz bir şekilde sürdürülmelidir”.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye halkına yapılacak en büyük iyiliğin bölücü terör örgütünün işgal ettiği topraklardan tamamen sökülüp atılması olduğunu" belirttti.
“Bölgemizin geleceğinde, bölücü teröre ve uzantılara yer olmadığının kesin olarak anlaşılması gerekiyor” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye, güney sınırı boyunca terörden arındırdığı bölgelerle hem sivillerin hayatını korumuş hem düzensiz göçü engellemiş hem de Suriye'nin toprak bütünlüğüne önemli katkı vermiştir. Önümüzdeki dönemde de eli kanlı terör örgütlerine yönelik tavizsiz mücadelemizi sürdüreceğiz. İhtilafın, BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı temelinde yürütülecek bir siyasi süreçte son bulması ortak temennimizdir. Bu sürecin nasıl hızlandırılabileceğini ve bu amaçla müşterek ne tür adımlar atabileceğimizi istişare edeceğiz. Suriye halkının acil insani ihtiyaçlarının kesintisiz ve ayrım gözetmeksizin idame ettirilmesi hepimiz için öncelik taşıyor. Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşleri de Astana sürecinin önemli gündem maddelerinden biridir."
"Türkiye kayıtsız kalamaz"
“Bu terör örgütü, bölücü gündemini ilerletirken, saldırılarını sürdürürken, Türkiye'nin kayıtsız ve hareketsiz kalmasını beklemek mümkün değildir” diyen Erdoğan, “Siz değerli dostlarımızdan Türkiye'nin güvenlik endişelerini anladığınıza dair ifadeler duyuyorum. Buna müteşekkirim, ancak sadece sözler yaralara derman olmuyor” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK, YPG, PYD unsurlarının Türkiye sınırından en az 30 kilometre öteye tamamen çekilmesinin, zamanında yapılan mutabakatların bir gereği olduğunu belirtti.
“Ancak, bunun hâlâ gerçekleşmediğini ve Tel Rıfat ve Münbiç’in terör yatağı haline dönüştüğünü” söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Terör örgütünün sığındığı bu limanları temizlemenin vakti esasen çoktan gelmiştir. Astana ortaklarımızdan beklentimiz, Suriye'de istikrarın sağlanmasına yönelik çabalarımıza samimi destek vermeleridir. Saygıdeğer Devlet Başkanları, mesafe kat etmemiz gereken bir diğer alan, siyasi süreçtir. Anayasa komitesi gayretlerimiz sonucu faaliyete geçmiş, bugüne kadar sekiz defa toplanmıştır. Önümüzdeki hafta yapılması planlanan dokuzuncu toplantının ertelenmesi üzücüdür. Rus dostlarımızın toplantı mekânı konusunda bazı endişeleri olduğunu biliyorum”.
Ortak bildiri
Üçlü zirvenin ardından yayımlanan ortak bildiride, Suriye'nin çeşitli bölgelerindeki terör örgütleri ve yandaş grupların artan varlık ve faaliyetlerini kınandı.
Ortak bildiri şöyle:
"1. Suriye’de sahadaki güncel durumu ele almışlar, 1 Temmuz 2020 tarihinde video konferans yoluyla yapılan son toplantının ardından meydana gelen gelişmeleri değerlendirmişler ve aralarında varılan mutabakatlar ile Dışişleri Bakanlarının ve temsilcilerinin toplantılarındaki mutabakatlar uyarınca üçlü işbirliğini güçlendirme hususundaki kararlılıklarını vurgulamışlardır. Ayrıca, son uluslararası ve bölgesel gelişmeleri ele almışlar ve Astana Sürecinin, Suriye krizinin barışçıl ve sürdürülebilir çözümündeki öncü rolüne vurgu yapmışlardır.
2. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile Birleşmiş Milletler Şartı’nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli bağlılıklarını vurgulamışlardır. Bu ilkelere evrensel olarak saygı gösterilmesi ve kim tarafından yapılırsa yapılsın hiçbir eylemin söz konusu ilkeleri zayıflatmaması gerektiğine işaret etmişlerdir.
3. Terörün her tür ve biçimiyle mücadele etmek amacıyla birlikte çalışmaya devam etme kararlılıklarını dile getirmişlerdir. Sivil tesisleri hedef alan ve masum can kayıplarına neden olan saldırılar da dahil olmak üzere, Suriye'nin çeşitli bölgelerindeki terör örgütlerinin ve bunlarla iltisaklı farklı isimler altındaki grupların artan varlık ve faaliyetlerini kınamışlardır. Suriye'nin kuzeyi ile ilgili tüm düzenlemelerin eksiksiz bir şekilde uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir.
4. Gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmişler ve Suriye’nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün yanısıra komşu ülkelerin milli güvenliğini tehdit eden sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil olmak üzere ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını vurgulamışlardır.
5. Suriye'nin kuzeyindeki durumu ele almışlar, bu bölgede kalıcı güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün muhafazası temelinde sağlanabileceği hususunu vurgulamışlar, bu yöndeki çabalarını koordine etme hususunda mutabık kalmışlardır. Suriye'ye ait olması gereken petrol gelirlerinin yasadışı olarak ele geçirilmesine ve aktarılmasına karşı olduklarını ifade etmişlerdir.
6. Uluslararası insancıl hukuk uyarınca, sivillerin ve sivil altyapının korunmasını sağlarken, terör örgütleriyle bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve varlıkların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki süregiden işbirliğinin devam ettirilmesi hususundaki kararlılıklarını teyit etmişlerdir.
7. İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki durumu ayrıntılarıyla ele almışlar ve sahada sükûnetin sağlanması için İdlip’le ilgili bütün anlaşmaların tam olarak uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir. İdlip Gerginliği Azaltma bölgesinin içindeki ve dışındaki sivillere tehdit oluşturan terörist grupların varlığı ve terörist faaliyetleri konusunda ciddi endişelerini dile getirmişlerdir. İnsani durum da dahil olmak üzere, İdlip Gerginliği Azaltma bölgesi ve çevresindeki durumdaki normalleşmenin sürdürülebilir olmasını sağlamak için daha fazla çaba göstermek hususunda mutabık kalmışlardır.
8. Suriye’deki insani durumdan duydukları derin endişeyi kaydetmişlerdir. Uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka ve BM Şartı’na aykırı tüm tek taraflı yaptırımları, ayrıca, belirli bölgelere yönelik muafiyetler uygulamak suretiyle ayrılıkçı gündemlere yarar sağlayacak ve ülkenin parçalanmasına yol açabilecek ayrımcı önlemleri reddetmişlerdir. Bu bağlamda, başta BM ve insani yardım kuruluşları ile diğer hükümet/hükümet dışı uluslararası kuruluşlar olmak üzere uluslararası topluma, ayrımcılık, siyasileştirme ve önkoşullar olmaksızın ve daha şeffaf bir şekilde tüm Suriyelilere yönelik yardımlarını arttırmaları çağrısında bulunmuşlardır.
9. Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, Suriyelilerin öncülüğü ve sahipliğinde bir siyasî süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını teyit etmişlerdir. Bu bağlamda, Astana garantörlerinin belirleyici katkılarının ve Soçi’deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresinin kararlarının uygulanmasının sonucunda ortaya çıkan Anayasa Komitesinin önemli rolünün altını çizmişlerdir. Anayasa Komitesi’nin müteakip oturumlarının sürdürülebilir ve etkili çalışmasını sağlamak için Komite üyeleriyle ve kolaylaştırıcı olarak BM Genel Sekreterinin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen ile sürekli etkileşimi desteklemeye hazır olduklarını yinelemişlerdir. Komitenin anayasa reformu hazırlama ve halkın onayına sunma görevini yerine getirebilmesi ve çalışmalarında ilerleme kaydedebilmesi için çalışmalarında, Görev Tanımına ve Temel Usul Kurallarına riayet etmesi ve üyeler arasında mutabakat sağlanabilmesi için dış müdahale ve dışarıdan dayatılan zaman çizelgeleri olmaksızın uzlaşı ve yapıcı angajman anlayışıyla yönetilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Anayasa Komitesinin faaliyetlerini herhangi bürokratik ve lojistik engel olmaksızın sürdürebilmesi gerektiğinin altını çizmişlerdir.
10. Astana formatının ilgili Çalışma Grubu çerçevesinde tutukluların/kaçırılanların karşılıklı salıverilmesinin sürdürülmesi hususundaki kararlılıklarının altını çizmişlerdir. Çalışma Grubunun, Suriyeli taraflar arasında güven inşa etmekteki etkisini ve gerekliliğini kanıtlayan özgün bir mekanizma olduğunun altını çizerek, tutukluların serbest bırakılması konusundaki çalışmalarını sürdürmeye, cenazelerin teslimi ve kayıp kişilerin kimliklerinin belirlenmesi konusundaki faaliyetlerini görev tanımına uygun olarak genişletme kararlılıklarını açıklamışlardır.
11. Sığınmacıların ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin, geri dönme ve bu çerçevede desteklenme haklarını teminen Suriye'deki asıl ikamet yerlerine güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının gerekliliğinin altını çizmişlerdir. Bu bağlamda, uluslararası topluma, bu şahısların yeniden yerleşimleri ve günlük normal yaşamlarının tesis edilmesi için uygun katkılar sağlama ve yük paylaşımında daha fazla sorumluluk alma; bu meyanda, temel altyapının restorasyonu da dahil olmak üzere, özellikle su, elektrik, sanitasyon, sağlık, eğitim, tesisleri, okullar, hastaneler ile uluslararası insancıl hukuka uygun insani mayın faaliyetleri dahil erken toparlanma projeleri aracılığıyla Suriye'ye yönelik yardımları artırma çağrısında bulunmuşlardır.
12. İsrail’in, sivil altyapı dahil Suriye’deki askeri saldırılarını kınamışlardır. Bu saldırıların, uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve Suriye’nin egemenliğini ihlal ettiğini değerlendirmişler; bölgeyi istikrarsızlaştırdığını ve gerginliği tırmandırdığını teslim etmişlerdir. İsrail'in bu bağlamda aldığı tüm karar ve önlemleri de geçersiz sayan ve bunların hiçbir hukuki etkisi olmadığını değerlendiren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 497 sayılı kararları başta gelmek üzere, Suriye Golanı’nın işgalini reddeden ilgili Birleşmiş Milletler kararlarının hükümleri dahil, evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk kararlarına uyulması gerekliliğini teyid etmişlerdir.
13. Suriye meselesine ek olarak, ortak siyasi ve ekonomik işbirliğini artırmak için farklı alanlardaki üçlü koordinasyonu güçlendirmeye yönelik isteklerini teyit etmişlerdir;
14. Astana Formatında düzenlenen Suriye konulu Uluslararası Toplantının 19.sunun 2022 yılının sonuna kadar düzenlenmesini teminen temsilcilerini görevlendirmekte mutabık kalmışlardır;
15. Bir sonraki Üçlü Zirveyi Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin’in daveti üzerine Rusya Federasyonu’nda gerçekleştirmekte mutabık kalmışlardır.
16. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Tahran’da gerçekleştirilen Astana Formatında Üçlü Zirveye ev sahipliği yapmasından ötürü İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi’ye samimi teşekkürlerini ifade etmişlerdir."