OECD, hükümetlere, vatandaşların katılımını ve kamu hizmetlerine erişimi iyileştirerek halkın güvenini güçlendirilmesini önerdi. (Görsel: OECD Rapor / Kapak)

OECD: 'Verimliliği artırmak için halkın katılımı ve güveni gerekli'

Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) hükümetlere, verimliliği artırarak, vatandaşların katılımını ve kamu hizmetlerine erişimi iyileştirerek halkın güvenini güçlendirilmesini önerdi.

OECD'nin yeni raporuna göre, hükümetler karar alma süreçlerine halkın "anlamlı katılımını" sağlayarak, verimliliği artırmak için harcama incelemeleri ve dijital teknolojiler gibi araçları kullanarak ve adalete ve kamu hizmetlerine erişimi iyileştirerek halkın güvenini güçlendirebilir.

OECD'nin "Kamu Yönetimine Genel Bakış: 2025" raporu, üye ülkelerinde artan mali baskılara dikkat çekiyor ve kamu borcunun 2007'de yüzde 73'ten 2024'te yüzde 112'ye çıkacağını öngörüyor. 

Hükümetlere güven

Raporda, bu mali baskıların, demografik, yeşil ve dijital dönüşümlere ve düşük kamu güvenine yanıt vermek için harekete geçilmesi gerektiği bir dönemde ortaya çıktığı belirtiliyor. 

OECD ülkelerinde her on kişiden dördünden azı (yüzde 39) ulusal hükümetine güven duyduğunu belirtirken, sadece si 37'si hükümetinin mevcut ve gelecek nesillerin çıkarlarını etkili bir şekilde dengelediğine inanıyor.

İki yılda bir yayınlanan Kamu Yönetimine Genel Bakış raporu, kamu yönetimi konusunda OECD'nin en önemli yayını niteliğinde. Rapor, hükümet faaliyetleri ve performansına ilişkin kapsamlı bir genel bakış sunuyor. 2025 baskısı, hükümet maliyesi, istihdam, kurumlar, bütçeleme uygulamaları, risk yönetimi ve vatandaş memnuniyeti konusunda mevcut en son verileri kapsıyor. 

OECD, bu yılki rapordaki kanıtlara dayanarak, hükümetlerin kamu güvenini güçlendirmek ve refahı teşvik etmek için çalışabilecekleri üç temel alan belirledi.

Karar alma süreçlerine katılım

Karar alma süreçlerine anlamlı bir şekilde halkın katılımını güçlendirerek vatandaşların hükümetle etkileşimlerinde saygınlık duygusunu artırmak, temel önerilerden biri. 

Ortalama olarak sadece yüzde 30 oranında insan, ülkelerindeki siyasi sistemin vatandaşların hükümetin eylemlerinde söz sahibi olmalarına izin verdiğine inanıyor. Yasama sürecine paydaşların katılımının kalitesini artırmak için fırsatlar bulunduğu belirtiliyor.

Vatandaş katılımını artırmak için hükümetler, vatandaş meclisleri, jüriler ve kamu diyalogları gibi müzakereci demokratik uygulamalara giderek daha fazla yöneliniyor. 1979-2023 yılları arasında OECD 716 adet bu tür süreç kaydett. Bunların yüzde 20'si (148) sadece 2021-2023 yılları arasında gerçekleşmiştir. OECD değerlendirmesine göre, mu süreçlerin anlamlı olabilmesi için, katılımcılara bu süreçler hakkında geri bildirim verilmeli ve katkılarının eyleme dönüştüğünü hissetmeleri sağlanmalı.

Ekonomik sorunlar en önemli endişe

Raporda, hızlı toplumsal ve ekonomik değişimler karşısında vatandaşların beklentilerine yanıt verebilmek için sistemlerin güçlendirilmesi gerektiği de vurgulanıyor. 

Çoğu OECD ülkesinde ekonomik sorunlar halkın en önemli endişesi konumundadır. Enflasyon yüzde 59 ile listenin başında yer alırken, onu yoksulluk ve sosyal eşitsizlik (yüzde 33) ile işsizlik ve istihdam (yüzde 22) izliyor. 

Genç işsizliği, 2023 yılında istihdam, eğitim veya öğretim dışında kalan gençlerin ortalama yüzde 12,6'sını oluşturarak özel bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Rapora göre, hükümetler, gençlerin ekonomik büyümeye katılmalarına ve bundan yararlanmalarına yardımcı olmak ve daha güvenli kariyer yolları oluşturmak için eğitim ve öğretim fırsatlarını genişletmeye devam etmeli.

Adalete erişim kilit öneme sahip

Adalete erişim de vatandaşların daha geniş anlamda güvenlik hissi için kilit öneme sahip. Rapora göre, bu amaçla, hükümetler uygun maliyetli, erişilebilir ve bağımsız adalet sistemleri sağlamak için çabalarını artırmalı.

Raporda yer alan değerlendirmelere göre, hükümetlerin verimliliğini ve etkinliğini artırmak, vatandaşların refahını ve hükümete olan güvenini artıracak. Rapor, hükümetlerin performansı iyileştirmek için teknoloji ve veriden yararlanma konusunda önemli bir potansiyel olduğunu gösteriyor. 

Verimlilik ve veri erişilebilirliği

Rapora göre, şu anda, OECD ülkelerinin yüzde 60'ı veri analitiği, yapay zeka, makine öğrenimi ve mobil teknolojileri kullanarak satın alma verimliliğini artırmakta. Ancak veri erişilebilirliği konusunda önemli eksiklikler var. 

Ortalama olarak, OECD hükümetlerinin yüksek değerli veri setlerinin yalnızca yüzde 47'si açık veri olarak erişilebilir durumda.  Bu oran eğitim veri setlerinde yüzde 37'ye, sağlık ve sosyal refah veri setlerinde ise yüzde 42'ye düşüyor. 

Bütçe ve harcama incelenebilirliği

Rapora göre, hükümetler, mevcut kaynakları optimize etmek, aşırı borçlanmayı önlemek ve kamu kaynaklarının kalıcı faydalar sağlamasını garanti altına almak için harcama incelemeleri gibi bütçeleme araçlarını daha iyi kullanabilir. Bu incelemeler, verileri, dijital araçları ve yapay zekayı da kullanarak etkinliğini en üst düzeye çıkarabilir.

Raporda, halk ve işletmeler için düzenlemelerin basitleştirilmesi konusunda daha fazla alan olduğu da belirtiliyor. Bu çabaları desteklemek amacıyla, OECD'nin Basitleştirme için Başarı (S4S) Girişimi, düzenlemelerin ve idari süreçlerin sadeleştirilmesi yoluyla düzenleyici yükün azaltılmasına yönelik küresel çabaları teşvik etmekte.

Yeşil dönüşüm için yönetişim

Yeşil dönüşüm için yönetişim – bu yılki raporun özel bir bölümünün konusu – hükümetlerin karşı karşıya olduğu uzun vadeli zorlukların kapsamını ve ölçeğini ve ülkelerin ekonomik ve sosyal etkileri yönetirken iklim hedeflerine doğru ilerlerken çevre politikalarının koordinasyonunun kritik önemini gösteriyor.

Yirmi üç OECD ülkesi emisyon hedeflerini yasaya dahil etmiş ve beş ülke daha bunu yapmayı önerirken, OECD ülkelerinin neredeyse yarısı ilerlemeyi yönlendirmek ve izlemek için özel bağımsız danışma organları kurmuş durumda. Ancak, bu organların rol ve yetkileri hakkında ayrıntılı veriler hala yetersizdir ve daha net çerçevelere ihtiyaç olduğunu gösteriyor. 

Benzer şekilde, 38 OECD ülkesinden 35'i yeşil kamu alımları (GPP) çerçeveleri benimsedi. Ancak yalnızca 11 ülke, azaltılan emisyon miktarı gibi çevresel etkilerini ölçmek için metodolojiler geliştirmekte.

Yeni yasaların çevresel etkisinin değerlendirilmesi, sürdürülebilirlik hedefleriyle uyumun sağlanması ve açıkça tanımlanmış hedeflere ulaşılması, başarılı bir yeşil geçiş için gerekli olan geniş toplumsal konsensüsün oluşturulmasına yardımcı olacak.

Kapsayıcı büyüme

OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, rapora ilişkin değerlendirmesinde şunları kaydetti:

 “Günümüz hükümetleri, acil mali baskıları yönetirken ve demografik değişim, yeşil dönüşüm ve dijitalleşme gibi uzun vadeli yapısal dönüşümleri yönlendirirken vatandaşların güvenini güçlendirmelidir.

Kamu Yönetimine Genel Bakış: 2025 raporu vatandaşların beklenti ve ihtiyaçlarına yanıt veren verimli ve etkili kamu hizmetlerinin sunulmasını sağlamak, kamu maliyesini güçlendirmek ve güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümenin temellerini atmak için kanıta dayalı öneriler sunmaktadır.”